Muhterem M. Fethullah Gülen Hocaefendi diyor ki: “Sorumluluğun buluşturduğu ve bir araya getirdiği insanlar var. Bu gönüllüler hareketini, organizasyon, cemiyetçilik ve devlete alternatif olmak gibi hayalî yakıştırmalarla karalamanın kimseye faydası yoktur. Ve dünyanın hiçbir yerinde böylesi bir garabete rastlamak da mümkün değildir. Sosyal hayatın vazgeçilmez bir esası ve unsuru olan DOST MECLİSLERİNE, ideolojik bakma, affedilmez bir insanlık ayıbıdır.
“Bazı meseleler var ki önüne geçilemiyor. Zaman herşeye rağmen hükmünü icra ediyor. Allah vereceği hükmün emarelerini zamanın esrar perdesi üzerinde gösteriyor.
“Bir kimse kendisini fedâ edecekse, fedâ ettiği şey, fedâ ettiğine değmelidir. Aksi halde hebâ olur…
“İnsan kendisine ait olmayan bir krediyi hiçbir zaman kullanmaya kalkmamalıdır.
“Gönülden beğendiğim insan, İddiasız İnsandır. Bunlar daima DÜŞMEYECEK YERDE dururlar.
“Bütün yıkılışlara karşı gönül hep hicranla yanacaksınız ve asla ümitsiz olmayacaksınız. ‘Kimin nesi olursa olsun bizim Allah’ımız var’ diyeceksiniz.
Efendimize (S.A.S.) Hz. Ebu Bekir’e “Üzülme, Allah bizimle!.. (Tevbe / 40) buyurmuştu. Hem de esbab açısından ümitlerin kesildiği bir anda, mağara içinde.
“Rekabetten kaynaklanan Problemleri çözmek zordur. Yapılacak işler adına ümidinize her an darbe inebilir. Bir şirzime-i kalil (sefil bir grup) yani oligarşik azınlığın hile ve desiseleri (sinsi tuzakları) arasında kalabilirsiniz. İradenizi zorlayacak ve sabır kuşağından asla ayrılmayacaksınız. Bileceksiniz, mukayyet olanlar için hayat her zaman ağırdır. Sükûtun ve suskunluğun dayanılmaz acısını duyacak ve ruhun dayanma gücüne göre bir imtihanda olduğunuzu unutmayacaksınız.”
“Bilerek ihanet etmenin mazereti olmaz.” Hainlerin ibretlerinin hesabını Cenab-ı Hak mutlaka sorar. “O Allah, öyle bir Allah’tır ki!..”
“Ruh kendi alanındaki yoğunluktan yorgun düşer. Meşru dairede ruhunuza nefes aldırmalısınız. Beslenme farklı farklıdır. Siz EKMEK yer beslenirsiniz, birileri HÛ! der beslenir. Bazı haller misyonun gereğidir. Donanımlı insanlar doymayı, doyum âlemi âhirete bırakırlar.
“Talebe cevap iyi belirlenmelidir. Meseleleri iyimserliğe bağlamak hiçbir zaman doğru değildir. İyimserlikler batırır insanı. İşler en kötü şartlara göre ayarlanmalıdır. Profesyonellik duygusunun aldatıcılığından kurtulmak gerek. Meşverette hiç kusur edilmemelidir. Haklı dahi olsanız bazı düşüncelerinizden (istişarenin hakkı için) feragat ederseniz, kazanırsınız. Israrcı olmamak, dönülmesi gereken yerde dönmek lâzım. Aksi halde, Allah bir gün iflahları keserek döndürür. Kaybedenler ISRAR ETTİKLERİ İÇİN KAYBETTİLER.
“Ebu Cehil bile bu günkü MÜTERRİDLERDEN daha insaflıydı.
“Mert insanlarımızın yürekleri bir kısım güçler tarafından istismar edilmiştir. Bugün de aynıdır.
“Hâlisane duruşların hakkını verenler Allah’ın sayısız lütuflarına mazhar olurlar. Bu İlahî mevhibelerle zaman üstü yaşarlar.
“Hep liyâkat (lâyık olma) ve performans peşinde olmak gerek. Bazı meselelerin küçük ihmallere tahammülleri yoktur: ‘Bu ne tür bir yürüyüş?!..’ demezler mi insana?
“Bir damla dâvâ yüklü bir insan, kendinden elli kat daha yüklü dâvâsız bir dâhiden daha güçlüdür.
“Tehlikeli şeylerden biri, başkalarının KÖTÜ NİYETLERİNE ÂLET olmaktır. Bu mevzuda ölçü, Allah’ın koyduğu ölçüdür.”
“Hiçbir zaman hayal kırıklığına vesile olmamalısınız. Yaptığımız işlerin, bir döneme ait bir macera olmadığı bilinmelidir.
“Endişe duyulacak hareketlerden uzak durmalısınız. BİZE İFFET ve İSMET’i korumak düşer.
“Uhrevî teftişe ne kadar hazırsınız? Allah Müslümanları bizimle utandırmasın. Üstad’ı düşüncelerinin mecmuunda okumak lâzım. Öğütlerinde ve düşüncelerinde onu yalancı çıkarmaya hakkımız yoktur. ‘Sırran tenevveret’ şeffafiyet şeklinde anlaşılmalı. Güvenilir olmayanlar güven veremezler.
“Sizi, (alkışlarla, iltifatlarla) yukarı kaldıranların bir gün sizi öldürücü bir boşluğa bırakabileceklerini bilmelisiniz. Tedbiriniz sağlam olmalı.
“Onursuzların onurlu görünmeleri gizli hainlikleri gereğidir. Herkes kendi karakterinin çizgisinde ısrarlı… Şuuraltı kültürlerin kredilerimizi belirlediğini de unutmamalıyız…
“Gâilenin büyük olduğu yerde küçük yürüyüşler bile çok büyüktür. Aşkın bir dehânın sihri, zamanla ortaya çıkar.
“Biz kaderi bir plânın oyuncularıyız. Belli bir noktaya nazarımızı yoğunlaştırır da bunda da ısrarcı olursak, daha derin şeyleri görmeye muvaffak olabiliriz.” (Ahmet Özer, Pensilvanya Günlüğünden Hocaefendinin, 2002’de söylediği sözlerden)
Bu derin tesbitler, bizlere çok iyi mütalaa ve müzakereler neticesinde, güzel ufuklar açar.