Bir önceki yazımda bahsedilen meşin ceketli Ramazan’ı Mehmet Ali Hocamıza gönderen Berber Mehmet çok küçük yaşta Risale-i Nurları tanımış, okuyup hazmetmiş sonra –Zembilli Ali Efendinin halkın sorularını yazılı olarak zenbille alıp fetvalarını da zenbille evinden sarkıttığı gibi – Berber Mehmet de halkın imanî konulardaki sorularını evinin yanına astığı bir kutudan yazılı olarak alıp Risale-i Nurlardan cevaplayarak yine bırakıyormuş. Mehmet Ali Şengül Hocamızı yetiştiren ve meşhur Hasan Akkuş Hocaefendinin talebesi olan Mehmet Aydınoğlu Hocaefendi, Kur’an Kursundaki öğrencilerini traş olmaları için sadece Berber Mehmet’e gönderirmiş ve gidip gitmediklerini de uzaktan kontrol edermiş. Onun için Berber Mehmet iman ve Kur’an Hizmetinde iştihar etmiş birisi. Tabiî böyle olunca da bir Risale-i Nur talebesi olarak hapse girmemesi de imkânsız gibi bir şey. Ramazan ile hapiste tanışıyorlar. Ama onun Risalelerden yaptığı sohbetlere hayran oluyorlar. Hapishane artık Medrese-i Yusufiye oluyor. Daha sonra Savcı bile ailesi hakkında bir şâyia çıkınca, “Bu Nurcu Mehmet yalan söylemez, bu dürüst insan. Halk arasındaki şâyianın gerçeğini ona sorup öğreneyim” diye yanına gelip soruyor.
Bu bilgileri Mehmet Ağabeyle tanıştıktan sonra, çok seneler önce bizzat kendisinden de dinledim. Ayrıca bana şunları da anlatmıştı: Benim iki arkadaşım vardı. Birisi marangoz, birisi de gazoz imalatçısı. Ben de berberim. Denizli kabristanında da büyük bir velinin harap olmuş türbesini yeniden şanına uygun şekilde yapacaktık… İmkânlarımızı bir araya getirip inşa ettik. Rüyamda bu mübarek zatı gördüm. Bizi yanına çağırdı: “Gelin bakalım Mehdinin talebeleri! Sizi yarıştıracağım” dedi. Bizi yarışçılar gibi dizdi. “Haydi!” deyince koşu başlamış oldu. Gazoz imalatçısı olan kardeş çok ileri gitti. Marangoz olanımız yerinde kalakaldı. Ben ikinci oldum. O mübarek zat, şöyle bir değerlendirme yaptı: Mehmet sen çok okuyor ve biliyorsun ama, bu ihlasta senden önce olduğu için birinci… Marangoz ise hiç gelişme göstermeyecek.”
“Gerçekten o mübarek zâtın tesbitleri aynen çıktı. Marangoz gerisin geriye eski hayatına döndü. Gazoz üreticisi kardeşimiz ihlasta hep önde oldu. Ben de Risaleleri okuyup tanıtma yoluma devam ettim.”
Bir önceki yazımda Mehmet Ali Hocamın hatıralarında naklettiğim üzere, Berber Mehmet Ağabey, daha 15-16 yaşında Hizmet için hapse düşüyor, ama mürşidi Risale-i Nur ve Üstad Bediüzzaman olduğu için hapiste komünist kabadayılar ve sonra bütün mahpusların hidayetine vesile oluyor. Üstad Hazretlerinin dediği gibi, bu R. N. Külliyatını bir sene anlayarak okuyan bu zamanın bir alimi seviyesine çıkıp irşada vesile oluyor.
İhlas ile hizmet edenlerin önemine gelince, bir kardeşinizden misal vermek istiyorum. Şimdi bir Avrupa ülkesinde bulunan bir kardeşimizi ziyaret etmiştim. Şöyle bir hatırasını anlatmıştı: “Liseyi bitirdim ama üniversiteye gidememiştim. Üniversite hazırlık kursları için İzmir’e gittim. O zaman Kardeş Apartmanında kalan Hocaefendinin ve ağabeylerin kaldığı dersanede kalıyordum. Büyük ağabeyler devamlı gelip yapılan hizmetleri Hocaefendiye arz ediyorlardı. Bulaşıklar v.s.’den dolayı çok zaman ben mutfakta bulunuyordum. Bir gün kendi kendime ‘Ben de ne zaman güzel hizmetler yapıp gelerek Büyüğümüze arz edeceğim’ dedim içimden. Kahvaltı da, Hocaefendi bana ‘Mustafa kardeş! Önde görünenlere ve görünmeye önem verme. Bu hizmette ihlas çok önemlidir. Kimin önde, kimin arkada olduğu ahirette belli olacak… Sen işine bak!” dedi.
Gerçekten ihlas çok mühim. Bir zerre ihlaslı amel batmanlarla amellerden daha hayırlıdır. İhlas ise, bir ameli sadece Allah emrettiği ve Allah razı olacağı için yani dünyevî hatta uhrevî bir şey beklemeden “Ben Hizmetin bir ırgatıyım, maddî-manevî hiçbir şey beklemeden yapmaktır” diyerek koşturmaktır.
Ne mutlu o çeşit HİZMET IRGATLARINA!..