M. Fethullah Gülen Hocaefendi, talebelerine, “Bir hedefiniz olmalı… Bir İmam Azam, bir Fahreddin Râzi, bir Buharî olmayacaksınız, yani öyle bir hedefiniz yoksa, niye okuyorsunuz ki! Mutlak bir hedefiniz olmalı. Düşünce ve aksiyon birbirini besler… Biri birsiz olmaz.” diyordu.
“Bedene ve nefse ve onlara bağlı cihaz ve donanımlara da velâyet yaşatmak, sahabe velâyetidir. Nefsin içinde bulunan zengin üniteleriyle tezkiyeden sonra geniş bir velayet” (H.E.)
“Ehl-i velâyet, gerçi nefsi öldürmeye muvaffak olurlar ama yine sahabeye yetişemiyorlar. Çünkü, Sahabelerin nefisleri tezkiye edilip temizlendikten sonra; nefsin mahiyetindeki birçok cihaz ve aletler ile, ubudiyetin her çeşidine, şükür ve hamdin kısımlarına daha ziyade mazhardırlar. Nefsin öldürülmesinden sonra, velilerin ubudiyetleri basitleşir.” (Yirmi Yedinci Söz’ün Zeyli)
“Japonya’da baktım önlüklü ve resmi giyimli insanlar mıntıka temizliği yapıyorlardı. ‘Allah! Allah! Bu ülkede temizlik işçileri bile bir üniforma gibi resmi giyim-kuşam içinde!’ dedim. Dediler ki, ‘Okullarda mıntıka temizliğini müdürler ve öğretmenler yapar.” (Mehmet Ali Şengül)
“Yeni şey söylemek lâzım. Yoksa, sadece âyet ve hadis nakletmek yeterli değil. Yeni şeyler söylemek için dert ve sancı çekmek lazım. Dertli söylegen olur. Dert ve sancı söyletir.” (H.E.)
“Kul: Ene beşerun; yûhâ ileyye” Yani ‘Ben, kendisine vahiy inen (farklı) bir beşerim’ de.” Buyrulduğuna göre, “O, sadece bizim gibi bir beşerdir, bizden farkı olmayan bir insandır.” demek ayete terstir. Ve bir dalâlettir.” (H.E.)
“İlk günah, sürü ile gezen arılar gibidir. Ana arı, bir yere konunca diğerleri de onun yanına konarlar. Onun için ilk günahtan hemen tevbe istiğfarla temizlenmek lâzımdır ki, sürü oraya yerleşmesin.” (H.E.)
“Bir hedef koyup, hedeflerine ulaşmak için beyin fırtınası yapanlar; asırlarına, çağlarına hâkim olurlar.” (H.E.)
Her şeyden şikayet eden bir çırak varmış. Bir bilge olan ustası ders vermek için “Bir avuç tuz al, gel.’ Tuzu bir bardak suya at, erit” demiş. Atıp eritince, ‘İç bakalım’ demiş. Daha ilk yudumda tükürüp atmış. Sonra ‘bir avuç tuz getir’ demiş. Oradan tatlı suyu olan bir göle gitmişler. ‘Tuzu göle at.’ demiş. Atmış. Tuz eridikten sonra ‘iç’ demiş. Çırak içmiş. Sonra ‘Biraz daha içebilir miyim?’ demiş. ‘İç’ demiş. Sonra bilge usta çırağa: ‘Bütün sıkıntılar bu tuz gibidir. Eğer biz dar kapasiteli isek, onlara tahammül edemeyiz. Ama biz göl gibi, okyanus gibi isek onu hiç hissetmeyiz bile, anlaşıldığı gibi mesele tamamen bir kapasite meselesidir. ”
“Turgut Özal, bakıyor ki, baraj ihaleleri için eski memurlar zorluk çıkarıyorlar. Bu yüzden ihaleleri hep yabancılar alıyor. Özal ihale kânunlarını ve mevzuatı değiştiriyor. Böylece ülkemizin kendi insanları ihaleleri almaya başlıyorlar… Özal müsteşar iken ABD’ye gidince, hep oradaki Adnan Kahveci gibi kabiliyetli gençleri toplayıp görüşüyor. Başbakan olunca onları Türkiye’ye getirip geniş yetkiler veriyor. Sonra da onları Bakan yapıyor. Adnan Kahveci merhumun boğazından rüşvet geçmemiştir.” (N.T.)
“Kenan Evren; ‘Özal, ufak boylu idi ama bir o kadar da yerin altında boyu vardı. Biz ona Başbakanlık vermeyecektik ama eşine baktık ‘Bunun kocası gerici olamaz’ diyerek verdik. Biz, sizin Hizmet’inizi hep engellemeye çalıştık ama Özal, aldı sizi Altay Dağları’na çıkardı. Beni hep sizinle ilgili ikna etti.’ dedi.” (N.T.)
“Gerçekten Turgut Özal kânunlar çıkararak Türkiye’nin önünü açtı. Ortaasya'ya gittiğimizde Şah-ı Nakşibendi türbesinin tamiratı için Özal orada himmet istedi. ” Bahaddin Hocamız anlattı: “Turgut Özal Cumhurbaşkanı olarak Van Koleji’mize gelmişti. Yanında askerî erkân da vardı. Üstad Bediüzzaman’ın misyonunu anlattı. Sonra dedi ki: ‘Buradan dünyanın her tarafına ilim adamları gidecek… Bunların bir Hacı Kemalleri var. Eğer benim de yanımda öyle on tane adamım olsa, dünyayı parmağımda oynatırım’ dedi. Sonra bana döndü ‘Hoca, Hacı Kemal’e selam söyle. Bak işte burayı ziyaret ettim. Sözümü tuttum.’ dedi. Aslında Özal, Hakkari’den Van’a gelmişti. Valiliğe bile uğramadı ve sadece Kolejimizi ziyaret edip gitti.” (N.T.)
Hocaefendi’den işitmiştim, dedi ki: “Özal, M. Zâhit Kotku Hazretleri’ne çok saygılı idi.” Hitler’i annesi aşırı seviyor. Bu da onu azdırıyor. Enaniyeti ve egoizmi müthiş azıyor. Artık nefsinin adamı oluyor. Sonra bencil bir ideolojiye saplanıyor. Aslında antisosyal değil ama narsist, adeta kendine tapıyor. Tarihte narsistler pek çok. Büyük İskender, Napolyon… Narsistler sıradan bir insan olmaktan korkarlar. Yenilgiyi kabul etmezler; onlar için ya ölüm ya zafer vardır.
“Mümin arı gibidir. Konduğu dala zarar vermez. Aldığı da verdiği de hayırdır.” (Halil Şimşek) Merhum Halil Şimşek Hocamız şöyle bir dua yazıp 11-1-2008 tarihinde atmış: “Allahümme salli alâ Muhammedin ve enzilhü’l-Münzele’l-mukarreb indeke yevme’l-kıyameti” Kadı İyaz Şifâ-i Şerifi’nde şöyle rivayeti yazıyor: “Kim bu duayı okursa, şefaatim vacip olur.” Duanın mânâsı: “Allahım Muhammed’e rahmet eyle ve onu Kıyamet günü kendi katında en yakın makama konuk eyle. ”