Sosyal hayat içerisinde bazı yaraları sarmak için kurulmuş bir organizenin başında bulunan Mısırlı Ahmed Bey dedi ki: “Ben hem Amerika’daki Hizmet hareketinin faaliyetlerini biliyorum hem de Türkiye’dekileri. Daha önce gittim, okulları, üniversiteleri, hastaneleri, gazeteyi ve televizyonu, Kimse Yok mu’ yu, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfını, Tuskon’u gördüm. Ama bu süreçte yapılanlar bana çok dokundu ve çok üzüldüm. Sonra da ‘Bu Hizmetin güzel bir sistemi ve iyi yetişmiş elemanları var; çok kısa zamanda kendisini inşallah toparlar” diyerek müteselli oldum…
Hizmet Amerika’da eğitim faaliyetleriyle çok hayırlı işler yaptı. Bilhassa Charter School’larda ortalama % 60 Afrika kökenli öğrenci var… Bunların eğitimi çok sıkıntılıdır.
Hizmet, devletin başarılı olamadığı bir alanda çok başarılı oldu. Onun için, yapılan bu hizmet, Hizmet lehine bir yerlere yazıldı. (Charter School’ları kapatmak için milyonlar harcayıp tutulan avukatlar bu kadar uğraştıkları halde, karşılarında Amerikan halkını ve devleti buldular. Bunların çoğu da şu anda iktidarda bulunan Cumhuriyetçi Partinin mensupları. A.A.)
Bunlar çok güzel. Yalnız benim bir endişem var…
Nasıl ki, Sahabe nesli, tâbiîn, tebe-i tâbiîn neslinden sonra önlenemez bir değişim başladı. Ben Amerika’da yaşayan bütün Müslüman nesiller için ama bilhassa Hizmete ait nesiller için de böyle bir durumdan endişe ediyorum. Bu toplum çok güçlü bir pota ve potansiyel; değiştirici ve eritici bir özelliği var. Burada İslamî güzelliklerle ve özelliklerle yaşayacak, başkalara da hayır ve iyilikte rehberlik yapacak nesillerin yetişmesi için çok dikkatli olmak ve ona göre önlemler almak gerekir diye düşünüyorum. Dünya çapında güzellikleri gerçekleştirmiş bir Hizmete akıl vermek benim haddim değil ama, sizleri seven bir kardeşiniz olarak bu düşüncelerimi sizlere açmak istedim.” dedi.
Çok haklıydı, kedisine teşekkür ettim…
Gerçekten bu hususu çok iyi düşünmemiz, eğitim hususunda üzerimize düşenleri yapmamız lâzım.
Daha önce bu hususta güzel çalışmaları olan bazı eğitimcilerle bu hususta görüşmelerimiz olmuştu. Şimdi elimde, Next Social Impact Foundation (Washington DC) 2016’ya ait, ABD-TÜRK TOPLUMU SOSYAL ENTEGRASYON ANALİZİ isimli bir çalışma bulunuyor. İsteyen
[email protected] adresinden bu ve diğer çalışmalarına ulaşabilir…
1993 Haziranında açılan yaz kampına katılan çocuklarımızın arasında ilk gün dolaşırken dikkatimi çeken birisine ismini sormuştum, bana “armut” diye karşılık vermişti. Onu kampa getiren velisine, böyle söylemesinin sebebini sordum.
Dedi ki; “Babası Amerika’ya hoca olarak geldi. Ama kendisinden İslamiyeti öğrenmek için yanına gelen Amerikalı avukat bir hanımla evlendi. Avukat babasının evli olduğunu anlayınca annesini, kardeşini ve kendisini buraya getirdi. Baba bu sefer hepsini terketti… Şimdi bu avukat hanım bunların bakımını da üzerine aldı. Onun için tepkili bir çocuk…” Bir hafta sonraki kamp ziyaretimde o çocuğu saygılı, efendi birisi olarak gördüm. İşte o zaman onları yetiştiren master ve doktora talebeleri, şimdi, doçent, profesör oldular. Adresini verdiğim organizeyi de onlar yapıyorlar….
Diyorlar ki,
“Etnik bir toplumun, içinde bulunduğu dominant kültür içinde sağlıklı bir şekilde varlığını sürdürebilmesi için üç temel aşamayı başarı ile tamamlaması gerekmektedir:
1-Sosyal Entegrasyon,
2-Sosyal potansiyel / Capital oluşturma,
3-Sosyal impact / Etki…
Neticede sahip olduğu evrensel değerleri yaşayarak gösterme konumuna yükselmez… Eğer bu süreçler başarı ile uygulanmazsa, ikinci nesil dominant kültür içinde kaybolmakla karşı karşıyadır. Bu durum ise, endişe vericidir. Bunun sebebi ailelerin yeterince bilgi sahibi olmamalarıdır. Bu yüzden ikinci neslin asimile olma veya toplumdan izole olması söz konusudur. Her iki durumda da, kaybolmuş bir nesil (Lost Generation) karşımıza çıkabilir. Onun için çok dikkatli ve hassas olmalıyız.
Bir sonraki yazımızda da bu meselenin üzerinde duracağız inşallah…
ABDULLAH AYMAZ