İslam bahçesinin birbirinden güzel, rengârenk, misk kokulu en nadide çiçekleri ashab-ı kirâm efendilerimizdir. Server-i Kâinat, Eşref-i Mahlûkât Hz. Muhammed Mustafa’nın (sallallâhü aleyhi ve sellem) nebevî terbiyesi altında Kur’an’ın âb-ı hayat olan feyziyle sulanıp nuruyla aydınlanarak yetişmiş; her biri kökü yerde, dalları arzın pek çok yerine uzanıp çok değerli meyveler veren ağaçlar gibi olan ashâb-ı kirâm uğradıkları onca zelzele, bora ve fırtınalara rağmen, yeryüzünün muhteşem dağları gibi hiç sarsıntıya uğramadan daima dimdik ve sabitkadem durmuşlar; taşıdıkları mukaddes emanetin misyonunu vakarları, ciddiyetleri ve dağlarvari heybetleri ile taşıyarak hem kendi dönemlerindeki hem de sonraki nesillere ulaştırmışlardır. Onların bu örnek duruşları ile yaydıkları mest edici misk ü anber kokuları da her zaman ve mekânda hep duyulur olmuştur.
İslâm ile tanışmadan önce mum kadar dahi ışıktan mahrum iken, Müslüman olduktan sonra aldıkları Nebevî eğitim ve terbiye ile Allahü Teâlâ’ya tereddütsüz itaatleri, Efendimiz’e (sallallâhü aleyhi ve sellem) itimat ve bağlılıkları sonucunda göz kamaştırıcı parlaklığa sahip yıldızlar hâline gelen ashâb-ı kirâm, yolunu şaşırmış, Sırat-ı Müstakîm’e ulaşamamış, yönlerini hakka, hakikata çevirecek rehber bulamamış, öylece şaşkın ve kararsız kalakalmış kişilere rehberlik ve kılavuzluk etmiş, her biri gök kubbesinin yıldızları mesabesindeki bu pak ve güzide simaların insanlığa sundukları âb-ı hayat hiç durmaksızın nebeân ile akıp engin nehirlere dönüşmüş ve insanlığın din-i mübîn-i İslâm’la tanışıp ondan kana kana içmelerine vesile olmuştur. O nehirler günümüzde bile safiyeti, berraklığı, şeffaflığı ile öyle akmaktadır ki, yollarına girip izlerini takip eden altın nesil vasıtasıyla, dünya ve ahiretin necat ve saadet kaynağı olan İslamiyete susamış nice gönüllere
ulaşmakta ve sularından kana kana içenlerin madden ve manen bulanık kalblerin, kirli dimağlarını arıtmaktadır.
“Beni Rabb’im terbiye edip eğitti; terbiye ve eğitimimi ne de güzel yaptı!” buyuran Nebîler Nebîsinin “Ashâbım yıldızlar gibidir. Kim onları takip ederse kurtuluşa erer.” gaybî haberi de böylece tahakkuk etmiştir.Netice-i kelâm, o güzide topluluk; sarsıntı yaşayanlara sabitkadem duruşlarıyla denge sağlayan dağlar; kurak gönüllerin münbit hâle gelmesine vesile olan nehirler; yönünü bulamayıp olduğu yerde bîkarar kalakalmış kişilere yön ve yol gösteren yıldızlardır. Kur’an-ı Kerim’in “Hareketiyle sizi sarsmasın diye yeryüzüne sağlam kazıklar (dağlar) çaktı; nehirler ve yollar da var etti ki orada şaşırmadan seyahat edip hedefinize ulaşabilesiniz. Ve yol bulmada yararlanacağınız daha bir çok işaretler koydu; pek çokları da yıldızlarla yollarını bulur,
yönlerini tayin ederler.” (Nahl, 16/15-16) İlahî beyanındaki bir mânâ ile de belki ima ve işaret olarak ashâb-ı kirâm zikrediliyor olabilir.
Şüphesiz ki her şeyin en doğrusunu ancak Allahü Teâlâ bilir