1960’ta İzmir İmam-Hatip Ve İlahiyatta Talebe Yetiştirme Derneğinin
Kestanepazarı yurduna geldiğimizde Kur’an, Hadis, Tefsir vs. derslerimizin
yanında bazı zatlardan da sohbetler dinlerdik. Bunlardan cilt kanserine ilaç
bulan Dr. Baha Kitapçı ve Emekli Albay Askeri uzman kulak boğaz burun uzmanı
doktor Hulkî Bey vardı. Hulki Bey,
askeri rüştiyede okurken, teneffüslerin
olduğu vakitte, sınıfta kalıp Siyer-i Nebi okurmuş… Dindar bir
aileden olduğu için Efendimizi
(S.A.S.) çok severmiş. Bir gün
bir teğmen veya yüzbaşı bunun yanına gelmiş. “Bunları okuyacağına meşhur
Kaytanî’nin Türkçeye tercüme edilen kitaplarını oku” diye telkinde bulunmuş.
Diyor ki: “Önce Peygamberimize (S.A.S.)
karşı büyük şüphe ve tereddütlere düştüm, sonra da dinim imanım kalmadı. Uzun zaman dinsiz yaşadım. Tâ ki Asım Köksal gibi âlimlerin kitaplarını okuyuncaya kadar…”
Bir dönem Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinde Sezen Aksu’nun ilk kayınpederi Prof. Dr. Yavuz Aksu, o zaman doçent olmak üzere bulunan merhum Saffet Solak’a sırf inançlı olduğu için yapmadığını bırakmadı. Sırf ona mı? Hayır. “Bizim anlayışımızda olmayan hiçbir kimseyi Tıp Fakültesine asistan almayacağız, almıyoruz” diye bir kararları vardı. Bunu alenî söylüyordu. Kendi kafasında olan asistanlar, Yavuz Aksu’nun Saffet Beye tokat vurduğunu iyi bir şey, iftihar edilecek bir halt gibi anlatıyorlardı.
İşte o zaman, Dr. Hulki Beyin oğlu da Tıp Fakültesinde o anlayışta bir profesördü. Farkına varmadan sırf çalışkan olduğu ve hak ettiği için bir öğrenciyi Kulak Boğaz Buruna asistan almıştı. Bir gün ona (morgta bir kenarda namaz kılarken görünce) “Eğer namaz kıldığını bilseydim, seni asistanım olarak almazdım” demişti.
Ben Fethullah Gülen Hoca’nın talebesi sayılırım
Bir hasta kontrolü sırasında bu profesör, “Geçen gün Manisa’nın köylerinden bir hasta ile karşılaştım. Öyle bir hâli, öyle bir edebî, âdabı ve konuşması vardı ki, onun bu haline hayran olmuştum. Hayretimi gizleyemedim ve bunun sebebini sordum. O da bana: ‘Ben Fethullah Gülen Hoca’nın vaazlarını dinliyorum. Onun talebesi sayılırım’ dedi.”
Bu sözleri dinleyen asistanı, bu profesöre, M. Fethullah Gülen Hocaefendinin İzmir Fuarındaki Ekici Över’de verdiği Evrim teorisiyle ilgili bantını getirip veriyor. Baştan sona dinledikten sonra asistanına diyor ki: “Bu hoca kaç üniversiteden mezun?” O da “Klasik medrese eğitimi almış ama çok okuyan, hatta bilimsel gelişmeleri takip eden bir zatmış, diye duydum” diyor. “Olamaz diyor. Yahu ben onun konuşmasından termodinamiğin ikinci kanunun izahını dinledim çok iyi de anladım. Ayrıca ben kulak boğaz buruncuyum. Şimdi burnun fizyolojik v.s. yapısı ile ilgili öyle bilgiler veriyor ki, şaşırıp kaldım!.”
Hâlle halledilmeyecek hiçbir problem yoktur
Sonra bu profesörü yurt dışındaki okullarımıza, yurt içindeki eğitim yuvalarına götürüyor. Bir gün diyor ki: “Hakkını helâl et biz size çok kötü davrandık ve haksızlıklar da yaptık.”
Eğer biz efendiliğimizi bozmadan tevazu ve mahviyet içinde farkına varmadan bu hizmetlere ve dolayısıyla bizlere düşmanlık yapan kötü davrananlara bile halimize güzel misal olursak, pek çok problemi halledebiliriz. “Hâlle halledilmeyecek hiçbir problem yoktur.”
Not: Mübarek Kurban Bayramınızı tebrik eder, bütün kardeşlerimize, âlem-i İslâma ve bütün insanlığa hayırlı olmasını, bütün cihanda haksızlıkların ortadan kalkmasını, masumların, kadın ve çocukların öldürülmesinin sona ermesini, sulh-u umûmînin gerçekleşmesini Cenab-ı Haktan niyaz ederim.