Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:
“Hâkimiyet elinde bulunan o yüce Allah mukaddestir, hayrı ve bereketi sınırsızdır ve O, her şeye kadirdir. Hanginizin daha güzel iş ortaya koyacağını göstermek ve imtihan etmek için, ölümü ve hayatı yaratan, O’dur. O, azizdir, gafurdur.” (Mülk Suresi, 67/1-2)
“Fakat hayırlı insanların hesap defterleri ‘illiyyûn’dadır. İlliyyûn nedir bilir misin? İlliyyûn, müminlerin yaptıkları işlerin kaydedildiği defterdir. Allah’a yakın olanlar (mukarrabûn) ona (o deftere) şâhit olurlar. İşte o hayırlı insanlar (ebrar), ‘naîm’ cennetlerindedirler. Koltukları üzerinde neşe ile etrafa bakarlar. Sen onlara bakınca yüzlerinde, Cennet nimetlerinden menfaatlenmenin (Cennet) şarabı ikram edilir. Hitami misktir, içildiğinde sonu misk gibi yarışsınlar!” (Mutaffifîn Suresi, 83/18-26)
İnsanlar ilk baştan zaten yarışa başlıyorlar. Binlerce spermden sadece bir tanesi, nadiren de olsa daha fazlası, yumurtaya ulaşıp yarısı kazanabiliyor. Sonra insan olarak ana karnından dünyaya geliyorlar. Diğer canlı türleri de bir nevi yarış içindeler. İşte deniz kaplumbağaları ile ilgili belgesel!.. Ayın on dördü… Deniz kıyıları ap aydınlık. Kumsalda bir uğultu!.. Yüzlerce kaplumbağa okyanustan uzun bir yolculuktan sonra karaya çıkıyorlar… Toprağı kazıp yumurtalarını bırakarak güneş doğmadan geri dönüyorlar. Ana rahmine benzeyen toprak, o yumurtaları ısıta ısıta sanki kuluçkadan çıkacak hâle getiriyor. Sonra da kabuklarını çatlatan yavrular, toprağı, omuzluyor, esnetiyor. Yırtıcı rakunlar, derinlerden gelen iniltileri duyarak koşup geliyor yumurtadan çıkanların bazılarını yiyorlar. Bu tehlikeden kurtulanlar tepelere doğru tırmanmaya başlıyorlar. Güneşin hararetinden kurtulmanın tek yolu tepelerin ötesindeki denize kavuşmak. İlahî bir sevk ile o tarafa doğru gitmeye çalışıyorlar. Tam bu sırada sürpriz şekilde yırtıcı kuşlar ortaya çıkıp bunlara saldırıyor. Bu can pazarında her biri kendini kurtarmaya çalışıyor. Tam kumsaldan denize girecek birisine bir yırtıcı kuş kapmak üzere iken bu sefer yavrunun karşısına kocaman bir timsah çıkıveriyor. Yavruyu hemen ağzına alıyor. Siz ezilip yutulup gitti derken bakıyorsunuz timsah onu alıp sağ salim serin sulara ulaştırıyor!.. Bunların ki de bir çeşit yarış işte…
İnsanların yarısı hakkında bir başka âyette Cenab-ı Hak, şöyle buyuruyor: “Hak ve gerçek olan, Rabbinden gelendir, bunda hiç tereddüdün olmasın. Herkesin yöneldiği bir cihet vardır. Haydin öyleyse, hep HAYIRLARA KOŞUN, YARIŞIN. Nerede olursanız olunuz. Allah hepinizi bir araya getirir. Şüphesiz ki, Allah, her şeye kadirdir.” (Bakara Suresi, 2/147-148)
Yarışta başarılı olmak için talimler, eğitimler, sabırlar deneyimler, birikimler, olgunlaşmalar gerekiyor. Onun için insan testten teste geliyor; imtihandan imtihana tâbî tutuluyor. Bunun istisnası yok… Yaşadığımız süreci de öyle görmek, ona göre değerlendirmek, krizleri hayırlı fırsatlara çevirmek lâzım… Evet Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin dediği gibi, mutlaka “İmtihanlardan imtihan olacaksınız!..”
1993’ten beri “Türkiye’deki işleriniz, ticaretleriniz devam etsin. Ama siz bir kısım imkânlarla yurt dışındaki okulların olduğu yerlerde yüz akımız öğretmenler gibi gidin… Bir yeni iş kurun oralarda… Hem eğitim hizmetlerine destek olun… Destekler hep Türkiye’den gidecek değil ya… Oralarda hem de bir esnaf olarak, mütevelli nasıl olunur, eğitim hizmetlerine nasıl destek verilir, yerli insanlara örnek olup rehberlik yapın…” deniliyor… Bu tavsiyeye az-çok uyanlar oldu. Ama istenilen seviyenin çok altında… On beş, on altı seneden beri de artık şöyle tavsiye ediliyordu: “Hamallığa râzı olun, bütün dünyaya dağılın!..” Bu tavsiyenin de maalesef tam hakkını veremedik… Rahat yaşama meyli, hayat tutkusu, bizi bağlayan bazı güçlü bağlar, alışkanlıklar bizi bir türlü bırakmadı… Ama Efendimizin (S.A.S.) güneşin doğup battığı her yere gitmek, sahip olduğumuz güzellikleri oralara taşımak hedefi mutlaka tahakkuk edeceği için Cenab-ı Hak, bunu zalimlerin, gaddarların, zulüm ve gadirleriyle, zorla yaptırıyor şimdi… Nazlandığımız noktalara şimdi koşa koşa, hem de pek çok tehlikeleri göze alarak gidiyoruz. Cenab-ı Hak, cebr-i lütfisi ile şimdi yeni ufuklar açıyor. Önümüze yepyeni fırsatlar sunuyor. Artık şimdi bu yolda güzel bir yarış imkânı doğdu. Gidenler kısa zamanda oralarda dil öğrenip hayata atılacak. Oraya önce gidenler Ensâr olarak o muhacirleri kucaklayacak, maddi-manevi destek olmanın yanında onlara rehberlik yapacaklar… Bu da yepyeni bir iş ve hizmet alanı oldu… Evet esas hayırda yarış yeni başladı bizler için… Durmadan yarışmaya bakalım. Lokomotif olalım bu hususta… Gerçi böyle bir işte vagon bile olmak çok değerli ve hayırlıdır. Yeter ki aynı hedefe kilitlenmiş olalım…
Abdullah Aymaz