Fetih Suresinin 4. yetinde “İmanlarına iman katsınlar diye müminlerin kalblerine SEKİNE (Güven) indiren O’dur. Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah, Alîmdir, Hakîmdir.” (48/4)
Elmalılı Hamdi Yazır merhum, Sekine için: “Sükûn ve güven, rahat ve ağırbaşlılık mânasına masdardır ki, nefisteki telaş ve heyecanın kesilmesiyle meydana gelen ve kalb oturması, yürek ısınması, gönül rahatı denilen huzur ve sükûn haline veya onun kaynağına isim dahi olur. Sekinenin inmesi, yaratılması ve meydana gelmesi demektir.” diyor.
Prizma-4 de M. Fethullah Gülen Hocaefendi diyor ki: “SEKİNE, metafizik bir hadise olduğundan dolayı onu fiziğin kaide ve prensipleriyle izah etmek mümkün değildir. SEKİNE; Bedir, Hendek ve Huneyn’dekilere indiği gibi, Uhud Savaşına katılan sahabelere de inmiştir. Zira Ashab-ı Kiram, Uhud’da küçük bir sarsıntı ve peşinde gelen mini bir hezimet sonrasında, âdeta hiçbir şey olmamış gibi, bir kısmı diğerlerini sırtlamış ve düşmanı Mekke önlerine kadar kovalamışlardır. Düşman ise, sözde Uhud’da üstlerinden vurup altlarından çıktıklarını sandıkları bu SEKİNE ile gerilmiş, korku ve endişeyi unutup ölüme seve seve giden insanlar karşısına bir daha çıkma korkusuyla Mekke’ye kadar kaçmışlardı. (…)
“Burada müsaadenizle misal olması kabilinden mevzuyla alâkalı birinin bir hatırasını (Bu husus tamamen H. E. İle alâkalıdır. A. Aymaz) arzetmek istiyorum: Bu zât, ikamet ettiği bir binada, ciddi şekilde tazyike maruz kaldığı ve bir şakî gibi arandığı sırada, onu arayanlar, bir gün onun bulunduğu binaya geliyorlar… Efendimizin (S.A.S.) hicret esnasında sığındığı mağaradaki durumu gibi onunla öbürleri arasında, az bir mesafe kaldığı ve biraz ilerleseler yanına girecek kadar ona yakın oldukları; hatta çevresinde dolaştıkları, her dakika ona ulaşacak gibi oldukları halde bir türlü ona ulaşamamaları, dahası, bu ilk mevhibelerden tam sonra o esnada birden bire ruhunu bir itminanın sarması ve âdeta Cennetin koridorlarında geziniyormuşçasına bir inşiraha ermesini tekrar tekrar anlatıvermişti.”
Biz bir grup arkadaş Afrika’da eğitim yuvalarının durumunu öğrenmek için bir gezi yapmıştık. Sonra diğer eğitimci arkadaşlarla beraber görüşmek için New Jersey’de bir araya gelmiştik. Toplantı öncesi Pensilvanya’ya gidip M. Fethullah Gülen Hocaefendiye ziyarete gittik. (11 Temmuz 2016)
Kampta kaldığı odanın salonunda kendisine bir şeyler anlatmaya başladık. Çok üzgün ve sıkıntılı bir hali vardı, başını bir sağa çevirdi. Biraz bekledik. Ama hakikat şahit olduğumuz güzel şeyler vardı. Bari biraz onlardan bahsedelim deyip anlatmaya başladık, bu sefer de başını sola çevirip sonra bize dedi ki:
“Siz beni anlamıyorsunuz! Bakın işte sol elim… Bir-iki gün önce abdest alırken kaydım. Baş parmağım tutunduğum demiri eğmiş… Bakın kan oturmuş vaziyette… Başım mermere gelmesin diye elimi koymuştum, işte görüyorsunuz şiş vaziyette ve ağrı acı içinde… Ayrıca benim daha başka sıkıntı ve dertlerim var!” dedi ve kalkıp odasına geçti… Biz de tekrar toplandığımız yere döndük. 15 Temmuz Cuma saat 15:00’de bir arkadaşa Türkiye’den bir telefon geldi. Darbe oluyormuş. Düşündüm 7 saat fark var. yani Türkiye’de saat gece 10:00 … Saat dokuz da darbe başlamış. Tek taraflı Köprü tutulmuş. “Allah Allah! Bu nasıl darbe!” diye düşündük. 1980 darbesinde bile Evren Paşa, “Fırınlar açık kalacak” demişti. “İstanbul halkı bir yakadan öbür yakaya geçemezse ne olur, bu darbeci taslakları hiç düşünmemişler mi?” dedik. Neyse 16 Temmuz’da herşey ayan-beyan oldu. Birileri bunun kendisi için Allah’ın bir lütfu olduğunu söylediler. Öbür gün (16 Temmuz) toplanıp ziyaretine gittik. Yanına vardığımızda şaşkınlık yaşadık. Hayretimizi görünce dedi ki: “Şu anda üzerimde çok güzel bir SEKİNE hissediyorum! Çünkü bakın (sol elini göstererek) baş parmağımdaki oturmuş kan duruyor. Sol elimin üzerindeki şişlik duruyor ama sürpriz şekilde hiçbir ağrı acı kalmadı… Hiçbir elem hissetmiyorum. İnşaallah, ümit ediyorum ki, şimdi başımıza dolamak istedikleri iftiralar, belâ ve musibetlerde sürpriz şekilde kaldırılacak…”
Gerçekten hayretle bizler bu SEKİNE’ye hep beraber şahit olduk. İnşaallah, haber verdiği SEKİNE’nin öbürüne de şahit oluruz…