(...)
(Mehmet Şimşek'in) Hafta sonunda ekonomik gidişata ilişkin olarak yaptığı açıklamaların çok ciddi uyarılar olduğunu herhalde kimse inkar edemez. Mali disiplinin bozulabileceğinden bahsediyor ve şöyle diyor:
“Reform yapılmazsa Türkiye yata kalka gider ama o bizi bir yere götürmez. 90'lı yıllar bunun en güzel örnekleriyle doludur. Türkiye'de siyasi belirsizlik uzun süre devam ederse mali disiplin buna dayanamaz. Hukuk devleti, demokrasi hak ve özgürlükler anlamında en iyi referans halen Avrupa Birliği’dir. Mesele üye olup olmamak değil. Mesele Türkiye'nin yapısal dönüşümünün devam etmesi, kurumların güçlenmesi, kalitesinin artması ve uzun vadede ülkenin önünün açılmasıdır. İlave reformlar yapılması gerekli. Bu seçim döneminde, reformların ilk 100 günde önceliklendirileceğinin ortaya konulması lazım, bunun getireceği faydaların konuşulması lazım."
Bu sözlerin hepsinin altına imzamı atarım. Teşhisler ve tedavi yöntemleri doğrudur. Fakat soru şu: “Neden böyle bir konjonktürde bu açıklamaları yapma ihtiyacı hissetti, ne tür bir sinyal vermeye çalıştı?”
Mehmet Şimşek’in bir bütçe dahi yapılamayacağından ve bütçe disiplinin bozulmasından bahsediyor olması ileriye dönük olarak ciddi endişeler taşıdığını gösteriyor. Büyük olasılıkla, şu an kulaktan kulağa fısıldanan ve ekonominin dümenini eline geçirdiği belirtilen gölge ekonomi yönetiminin niyetlerinden haberdar. Seçim öncesinde, seçim yatırımı olarak mali disiplini bozabilecek birçok adım atılabileceğine ilişkin duyumlar aldığını ve bunun bütün kazanımları yerle bir edeceğini gördüğünü düşünüyorum. Yoksa MKYK üyesi olup olmamakla pek derdi olduğunu zannetmiyorum. Bu sözleri doğru yorumlayıp yorumlamadığımızı ise zaman gösterecek.