Cenab-ı Hak, Hz. Musa Aleyhisselam'a ve Hz. Harun Aleyhisselam'a Mısır’da evler yapmalarını emretmiştir: “Biz de Musa ve kardeşine, kavminiz için Mısır’da evler hazırlayın ve evlerinizi namaz kılınacak yerler yapın, namazlarınızı da dosdoğru kılın.
“Ey Musa) Müminlere müjdeler! Diye vahyettik.” (Yunus, 10/87)
1981’in yaz tatilinde, çocukları merhum kayın pederime bırakıp İstanbul’a gitmiştim. Bir hafta durup dönmek fikrinde idim. Bir hafta dolunca Büyüğümüzden İzmir’e dönmek için izin istedim. “Bir hafta daha kalsanız” dediği için bir hafta daha kaldım. Her bir hafta dolduğunda izin istiyorum, o da bir hafta kalmamı istiyor. Böyle bir ayı doldurmuştum. Bu sefer “Ankara’da ihtiyaç varmış, oraya gitseniz” dedi. Ben de yola çıktım. Bir ay da orada kaldım. Çocuklardan büyük kızım bana düşkün… Akşamları herkesin babası gelip ben gelmeyince demiş ki: “Herhalde babam ölmüş! Ölmeseydi gelmiş olurdu!”
Ama Ankara’da gerçekten çok Hizmet varmış. O bir ay, çok iyi çok bereketli oldu. Gönderenden Allah razı olsun ebediyyen…
İstanbul’da kalırken Kur’an mealini baştan sonra okuyup bitirmeye çalıştım… Yunus Suresinin 87. Âyetini okuyunca ‘Evlerinizi kıble” yapın cümlesindeki “kıble”nin mânâsı dikkatimi çekti. Mealde “Evlerin yönünü kıbleye karşı yapın” şeklinde mâna verilmiş… Bunu Hocaefendi'ye sordum… Dedi ki: “Matmah-ı nazar’ demektir.” Yani evler, dersaneler öyle olmalı ki, gözlerin odaklandığı, herkesin seveceği, takdir edeceği, çok mükemmel serâlar. İbadetlerini, dualarını, kendilerini geliştirecek eserleri burada okuyacaklar için hoş mekânlar… Nur Suresinde anlatılan dersaneler gibi…
M. Fethullah Gülen Hocaefendi bu âyetle ilgili tesbitlerini şöyle sıralıyor: ‘Evlerinizi birer kıble kılınız’ emrinden şunlar anlaşılabilir.
“Birincisi: Evler KIBLE cihetine yani güneye doğru yapılmalı ki, bunda aynı zamanda güneşlenme problemi çözülmüş olur.
“İkincisi: Evlerin mescid misyonunu eda etmeye müsait hale getirilmesi şeklinde anlamak da mümkündür ki, bir taraftan “O Nur, o evlerde ışık verir iken Allah onların tazim edilmelerine ve içlerinde adının anılmasına izin vermiştir.”
“Nur Suresi, (24/36) vurgulanmış, diğer taraftan da her dönemde önemli misyon eda eden evlere işaret edilmiştir.
“Üçüncüsü: Her evin namazgâh ve mescit ittihaz edilmesi emredilmiştir ki, siyah –sibak bütünlüğü içinde âyeti ele aldığımızda; insan, bazı ahvalde içinde oturduğu EVİNİ MABED, kendini de bu evin müdavim kulu haline getirilmelidir ve hanesini ibadetle ihya ederek orayı hayatsız bir mezar olmadan kurtarmalıdır.
“Gerçi âyetin başında emir Hz. Musa ve Harun’a has olarak gelmiş gibi ama daha tavsiye genelleştirilerek ‘Hepiniz EVLERİNİZİ NAMAZGÂH yapınız.’ denmektedir ki, bu da hemen herkese umumî bir yerde namaz kılmaya, zikre-fikre şartlar elvermediği zaman ‘Gizli gizli dahi olsa evlerinizi kullanınız’ veya ‘Mabedleriniz kapatıldığı zaman evlerinizin bazılarını o işe tahsis ediniz veya her şeye rağmen mescidler inşa ederek Rabbinizi anmaktan geri durmayınız.” (Kur’an’dan İdrake Yansıyanlar)
Nüve kadronun yetiştiği mekânlar vardır. Ashab-ı Kehfin mağarası, Dâru’l-Erkam bu yerlerdendir. Günümüze bakan yönüyle Nur Suresinin 35.Âyeti hem elektiriği, hem de manevî bir elektirik olan Nur Risalelerini ve Hizmeti anlatıyor. İşte ondan sonra gelen âyette bu Nurların ve Hizmetin bulunduğu evler anlatılıyor… Öyle EVLER ki, “Allah’ın açılmasına izin verdiği evler” Yani camileri, medreseleri ve tekkeleri kapatabilirler ama o evleri kapatamazlar. Onlar gençliği koruyucu serâlardır. İlk isimleriyle Nur Medreseleri… Daha sonraki isimleriyle Dersaneler… Konumları yüksek… Bu evlerde sabah-akşam “Sübhaneke yâ Allah!” diye tesbihatlar yapılıyor. Burada yetişenleri ne ticaretleri, ne alım-satımları onları Allah’ı zikretmekten namazı hakkıyla ifâ etmekten zekatı vermekten alıkoymaz. Onlar kalblerin ve gözlerin dehşetten halden hale döneceği, alt-üst olacağı bir günden endişe ederler…
Evet bu EVLER inşaallah kıyamete kadar devam edecek ve güzel insanlar yetiştirecek!..