Hâkka Suresinde şöyle buyruluyor: “Sûr’a bir tek üfleme üflendiği, arz ve dağlar yerlerinden kaldırılıp şiddetle birbirine çarpılarak darmadağın olduğu zaman, işte o gün olacak olur. O gün gök yarılmış, sarkmıştır. Melekler de onun etrafındadır. O gün Rabbinin Arş’înı bunların da üstünde sekiz melek yüklenir. O gün (hesap için Allah’a) arz olunursunuz, öyle ki gizli bir hâliniz kalmaz. Kitabı sağından verilen, ‘Alın, okuyun kitabımı!..’ Çünkü ben hesabıma kavuşacağımı sezmiştim’ der. Artık o hoşnut bir hayattadır. Yüksek bir cennettedir. Ki o cennetin meyveleri sarkmıştır. Geçmiş günlerde yaptığınız işlerden ötürü âfiyetle yeyin, için. Kitabı sol tarafından verilen ise der ki, ‘Keşke kitabım verilmeseydi de, hesabımın ne olduğunu bilmeseydim. Ne olurdu, o ölüm bitirici olsaydı. Malım bana hiç fayda vermedi. Güç ve saltanatım da yok olup gitti.” (Hâkka Suresi, 69/13-29)
19. Âyette geçen Kitabı sağından verilenlerle ilgili merhum Elmalılı Hamdi Efendi şöyle diyor: “Bu kitap İsra Suresindeki: “’Herkesin amelini kendi boynuna taktık. Kıyamet günü onun için bir kitap çıkaracağız ki, ona açılmış olarak kavuşacak’ (17/13) âyetinde açıklanan kitaptır ki, insanın ömründe yapılan her şeyin yazıldığı AMEL DEFTERİ, dünyada yaptığı ve her gece ve gündüz meleklerin kaydettiği amellerin sayfalarından meydana gelen BÜYÜK DEFTER veya onun bilançosu gibi bir sayfaya yazılmış cetvelli özeti veya hesabının görüldüğüne dair bir belgesidir.
“Bu âyette geçen YEMÎN kelimesi, birkaç âyetten sonra gelecek olan şimal kelimesine karşılık olduğundan ‘sağ el, sağ taraf’ demektir ki, sağlamlık, dürüstlük, uygunluk, temizlik, uğur, hayır ve kazanç ifade eder. Kitabın insana sağıyla verilmesi, ifadesinde önemli nükteleri vardır. Evvela, insanın bir işini kendi eliyle yapması, kendi gücü ve vasıtasıyla istediği gibi yapması, kazanması demektir. Sağ eliyle yapması sağlam, dürüst, uygun, kendi lehinde iyi yapması; sol eliyle yapması da tersine yapması, arkaya atması ise, ihmal etmesi, başkasından umması mânâlarını ifade eder. Onun için iyi amelleri yazan melekler sağda, kötü amelleri yazan melekler solda denildiği gibi, melek sağdan, şeytan soldan gelir denir. ‘İyi amel yapanlara kitapları sağdan, kökü amel yapanlara soldan verilir.’ ‘Verilir’ tabirinin kullanılması dahi, hepsinin, Allah’ın verdiği muvaffakıyet, O’nun takdiri ve hükmü yürütmesine bağlı olması sebebiyledir. Çünkü ‘Herkesin amelini boynuma taktık’ (17/13) âyeti gösterdiği gibi insanın kendi yazgısı kendi boynuna geçirilmiş; yaratma, emir ve hüküm Allah’a ait olmakla birlikte insanın sorumluluğa kendi irade ve isteğiyle yapmış işlere bağlanması açısından insan yaptığı hayır ve şer, iyi veya kötü, sevap veya günah amelleri işlerken, kendi isteğiyle yaptığı için onu defterine kaydedecek olan meleklere, yazıcılara emreder gibi kendisi söyleyip yazdırıyor demek olduğundan kendi yazmış demektir. (…)
Kitabı kendine sağ tarafından verilmiş olan kimse, o gün dost huzurunda hesap verirken veya hesabının güzel olduğuna dair onun verdiği hükmü, belgeyi sağ eline alınca hesabına olan ümidini veya hesap neticesinde kardeşlerine neşe ve sevincini veya cennete giderken PASAPORT’unu göstermek üzere der ki: ‘Ha işte size alın, gelin bakın, okuyun kitabımı… Çünkü ben anlamıştım ki, ben herhalde bir gün olup hesabıma kavuşacağım… (…) Bunun neticesi artık o hoşnut ve memnun bir yaşayış içindedir. (…) Yüksek bir cennette ki, devşirimleri yani koparılıp toplanacak yemişleri, meyveleri, nimetleri uzakta değil, yakında sarkıp duruyor. Alınız istediğiniz kadar yiyin için âfiyetle, içinize sine sine peşin olarak önceden gönderdiklerinize karşılık. (…) Kitabı solundan verilenlere gelince, o şöyle der: Âh ne olaydı, o ilk ölüm işi bitirici olaydı. Neye yaradı benden yana malım? Hiçbir şeye yaramadı. Yaradıysa da başkalarına yaradı. Bana ancak hasret ve azabı kaldı. Yok olup gitti benden güç ve saltanatım. Kendisiyle iftihar ettiğim, böbürlendiğim, herkesin başına ekşidiğim, güvendiğim mülküm, hâkimiyetim, servet ve zenginliğim yahut tutunduğum bütün delil ve tutanaklarım. Felaketler içinde yoksul ve güçsüz çaresiz kaldım. Böyle bir sözle pişmanlık ve hasret belli ki, dünya saltanatına güvenip de hesabını yanlış tutan, başkalarına ceza verdiği halde kendisinin cezalandırılacağını inkar ederek haksızlık ve zulüm eden mal ve saltanat sahiplerine aittir.
Tefsirciler burada şu nükteli hikayeyi kaydederler. ‘Adududdevlet’ lâkabını almış olan Fena Husrev b. Buveyh şu şiiri söylemiş: ‘O zât ki, devletin pazusu ve Rüknüddevletin oğlu Adududdevlet, padişahlar padişahı ve (hâşâ) kaderi yenen ‘ğallâbü’l-kader’dir.’ (Bu şiiriyle) kendisine ‘kader yenen’ demişti. Fakat çok geçmeden DELİRMİŞ ve dili bu âyetten başkasını söylemez olmuş. ‘Malımı hiçbir işime yaramadı, saltanatım yok olup gitti!’ diye diye can verip gitmişti. Ölüm her şeyi bitirici oldu mu? Artık orasını Allah bilir. Şimdi görülmüş bir şey varsa bu sözü defterine sağ eliyle yazmamış ‘kaderi yenen’ dediği, KADERİN AYAĞI ALTINDA EZİLEN olup gitmiş ve cihan böyle neler yutmuştur.” (8. Cilt 313-318)
Bütün zâlimlerin, bütün tiran ve diktatörlerin sonu bu olmuştur. Yakın tarihe bir bakalım… Hitler, Kaddafî, Saddam ve daha niceleri hep böyle gitmiştir. Elbette bundan sonra da böyle olacaktır. Hiç şüpheniz olmasın…