Nurlar, fıtratın sesi ve ritmidir. Onları okuyanlar, aynı ritimde yaratılmış fıtratlarına dönerler ve Kur’an Hakikatları ile rezonansa geçerler. Böylece yalandan, iftiradan, gıybetten velhasıl bütün günahlardan uzak duracak güçlü bir fıtri konuma yükselirler. Onun için devamlı okuma, müzakere ve mütâlaa şartı ile bu güzelliği korurlar. Yoksa o atmosferden ve o mübarek seradan uzaklaşınca, nefis, nefsanîlik, hevâ ve heves, şeytanla beraber hemen yakalarına yapışırlar. Mânevî ve bilhassa psikolojik hastalıklar ve fıtrata ters, çarpık işlerden kurtulmak için yine o kudsî rezonansa ihtiyacımız vardır. Tevbe – istiğfar ve Hakk’a dönüşte, bu gerçeği hiç unutmayalım…
1999 Ocakta bir arkadaşımız anlatmıştı: “Rüyamda Ka’be’de bulunuyordum… Orada Üstad Hazretleri de var. Bana Risale-i Nur okumamı söyledi. Hangi Risale olduğunu ve hangi bahsi okuduğunu hatırlamıyorum ama Cenab-ı Hakk’ın varlığı –birliği hakkında isbatî sözler… Fakat okurken, meyve yer gibi tad alıyorum. Uyandığımda hâlâ tadı damağımdaydı.” Bu rüya bana Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin Mustafa Sungur Ağabeylere Risale-i Nurlar hakkında, “Ben bu meyveleri yiyorum; siz kokusunu alsanız bile çok önemlidir” sözünü hatırlattı.
“Hamd ve minnettarlık sadece Allah’adır… Kur’an’ın mânevî mucizeliğinin feyziyle Risale-i Nur mizanları, Din-i İslâm’ın ve Kur’an’ın hakikatlerinin meyvelerini ve neticelerini öyle bir tarzda göstermişlerdir ki; dinsiz dahi onları anlasa, taraftar olmamak kâbil değil. Hem iman ve İslam’ın delil ve bürhanlarını o derece kuvvetli göstermişlerdir ki, gayr-i müslim dahi anlasa, herhalde tasdik edecektir. Gayr-i müslim kaldığı halde, iman edecektir.
“Evet Sözler Tûba-yı Cennetin meyveleri gibi tatlı ve güzel olan iman ve İslamiyetin meyvelerini ve saadet-i dâreynin (dünya ve âhiret saadetinin) güzelliklerini gibi hoş ve şirin öyle neticelerini göstermişler ki, görenlere ve tanıyanlara nihayetsiz bir tarafgirlik, iltizam ve teslim hissini verir. Silsile-i mevcudat gibi kuvvetli ve zerrat (atom zerreleri) gibi kesretli iman ve İslam’ın burhanlarını (kesin delillerini) göstermişler ki, nihayetsiz bir iz’an (kalbî derin tasdik) ve kuvvet-i iman verirler.” (Dokuzuncu Mektub, Râbian)
Üstad Hazretleri Hulusî Ağabeye yazdığı mektupta: “Şüphe yok ki ben Sözleri yazarken ihtiyarsız olarak ekser temsiller, askeri şuunat işler şeklinde zuhur ediyordu. Nedir böyle yazıyorum, sebebini bilmiyordum. Sonra hatırıma geldi ki, belki istikbalde şu sözleri hakkıyla anlayacak, kabul edip hırz-ı can edecek en mühim talebeler askeriyeden yetişecek.” (Barla Lâhikası, 132.s)
Buna karşı Hulusî Ağabeyimiz diyor ki: “Bu Sözler ve Mektuplar hakikatın Nur isminin tecellileridir ki, suhûletle, kolayca yayılıyorlar. Bu hal karşısında hayretle tefekkürde iken Bismillah ismini alan Birinci Söz, hatırıma geldi. Ve şöyle düşünmeye başladım. Dünyaya arkasını çeviren Üstad, Hazretleri Gavs-ı Âzam Abdülkadir Geylanî’nin teşviki ile, belki delâletiyle Kur’an’ın keşfedilmemiş bir hazinesinden Bismillah ile giriyor. Kur’anî tarlaya Bismillah diyerek Sözler tohumunu ekiyor. Furkânî bahçeye Bismillah diyerek Nurlu Mektuplar çekirdeğini dikiyor. Emr-i İlâhiye imtisal ve itaat ile edilen tohumlar ve dikilen çekirdeklerin inkişaf edip yayılmaları şüphesiz çok hârika –âsa olur. Birinci Söz’deki temsilde seyahat eden mütevazi zât, tamamen Üstadımızdır. Nebat, ağaç ve otların ipek gibi yumuşak kök ve damarları, nasıl Bismillah tesiriyle yer altında sert taşı, toprağı delip geçiyorsa, aynen onun gibi Bismillah ile yayın ve intişar mevkiine konulan Sözler de harika bir tarzda arza yayılıyor. Ve en münevver ve mükemmel meyve olan beşerin müminlerin kalblerine nüfuz ediyorlar. Bu bidatların çokluğu ve tahripçilerin bolluğu devrinde BİSMİLLAH işle dikilen Nur fidanının yaprakları olan diğer Sözler ve Mektuplarla, bu kudsî fidanın dal ve budakları olan Hizbu’l-Kur’an ve bu Hizbin esası ve sevgili olan muhterem Üstad da bir Hıfz-ı Gaybiye mazhar bulunuyorlar.” (Barla Lâhikası)
Kur’an’ın işaret ettiği Beyan (Kıyamet Suresi, 16-19 ayetler) ve Hz. Ali Efendimizin “İ’caz-ı Kur’an’ı Bryan et” dediği gerçeği, Risale-i Nurlar temsil ediyor. Evet su kaynağı elimizde bulunuyor… Hemen istifade etmeye çalışmalıyız inşaallah…