Yalnız gibisin

Abdullah Aymaz

Abdullah Aymaz

07 Oca 2025 16:40

  • Çalınan zille bir kapıdan boşananlarla
    dopdolu koridorlarda yapayalnızsın kendi başına..
    Gürültülerin içinde dolaşırken sanki
    herkesten perde perde gizlenmişsin de
    sessiz dehlizlerde ve kimsesiz izbelerde dolaşıyorsun..
    İçin gizli bir feryat koparıp inlerken
    aşina gönüller arayan gözlerin
    kuruyu gözleyen bir kıvılcım gibi parlak..
    Ama baksana şu kumsala,
    sanki yalnız düşen her yağmur tanesi
    buhar buhar uçmaya hazırlanıyor!
    “Cız!”deyip sönenler de var,
    nice dönenler gibi taklidi olarak doğru bildiklerinden..
    Öyle ya, damlalar varlıklarını korumak için
    ya göle düşmeliler
    veya bir araya gelmeliler..
    Senin gönlün günde kaç defa döner. Hakka dönenlerle beraber,
    sönmeyen hakikat güneşine, yoksa nice olurdu halin
    karanlığa alışık körlerin içinde körele körele..
    Evet, burada sadece bir sen varsın,
    bir de için için andığın..
    Hem elbet altı cihetten
    veya cihetsiz duydukları ile Gar-ı Hira;
    seninle beraber duvarları çınlaya çınlaya inleyen bu mekandan
    binler defa daha sessizdi
    ve ondaki Dürr-i Yekta ise elbette daha yalnızdı..
    Çünkü o zaman, henüz gönül şerhedeceği başka bir aşina yoktu.
    Hem seni kim anlasın,
    siyah gözlüklerden seyredilen kapkara manzaranla..
    Ve kim var dinleyen, kör süzgeçlerden geçirilen kısık sesini…
    Evet şu anda terkedilmiş bir garip gibisin yalnız başına..
    Ne kimse döner gönül kapma, ne kimse açar dost kalbini..
    Bad-i saba da yok ki!. İçin gibi sızlayan sade bir ezan sesi..
    Çok yakınından, yanık sesli müezzinin nağmelerinden
    gönlüne mızrap gibi inen fakat katı kalplere sızamayan..
    Ama aldatmasın seni asla çok görünmeleri
    ve kabarmaları Hakka ters ve şaşı bakanların..
    Zira sel üstündeki köpükler elbet bir dönemeçte silkelenecektir.
    Hem “nice azlar vardır ki, galip gelir yığın yığın çoklara.
    Soruyorum, kim vardı yanında, mağaranın koridorunda?
    Kaç kişiydi Mekke sokaklarında?
    Musallat edilmemiş miydi Taif’te ayaklarına taş atan
    çoluk çocuk ve bir sürü insan
    ayak takımından?
    Hangi ordu ile dalmıştı Yesrib ufuklarına?
    Üç yüzle, Bedir’de kaç yüze muzafferdi?
    Karşı koymadı mı Uhud’da binle,
    kinle bilenmiş üç bine?
    Ama bak sen berekete,
    savaşsız girerken on sene sonra ana yurdu Mekke’ye!..
    Hem sana bir reşha‘dan haber verenler de,
    önceleri senin hissiyatınla dolup taşmıyorlar mıydı?
    Yumurtalarına baka baka yavrularını
    elde eden kuluçkadaki kaplumbağa gibi,
    samimi ve sıcak göz nurunu,
    yetiştirmek istediklerinden ayırma..
    Kaplumbağa ayağı ile dahi yürümüş olsan,
    bir de bakacaksın ki, Aşil’den fazla yol almışsın..
    Bu bir sırdır ki,
    göz görür, kalb tasdik eder de akıl sadece hayran kalır!.
    Çünkü Sırlar Muallimimiz:
    Hakka bir karış gidene Hakkın bir arşın;
    bir arşın gidene bir kulaç;
    yürüyerek gidene koşarak geleceğini, ifade ediyor,
    öyleyse bir bahçıvan gibi
    elindeki testi veya fıskiye ile
    bahçede nasibine düşenleri ab-ı hayata doyurmaya çalış..
    Göreceksin ki, birini bin edecek..
    Tohumlar çok bereketli sümbüller verecek.
    Biraz üzerinde titrediklerinin etrafında yüzlerce çiçekler açtıracak!…

     

             Not:  1979  Aralık  Sızıntı  Dergisi

    07 Oca 2025 16:40
    YAZARIN SON YAZILARI