Ergenekon-Erdoğan rejiminin zalimliği nereden geliyor? Kadınıyla çocuğuyla yaşlısı ile ayırt etmeden insanları toptan nasıl cezalandırabiliyorlar?

Dersim’e gidenler bilir, şehirde bir heykel karşılar onları. Seyid Rıza... Heybetlidir. Oğlu Hüseyin ile birlikte idam edilmiştir. (15 Kasım 1937) Kuşaktan kuşağa anlatılır hikayesi. Mazlumdur.

Sadece o zulüm görmemiştir. Yaşlı, kadın ve çocuklar sığındıkları mağaralarda gaz bombası atılarak (İhsan Sabri Çağlayangil’in anlatımı ile) “fareler gibi” öldürülmüştür!

Nerede o mağaralar? Nasıl gideriz dediğim Tuncelili, “Bir günde gidemezsin!” demişti, hiç unutmam!

Dün babalar günüydü. Hizmet Hareketi'nin maruz kaldığı son zulümde (sayıları daha sonra ortaya çıkacak) binlerce çocuk babasız kaldı. Zindanlar, sürgünler ve adam kaçırmalar, aileleri böldü, parçaladı ve yok etti. 

Sürgün, imha tenkil, idam, adam kaçırma, infaz, işkence... Rejimin karakteri bu! Türkiye’de bugün 1930’lu yılların rejimi hüküm sürüyor. Hukuk askıda...

Seyid Rıza’ya son isteği sorulduğunda, “beni oğlumdan önce asın” demişti! Bir baba olarak evlat acısı yaşamak istemiyordu. Ancak bu bile kabul edilmedi. Önce oğlunu astılar, sonra onu.

“Ben sizin hilelerinizi anlayamadım, onlarla baş edemedim, bu yüzden görüşmek için geldim. Ölüme gidiyorum. Bu bana dert olsun, ama ben de size boyun eğmedim bu da size dert olsun." demişti...

Dünkü, bugünkü ve bütün zalimlere söylenmiştir bu sözler.