23 Mart 1960... Bediüzzaman Said Nursi 83 yaşında hayata gözlerini yumdu.
Said Nursi, hakkında en çok dava açılan alimdi. Ömrü sürgünler ve hapishanelerde geçti. Hücrede, tecritte, Risâle-i Nurları yazdı. Mübarek Anadolu, onun da değerini bilemedi.
Eskişehir, Denizli ve Afyon mahkemelerinde yargılandı. Beraat etmesine rağmen peşinden polis eksik olmadı. Halkın gözünden düşürmek için akıl almaz yalanlar üretildi, İftiralar atıldı.. ‘İçki içiyor’, ‘evine kadın alıyor’, bile dendi!
Defalarca zehirlenerek öldürülmek istendi.
1950’li yılların başında Eşref Edip’e, “Seksen küsur senelik bütün hayatımda dünya zevki namına birşey bilmiyorum. Bütün ömrüm harp meydanlarında, esaret zindanlarında, yahut memleket hapishanelerinde, memleket mahkemelerinde geçti. Çekmediğim cefa, görmediğim eza kalmadı. “ diyecekti.
‘Şeytani ve zalimane’ gördüğü iftiralara, hep hukuk çerçevesinde cevap verdi Asrın Alimi. Zaman zaman idarecileri uyardı. Talebelerini müspet harekete teşvik etti.
Ölümünden önceki son dava 1958 Ankara davasıydı. Pek çok Nur talebesi yalan ve iftiralar atılarak tutuklanmıştı. Nazilli Nur talebelerine, Adnan Menderes’e gönderilmek üzere bir mektup yazdırdı. Başbakan’ı uyarıyordu:
“Son günlerde gazetelerin memleketi velveleye verecek tarzda yaptıkları yaygaralı neşriyatta haber verdikleri Nazilli hadisesi bir tertip ve komplodur. İslam’a ve Nur talebelerine hakaretlerin olduğu bir yayınla bazı kişiler kışkırtılmak istenmiş, yalan yanlış bilgilerle tanzim edilen bir şikâyet dilekçesi ile idare ve adliye harekete geçirilmiştir.”
Vefatının üzerinden 58 yıl geçti. Mezar yeri bile belli değil. Ama onun kaleme aldığı Risale-i Nurlar başta İngilizce, Arapça ve Almanca olmak üzere pek çok dilde yayınlanıyor. Onunla uğraşanlar ise yok oldu, gitti!
Daha 1929-30’larda, Barla’da kendi tamir ettiği mescidine yapılan saldırıdan sonra bu akıbeti şöyle haber vermişti:
“Ölümüm sizin başınızda bomba gibi patlayıp, başınızı dağıtacaktır. Toprağa atılan bir tohumun yüzer sümbüller vermesi gibi, bir Said yerine yüzler Said size o yüksek hakikati haykıracaktır. Ey din ve ahiretini dünyaya satan bedbahtlar! Yaşamanızı isterseniz bana ilişmeyiniz. İlişseniz, intikamım muzaaf bir surette sizden alınacağını biliniz, titreyiniz! Ben rahmet-i İlahi’den ümit ederim ki, mevtim, hayatımdan ziyade dine hizmet edecek ve ölümüm başınızda bomba gibi patlayıp başınızı dağıtacak! Cesaretiniz varsa ilişiniz! Yapacağınız varsa göreceğiniz de var. Ben bütün tahdidatınıza karşı, bütün kuvvetimle bu ayeti okuyorum: (Onlar öyle kimselerdir ki, insanlar onlara ‘Düşman size karşı büyük bir kuvvet topladı; onlardan korkun’ dedikleri zaman onların imanı ziyadeleşti ve ‘Allah bize yeter; O ne güzel vekildir’ dediler.) (Âl-i İmrân Sûresi, 3:173)”
Bugün binlerce insan, Bediüzzaman’ın yaşadığı zulme maruz... Aktörler değişse de “yok etme planları” aynı. Hizmet hareketini nasıl bir gelecek bekliyor, ona musallat olanların akıbeti ne olacak, göreceğiz...Adeti ilahi değişmeyecek.
Ruhun şad olsun Bediüzzaman..