Sulh Adaları

Abdullah Aymaz

Abdullah Aymaz

07 Eyl 2020 11:13
  • Prof. Dr. Thomas Michel seneler önce anlatmıştı: “Filipinler'de bir şehrin caddesinde gidiyordum. Burası öyle bir cadde ki, bir tarafında Müslümanlar, öbür tarafında Hristiyanlar yaşıyor. Ama ne Müslümanlar Hristiyanlar tarafına ne de Hristiyanlar öbür tarafa geçmezler, geçemezler. Eğer geçerlerse ya öldürürler veya yara-bere içinde kalırlar… Neyse böyle ilerlerken karşımıza Tolerans Koleji çıktı. Merakla içeri girdik. Baktım, Türklerin açtığı bir okul. Bizi okul müdürü karşıladı. Oturup konuşmaya başladık. Ben “Bu okula sadece Müslüman çocukları mı geliyor?” dedim. “Hayır!.. Hristiyan çocukları da geliyor.” dedi. “Peki, bu öğrenciler birbirleriyle kavga etmiyorlar mı?” diye sordu. “Hayır, arkadaş arkadaş yaşayıp gidiyorlar!” dedi. Sonra  “Okul aile birliği sadece Müslüman velilerden mi meydana geliyor?” dedim. “Hayır, hem Müslüman hem de Hristiyan ailelerden oluşuyor!” dedi. “Peki kavga etmiyorlar mı?” dedim. “Hayır!” dedi. “Peki bir araya gelince ne yapıyorlar?” diye sordum. “Oturup beraberce evlatlarımız için neler yapabiliriz, diye ortak konular üzerinde kafa yoruyorlar!”  dedi.  Bu konuşmadan sonra bu Tolerans Kolejinin Cehennemin ortasında bir sulh adacığı olduğunu anladım!” 

    Zaten tâ baştan itibaren M. Fethullah Gülen  Hocaefendi “Beyaz Adalar oluşturmakla,  büyük fitne dalgalarını  göğsümüzde eritmeliyiz. ‘Bu size mi kaldı?’ diyenler bugün olduğu gibi yarın da olacaklar. Bunlar sizi yavaşlatmamalı. Gönüllerin fethi, küçümsenecek bir fetih değildir. vicdanlar saygı bizim kültürümüzün temeli. Komploların en şeytancasını yapanlar İslam’ı dinlemek istemiyorlar. Onların bizi alkışlamalarını beklemeyiz.” diyordu. 

    “Yüreğini seslendirenler, kendileri gibi yaşarlar. Tarihin, Üstadımızın etrafındaki Yücebaşları tanıması lâzım. Eğer İHLAS, FEDÂKÂRLIK  ve FERAGATIN  bir mânâsı varsa, zirvede KUTBİYET  bunların hakkıdır. Üstad çağın sözcüsüdür. O’nun için yazılması gerekenler henüz yazılmış değildir.”

    “Mütehayyirlere görüşme kapısı açması bakımından DİYALOG çok önemli bir yol. Serbest dolaşma zemini hazırlar, MEDENİYETLER  ARASI  KÖPRÜLER  KURAR. Bu oluşumun karşısındaki MARJİNEL  KESİMLERİN kanaatleri hiç önemli değildir. Hiçbir zaman medar-ı münakaşa meseleler  medar-ı bahsedilmemelidir.

    “Evrensel dil, hal dilidir. Farklılığın (farklı anlayış ve kültürlerin) olmadığı yerden en güzel ifadenin bile bir değeri yoktur.”
    “Beraberliği hissetmeyen gönül ölüdür.”
    “Nağmelerinizle akrebi deliğinden çıkarıp dans ettirmeyi hiç denediniz mi? Bize ait handikaplar yüzünden kendi üslubumuzu iyi yakalayamadık. ‘Yakîn kontrolün’  kanatlarında yürüyün. Ruhanî hazlar bile olsa bazı şeylere karşı sürekli kapalı kalmalıyız. Havf (korku) kapısı sonuna kadar açık kalmalı, emniyet duygusu insanı aşındırmamalıdır. Tehlikeli bir dünyada yaşıyoruz. Hassasiyetin, küçük bir ihmâle ve maceraya tahammülü yoktur.”

    “Sözde güzellik arayanlar, günlük sesine ve soluğuna dikkat etmelidirler. Aksi takdirde ‘kıl u kâl’ den kurtulamazlar. Göz doldurma EDEB  ile olmalı NESEB  ile değil.”

    “Dış uyarılar, medeniyetler arası çatışma sebebi olmamalı. İmana ve Müslümanlığa karşı bir tepki olabilecek sınırdan uzak durulmalıdır. Balyoz gibi sözlerle ruhu irşad edemezsiniz. Götürdüğü, getirdiğinden çok fazla olur.”

    “Problem köklü, dert de kronik olunca tedavi de o nisbette zor ve risk fazladır. Siperde sebat şarttır. Sabrın sihirli ikliminde sebat en zor meseleleri ve problemleri çözmeye yetecektir.”

    “İnsan, kendisinden verim alınabilecek bir işleme tâbi tutulmazsa ölür. İnsan denen sanat haliçesini ve sırlar yüklü beşer muammasını şerh ve izah etmek kolay mıdır?  Arş-ı Azamdan insanın kalbine uzanan nuranî duyguyu hissetme, meseleleri anlamada önemli bir merhaledir. Yitirdiğimiz değerleri elde edemediğimiz güne kadar kendi üslubumuzu bulabilmemiz kendi konumumuzu belirleyebilmemiz ve düşünce kaymalarından kurtulmamız mümkün olmayacaktır. Böyle bir ortamda cemiyeti diriltici ahlâktan söz etmek mümkün değildir. Kirli ruh ve mülevves tabiatlardan, temiz şeylerin meydana gelmesi hiç görülmemiştir. Veya ender vakalardır.” (Ahmet Özer, Pensilvanya Günlüğü)

    M. Fethullah Gülen  Hocaefendi’nin 2002 senesindeki bu tesbitleri üzerinde uzun uzun düşünmemiz gerekiyor. 

    Abdullah Aymaz 
    07 Eyl 2020 11:13
    YAZARIN SON YAZILARI