Arkadaşlarla sohbet ediyorduk. Bir kardeşimiz bir hatırasını anlattı. Anlattıklarının hepsi aklımda kalmaz diye bunları yazılı olarak vermesini istirham ettim. Sağ olsun yazıp gönderdi.
“11 Eylül’ü takip eden süreçte Prof. Dr. Mac Donald ve eşi Türkiye’ye ziyaretlere gittiler. Dönüşlerinde Dr. Mac Donald, beni arayıp, Türkiye ziyaretinde edindiği izlenimler ışığında kiliselerinde ‘Anadolu, İslam ve Hizmet Hareketi’ bölümlerinden oluşan bir sunum yapacağını haber verdi ve ekledi, ‘Eğer müsait olur da gelebilirseniz çok sevinirim. Olur da yanlış bilgi verirsem düzeltirsiniz.’ “Amerika’nın itibarlı üniversitelerinden sekiz ayrı diploması olan bu din adamı, bir akademisyen… Bütün ömrünü hak bildiği her ne varsa, onları savunarak tüketmiş bir aktivist idi Mac Donald Beyefendi. Gerçekten de, ancak hakiki ilim ehlinde görülebilecek bir izzet ve mahviyet abidesiydi.
“Günü geldiğinde Houston’ın merkezi caddelerinden birinin üzerindeki kiliselerinde kendisiyle buluştuk. Günlerdir aradığı bir kayıbını bulmuş gibi heyecanlı idi. Kilisenin salonunda, yaşları, ilimleri ve duruşlarıyla saygı uyandıran bir topluluğun arasında yerini alıp Dr. Mac Donald Beyi dinlemeye başladım…
“Kapadokya’dan, Sultan Ahmed Camiinden Türk yemeklerinden, Anadolu insanının misafirperverliğinden bahsetti. Özellikle Harran’a ziyaretlerinden bahsederken ‘Dedemiz Hz. İbrahim’in ayak bastığı topraklarda yürüdüm… İbrahimî kardeşlerimle (Müslümanlarla) -Hayır, hayır-İbrahimî kuzenlerimle (Yani Hz. Muhammed’in dedesi Hz. İsmail’in Hz. İshak’ın kardeşi olması itibariyle kuzenim sayılan Müslümanlarla) beraber…’ derken titreyen sesi, dinleyenler arasında da fark edilen bir heyecan uyandırmıştı.
“Konuşmasının ‘İslam bölümü’ ne geldiğinde salonda önce bir sessizlik oldu. Sonra sağ eline aldığı Kur’an-ı Kerimi, omuzunun hizasına kaldırarak o tok sesiyle konuşmaya başladı: ‘Bakın bu elimde gördüğünüz Kur’an’dır. Müslüman kardeşlerimizin Mukaddes Kitabı! Hakikat şu ki, ben hayatımın son 50 senesini ‘spent on studying religion’ (dinler üzerine çalışan bir insan olarak) KENDİMİ ALDATILMIŞ HİSSEDİYORUM. Zira, İslam’ı hep tarih, siyasî bilimler, antropoloji veya dil bilimlerinde bir konu olarak öğrendik. Ama hiçbir zaman İBRAHİMÎ BİR DİN ve TEOLOJİ olarak okumadık.”
“Mac Donald Beyefendi işte böyle güzel bir insandı; Îsevîlerin, hakkaniyet sahibi dindarlarındandı. Bizlere şöyle bir tavsiyesi de vardı: ‘Mr. Gülen’i anlatırken, onun (Muhammed Gülen) olduğunu anlatmayı da ihmâl etmeyin…”
Batı’nın meşhur müzisyenlerinden Kudwig Von Beethoven’in (1770-1827) Efendimizin (S.A.S.) Miracı için çok güzel hem de o yüce makama yükselişini müzik diliyle güçlü bir şekilde ifade eden bir eseri var. Maalesef bu günlere kadar gizli kalmış…
DERVİŞLER KOROSU
Kollarının yenlerinde
Ay’ı taşıdın, ikiye böldün.
Kâbe! Muhammed!
Işıldayan Burak’a bindin
Göğün yedinci katına uçtun.
Büyük Peygamber! Kâbe!
Almancası:
CHOR DER DERWİSCHE
Du hast in deines Armels Falten
Den Mond getragen, ihn gespalten.
Kaaba! Mahomet!
Du hast der strahlenden Borak bestiegen
Zum siebenten Himmetl aufzufliegen
Grosser Prophet! Kaaba!
Birisi Amerika’dan, birisi de Almanya’dan iki misal…. Zannedilmesin bunlar sadece iki misâlden ibâret…