Gül Muştusu’nun mülhemundan olduğuna inandığım şairi Sezai Karakoç Bey hepimiz adına şöyle bir yakarışta bulunuyor:
Yetiş uluların imamı (S.A.S.)
Yetiş toprağın yeni doğuşuna
İnsanın yeniden
Dirilme süzülüşüne
Yetiştir toprak saçan ellerini
Tanrı gücünü görmeyen gözlere
Saçtığın topraklardan yetiştir bize
Ey gök yolcusu
Yolculuğunda meleğin kanadı
Mevsimi geçmiş bir gül yaprağı gibi kuruyan
Yetiş bize kıyamet bildiricisi
Kıyametteki sevinç muştucusunu
Yetiş kabaran yeni toprağa
Kur’an tohumunu ekmek için
Gül tohumlarını saç bize
Gül bahçesi olan türbenden
Ve komşun Tanrıevi’inden
Ve sevgilin olan ve sevgilisi olduğun
Diri diriltici olanın (c.c.)
Acımasından bize
Yetiş ayağının tozu olduğumuz peygamber (S.A.S.)
Yetiş her zaman diri olan varlığınla
Yetiş yak lambamızı
Yetiş aydınlat karanlığımızı
Yetiş yeşillendir çöllerimizi
Yetiş dirilt insanımızı
Seni sevenin ismiyle yetiş bize
Yetiştir bize
Günahlarımızı kül edecek ateş harmanını
Verim yağmuru insin ülkemizde
Mekke’ye Medine’ye Şam’a
Kudüs’e Bağdat’a İstanbul’a
Semerkand’a Taşkent’e Diyarbekir’e
Yetiş Peygamber imdadı yetiş
Yetiş Allah’ın izniyle
Yetiştir erlerini
Diriliş bayraklarını taşıyan
Şehit gömleklerini peşin giymiş
Ateşten, sudan geçer gibi geçen
Allah önünde her varı yok gören
Dağların üstünde erip
Kentlere şafaklar gibi ağan
Küçük askerlerini
Gül diksinler diye yeni topraklarına
İnsanın ta gönlüne
Yetiştir erenlerini
Allah’ım
Âmin
Ve son olarak Dirilişin mübarek şairi Sezai Karakoç Bey, aynı zamanda bütün hizmet erbabına aslında Kur’an’dan beslenen herkese, hepimize bir misal olarak çok güzel bir mesaj sunuyor ve diyor ki:
Sen beni gönderdin
Gülün muştusunu vermek için
İsa’nın doğumunu yaz gibi
Yahya’nın sesini kış gibi
Zekeriya’nın ürpertisini
İnsanlara
Bir bahar aşısı gibi,
Taşımak için
Gülün muştusunu vermek için
Sen beni gönderdin
Kur’an meşalesini
Dikmek için karanlık dağlara
Işık saçmak için dört yana
Zeytine yağ
İncire bal vermek için
Gülün taşlara
Kuşlara balıklara mercana
İnsana
Beni gönderdin