Bir insan nasıl bu kadar zalim olabilir!

Ali Demirel

Ali Demirel

22 Şub 2019 02:00
  • Merhamet ve şefkat, insanın sahip olduğu en müstesna duygulardandır ve insanı kalp yoluyla Hakk’a ulaştıran önemli vesilelerdendir. Merhametli mümin, tavır ve davranışlarıyla insanlara ve çevresine sevgi, rahmet, huzur ve güven taşıyan bir gönül doktoru gibidir. 

    Gönlünü rahmete açmış ve onun bir tül kadar ince ve yumuşak atmosferini yansıtan her şefkatli mümin, bulunduğu yerde huzur ve güvenin temsilcisi sayılır. 

    O dertlilerin yanı başında, sahipsiz ve kimsesizlerin başucunda bulunurken sadece imanının gereğini ortaya koyar. Zira bir müminde imanın ilk meyvesi merhamettir. 

    Merhamet ve şefkat Allah’tan korkan, yaptığı şeylerin hesabını vereceği şuurunda yaşayan insanlarda gösterir kendini. Her şeyi kendine düşman veya ezip geçeceği bir nesne olarak gören kişilerde merhametten izler bulmak zordur. 

    Böylesi insanlar için Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Merhamet, ancak şakînin (ebedî hüsrana uğrayanın) kalbinden çıkarılabilir.” (Tirmizî, Birr 16)

    Masum insanlara zulmedenler!

    Bir insanda varlıklara karşı merhamet ve şefkat hissinden eser yoksa o insan artık kalbi mühürlenmiş bir şakî hâline gelmiştir. Şakî, ebedi hüsrana uğrayan, ahiret saadetini kaybeden kişi demektir. Eşkıya kelimesi de şakî kelimesinin çoğuludur ve Türkçemizde masum insanlara zulmeden, merhamet yoksunu kişiler için kullanılır.

    Merhamet hissi, kalbin rikkatinden kaynaklanır. Duygulardaki incelik o kalbin ölmediğine bir alâmettir. Kalbinde merhametten hisse olmayan kişi şakîdir ve bu durumdaki bir insan merhametsiz ve gaddar olarak isimlendirilir. 

    Dünya tarihi böyle kalpsiz, duygusuz insanların zulüm örnekleriyle doludur. Eğer bir kalpte iman gibi bir ışık olmazsa veya o iman düzenli olarak irfanla beslenmiyorsa böylesi karanlık bir kalpten sadece karanlık ürer, zulüm ve taşkınlık ortaya çıkar.

    Bir insan nasıl zalimleşir?

    İslâm’ın yeryüzüne gönderilmesinden önce Allah korkusundan mahrum insanlar kendi kız çocuklarını diri diri toprağa gömecek kadar canavar ruhlu iken, Peygamber Efendimiz’in kâinata bir rahmet güneşi olarak doğmasından sonra O’nun izinden giden kutlular, “Karınca basmaz efendi” olarak anılmaya başlamışlardır. 

    Daha dün çocuklarını gömen bu insanlar artık yürürken böcek vb. haşereleri ezmemek için ayaklarına halhal bağlamışlar, imanın gücüyle zulmün çukurlarından oksijen ve ışığı bol şefkat zirvelerine tırmanmışlardır.

    Şayet bazı insanlarda şefkat belirtileri yok olmaya yüz tutmuş veya yok olmuşsa, bu onların kendi aslî tabiatlarını bozup bir deformasyona uğradıklarının işaretidir. 

    Söz konusu nasipsizlerin aslî fıtratları şefkat ve merhamet hamuruyla yoğrulmuş olmasına rağmen kendi suistimalleri neticesinde içlerindeki potansiyel şefkat pınarları kurumuş, sevgi ve merhamet duyguları pörsümüş ve neticede insaf yoksunu bir insan hâline gelmişlerdir. 

    Onları da hidayet eyle!

    Evet, çok uzaklara gitmeye gerek yok. Sadece günümüzde kalplerinden merhamet duygusu sökülüp alınmış zalimlerin sebep olduğu savaşlara, zulümlere, yıkımlara bir göz gezdirsek pek çok kalpsiz ve merhamet yoksunu şakî ruhlu insanla karşı karşıya geleceğiz.

    Mümin, böylesi insan görünümlü canavarların zulümlerine karşı, “Ey Rahmân ve Rahîm! Kalplerimizden merhamet duygusunu söküp alma. Kalplerinden şefkat hissi sökülenlere de en kısa zamanda hidayet ihsan eyle. Zalime verdiğin mühleti sonlandır Ya Rabbi!” diye dua etmeli.



    BİR SORU-BİR CEVAP

    Peygamber Efendimiz’in kaç torunu vardı?

    Bu soruyu bize “dede” rumuzlu okurumuz soruyor:

    Malumunuz Efendimiz’in (s.a.s) erkek çocukları, çocuk yaşta vefat ettiği için çocukları olmadı. Kızlarından üçünün çocuğu olurken Hz. Ümmü Gülsüm’ün çocuğu olmadı.

    Şimdi maddeler halinde Efendimiz’in torunlarını sayalım:

    1. Hz. Fâtıma ve Hz. Ali’nin evliliklerinden Hz. Hasan, Hz. Hüseyin, Hz. Muhsin, Hz. Zeyneb ve Hz. Ümmü Gülsüm adında beş çocuğu oldu. En büyük oğlu Hz. Hasan, hicretin üçüncü yılında Ramazan ayında doğdu. Babasının vefatından sonra halife oldu. 

    Hz. Hüseyin hicretin dördüncü yılının Şaban ayında doğdu. Kûfeliler tarafından halife olmaya zorlandı. Yezîd zamanında Kerbela’da şehit edildi. Muhsin ise çocukken vefat etti. 

    2. Hz. Zeynep ve Ebu’l-Âs’ın evliliklerinden Ali ve Ümâme adında iki çocukları oldu.  Mekke’nin fethi esnasında Efendimiz’in (s.a.s.) devesinin önünde bir delikanlı oturuyordu. Bu büyük bir şeref idi. Herkes bu şerefe eren delikanlının kim olduğunu birbirine soruyordu. O delikanlı Efendimiz’in torunu Ali’den başkası değildi. 

    3. Hz. Rukiyye ve Hz. Osman’ın evliliklerinden Abdullah adında bir oğlu oldu. Abdullah, hicretten bir-iki yıl önce doğdu. Hicretin dördüncü yılında altı yaşında iken vefat etti. 

    Dolayısıyla beşi Hz. Fatıma’dan, ikisi Hz. Zeynep’ten, biri de Hz. Rukiyye’den olmak üzere Efendimiz’in toplamda sekiz tane torunu olmuştur.

    22 Şub 2019 02:00
    YAZARIN SON YAZILARI