Dr. Ali Ünsal kardeşimizin Süreyya Yayınları’ndan çıkan “Ümmetim Hakkında Korktuklarım” isimli eserini görmüş bulunuyoruz. Bizim de korkmamız gereken 20 mesele üzerinde duruluyor. Yazar, kitabın girişinde diyor ki: “Efendimiz (S.A.S.) ümmetini madden-mânen insanlığın zirvelerine çıkarmış, câhiliye içinde bocalayan bir avuç insanı kıyamete kadar gelecek bütün insanlığa birer rehber, birer muallim ve rol model haline getirmiştir. Onların hayatlarını Allah’ın râzı olduğu bir tarzda dizayn etmelerini istemiş ve gelecekte karşılaşacakları problemlere karşı onları uyarmıştır. Evet, kıyamete kadar gelecek ümmeti bu uyarılara ihtiyaç duymakta ve karanlık dönemlerde yolunu bu tavsiyeler doğrultusunda bulmaktadır.
“Bu uyarılardan bazıları neredeyse aynı kalıp üzere ‘Ümmetim hakkında endişe ettiğim… Ümmetim hakkında en çok korktuğum…’ şeklinde başlayan ve hayatî değer taşıyan hadisleridir. Bu eserde, bunların bazılarını tahlil etmeye gayret edeceğiz.
“Seçtiğimiz hadisler günümüz dünyasına ışık tutan çok önemli hadislerdir. Elbette, Efendimizin (S.A.S.) uyardığı konular bizim burada arzetmeye çalıştığımızdan ibaret değildir. Biz bunlar içinden istifadeye medar olması için bazılarını seçip onları Kur’an, Sünnet, selef-i sâlihînin sözleri ve ehl-i sünnet âlimlerinin yorumlarıyla izah etmeye çalışacağız.”
Konular:
1-Saptıran İmamlar.
2-Lut Kavminin Ameli.
3-Dilbaz Münafık.
4-Küçük Şirk: Riya.
5-Dünyanın Câzibedar Güzellikleri.
6-Dil Belâsı.
7-Namazları Tehir ve Tacil Etmek.
8-Yıldızların Yağmur Yağdıracağına İnanmak.
9-İki Şey.
10-Üç Şey (Âlimin Zellesi, Münafığın Kur’an’la Mücadele etmesi. Ve Dünya) 11- Altı Şey.
12-Hevâ ve Tûl-i Emel.
13-Cimrilik, Heva, Ucub Ve Şehvet.
14-Obezite, Çok Uyku, Tembellik ve Yakîn Zaafı.
15-Kitap ve Süt.
16-Kadın ve İçki.
17-Fâiz.
18-Kasıt.
19-Herç.
20-Üç Tip İnsan.
Bazı bölümleri nakledelim:
Fahr-i Âlem Efendimiz (S.A.S.) buyuruyor ki: “Kur’an okuyan mümin Turunç gibidir; kokusu da güzeldir, tadı da güzeldir. Kur’an okumayan mümin Hurma gibidir; kokusu yoktur ama tadı güzeldir. Kur’an okuyan münafık Reyhan gibidir; kokusu güzeldir ama tadı acıdır. Kur’an okumayan münafık ise Ebu Cehil Karpuzu’na benzer, kokusu olmadığı gibi, tadı da acıdır.” (Buhari)
“İbn-i Kemâl, II. Bayezid döneminde genç bir saray oğlanıdır. Bütün hedefi, vezir veya sadrazam olmak, en azından paşa olmak ve sarayda yaşamaktır. Nihayet çalışır, çabalar ve sarayda sultana hizmet eden grubun içine girer. O vezirlerin, paşaların debdebeli kıyafetlerini, nişanları hep gözünü boyamakta, çok özenmektedir. Bir gün, bir seferde padişah etrafında, vezirler, kumandanlar ve paşalarla otururlar. İbn-i Kemal ve hizmetçiler ayakta iken, kapı açılır ve sultandan destur alarak içeriye bir misafir alınır. Ak sakallı yaşlı bir zâttır bu. Sultan hemen tahtından kalkar, misafirini istikbal eder ve bu yaşlı zâtın elini öper. Bütün vezirler ve paşalar da sultanı takip ederek, bu zata hürmet eder ve ellerinden öperler. İbn-i Kemâl normal kıyafetli, yaşlı bu zata gösterilen hürmet karşısında hayretler içinde kalır. Hemen sorar soruşturur ve bu zâtın kim olduğunu öğrenir. Kendisine: ‘Bu gelen misafir Filibe Medresesi müderrisi, âlim bir zâttır. İsmi Molla Lütfi’dir.’ denir. İbn-i Kemâl’in bütün fikri değişir. ‘Ben hiçbir zaman şu kumandanların seviyesine çıkamam ama çalışırsam şu âlim gibi olurum’ diye düşünür. Ardından Molla Lütfi’ye talebe olmak için saraydan ayrılır. Talebe olur, yetişir ve gün gelir Şeyhül-İslam olur. Bir gün devrin sultanı Yavuz Sultan Selim’e bu durumu anlatarak ‘Mübarek pederiniz işte âlime ve ilme böyle hürmet ederdi.’ der. Yavuz da gözyaşlarıyla bu hikayeyi dinler.”
Böyle güzel ifadelerle yirmi konu üzerinde durulan bu kitaptan inşaallah gereği gibi istifade ederiz.