Güney Amerika’nın Amazon yağmur ormanları ana yurtları olan kırmızı ateş karıncaları hakkında bir buçuk sene önce enteresan şeyler duymuştum. Elimde yazılı bir şey yoktu. Ama Çağlayan dergisinin Ekim 2018 sayısında Celâlettin Korkmaz “Bir Uhuvvet Manzarası” olarak onlar hakkında bir yazı yazdı…
Kırmızı ateş karıncası yuvalarının içinde hızla yükselen yağmur suları, karınca fertlerinin gaybî bir emirle hızlıca birbirine bağlanmasına vesile olmaktadır. Bu şekilde birbirleriyle kenetlenen yüz binlerce karınca, su üzerinde batmadan kalabilen, sal şeklinde devasa bir platform teşkil ederler. Karıncaların birbirlerine sıkıca tutunarak meydana getirdiği bu yüzen adacık, karınca fertlerinin, ağır sel şartlarına karşı sığınılan güçlü bir liman gibi hayatta kalmalarına vesile olur. Binlerce karıncanın birlikte teşkil ettikleri bu sala tutunamayanlar veya kendi başına kendisini kurtaracağını sanarak başının çaresine bakmaya çalışanlar ise şiddetli sel dalgaları karşısında maalesef başarılı olamayıp ölürler.
Onları hayatta ve ayakta tutan işte bu platformdur. Bu yüzen karınca adacığı yaklaşık 2-2,5 karıncanın kalınlığı kadar olup su ile temas eden alt tarafında yer alan karıncalar sabit ve muhkem bir şekilde kenetliyken, üstteki karıncalar hareket halindedir. Ayrıca platformun üst kısmında pirinç tanesini andıran pupa evresindeki karınca yavruları koruma altına alınır. Karıncalar, nesillerinin devamına vesile olacak gençleri ve yavruları, şartların ağırlığına rağmen asla ihmâl etmemekte ve gelecek nesilleri koruma adına, kendilerini alt tarafa yerleştirip, üst taraftaki yavrularına ihtimam göstermektedirler.
Georgia Teknoloji Enstitüsünden Dr. David Hu ve ekibi, ateş karıncalarının sel felaketi karşısındaki birlikteliklerinin iç yüzünü laboratuvar ortamında birbirini takip eden bir çok deney yaparak, âdeta didik didik etmiştir. İşte Atlanta şehrinin yol kenarlarından topladıkları karıncaları laboratuvar ortamına taşıyarak başlayan ekip, sonra karıncaları derin bir cam kavanozda toplamıştır. Kavanozu salladıklarında, karıncaların hızlıca bir araya gelerek top gibi bir şekil aldıklarını gözlemlemişlerdir. Daha sonra, top görünümlü bu karınca kütlesi, yavaşça su üzerine bırakıldığında binlerce karınca birkaç dakika içinde, su yüzeyinde sanki oklava ile açılmış yufka gibi düzgün bir daire şeklinde yayılmıştır. Daire şeklindeki karınca platformu, son halini alana kadar üst kısımda bulunan karıncalar etrafa yayılmaya devam etmiştir. Bu heyecan verici gözlem, bilim insanlarını, karınca topluluğunun adeta koyu kıvamlı bir sıvıya benzer akışkan gibi hareket ettiğini düşündürmüştür.
Buna benzer deneyler bilim adamlarını, karınca kolonisinin akışkanlık ve elastikiyet özelliklerini aynı anda sergilemesi, karınca topluluğunun, süper-organizma (şahs-ı mânevi) mâhiyetinde olabileceğini düşündürmüştür.
Karıncaların oluşturduğu platformda, karıncaların bacakları vasıtasıyla kendilerini birim hacimde maksimum bir verimlilik anlayışıyla istifledikleri gösterilmiştir. Bacaklarını birbirlerini aktif bir şekilde kavrayıp bağlantılar kurmak için kullanan karıncalar, bu dolgu ve yığılma işlemini çok hızlı bir şekilde tamamlamışlardır.
Bu yüzen karınca adasının kuvvetini anlamaya yönelik yapılan karıncalar arası çekme-germe deneylerinde ise, karıncaların ağırlıklarının yaklaşık 400 katı bir kuvvetle birbirlerini kavradıkları gösterilmiştir. Karıncaların yüzen sal şeklindeki platform inşalarındaki, birbirine bağlanma keyfiyeti ve kuvvetinin tesbitiyle yetinmeyip grup, daha sonra dikkatini platformu su üzerinde tutan temel faktörlere ve platformun bütünlüğünü bozmaya yönelik mekanik tehditlere karşı nasıl bir mukavemet gösterdiğine çevirmiştir.
Platformu suya batırmaya yönelik yapılan deneyleri ise, karıncalar süratle savuşturmuşlardır. Batma tehlikesiyle yüzleşen karıncalar, hemen hava keseciklerinin hacimlerini artırmışlar, kaslarını hızla germişler ve birbirlerine göre kendilerini yeniden konumlayarak aralarındaki mesafeyi azaltmışlardır. Dolayısıyla birliklerinin dağılmasını önlemek için sanki “kurşundan dökülmüş bir duvar” gibi perçinleyip aralarındaki bağlantı mesafelerini artırarak platformlarını daha da kuvvetli hale getirmişlerdir. Sağanak yağış altındaki davranışlarını tesbit için de karınca platformunun üzerine sunî yağmur yağdırıldığında, karıncaların birbirleriyle olan bağlantı açılarını normale göre %30 fazlalaştırarak, suyu itme kabiliyetlerini artırdığı gözlenmiştir. Netice itibariyle şiddetli yağışlar, platformun su geçirmezlik derecesini yükseltmiştir.
Kur’an-ı Kerim’in bir Suresinin ismi Neml yani Karınca’dır. Hz. Süleyman Aleyhisselam'ın muhteşem ordusu geçerken dişi bir karınca (muhtemelen kraliçe karınca) “Ey karıncalar, yuvalarınıza girin. Süleyman ve ordusu, sizi fark etmeyerek çiğneyip ezmesinler!’ diye seslendi.” (Neml Suresi, 27/18) Bu âyet karıncaların içtimai bir hayata sahip olduklarını göstermektedir. Toplum hayatının, cemaatlerin başına belâlar, musibetler, âfetler gelebilir. İşte o zamanlarda nasıl davranılacağını en güzel ve en gelişmiş halini bu Kırmızı Ateş Karıncalarında bütün tafsilatıyla görüyoruz. Birlik, dirilik, irilik ve dirlik demek. Bizim terminolojimize göre, uhuvvet, tesanüt, ittihad, ittifak, ihlas, samimiyet ve îsâr hasletinin hepsi de sanki karıncalarda görülüyor. Onun için de en büyük felaketlerde musibetlerde, âfetlerde birliklerinin dirliklerini sağlayarak ayakta kalmalarını sağlıyorlar. Evet Kur’an kâinatı okuyor… Biz de kainat kitabını çok dikkatli okuyup müzâkere edelim.
Abdullah Aymaz