Afyon Ağır Ceza Mahkemesi’nde Bediüzzaman’ın talebelerinden Mustafa Sungur savunma yapıyor.
O zaman hedefte Said Nursi ve Nur talebeleri bulunuyor. Darbecilik yerine halkı hükümet aleyhine kışkırtma suçu icat edilmiş!
Mustafa Sungur, mahkemede müthiş bir duruş sergiliyor.
“Nurcular cemiyeti diye bir cemiyet yoktur. Ve ben böyle bir cemiyete mensup değilim. Ben bin üç yüz elli seneden beri her asırda üç yüz elli milyon mensupları bulunan ve kâinatın medar-ı iftiharı olan Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'ın kurduğu kudsî ve İlâhî İslâmiyet cemiyetine mensubum.
Talebeliği hakkımda bir suç sayılan Risale-i Nur ise, bana dinî ve imanî vazifelerimi öğreten bir mu’cize-i Kur’ân’dır.
Sungur, heyete soruyor:
“Acaba böyle muhterem ve çok yüksek ve ahlâk ve fazileti ve hakaik-i imaniyeyi kat’î ders veren Risale-i Nur’u okumak ve onun ebedî saadetler bahşeden yazılarını istinsah etmek veya bir mü’minin istifadesi için iman cihetinde ona hizmet etmek bir suç mudur? Halkı hükûmet aleyhine teşvik midir?
Ve böyle mübarek ve muazzam bir eserin müellifi ve kemâlât-ı insaniyenin zirve-i bâlâsında, en yüksek bir mertebe-i iman ve ahlâk ve faziletle mücehhez bir nur âbidesini ziyaret ve bu asırda iyilik ve doğrulukla ve sarsılmaz iman ve itikadlarıyla İslâmiyet şerefini ve Kur’ân’ın hakaikini koruyan ve yükselten ve Allah’ın rızasını kazanmaktan başka gayeleri olmayan Risale-i Nur talebeleriyle iman ve Kur’ân yolunda kardeşlik peydâ etmek bir cemiyet kurmak mıdır?
Eğer suç ise...
Risale-i Nur’u okumak ve yazmak ve onun hakaik-i imaniyeyi ders veren risalelerini mü’min kardeşlerine vermek bir suç ise; ve dinin evâmir-i kudsiyesinden olan râbıta-i diniye ve uhuvvet-i İslâmiye ve Allah sevgisi uğrunda iman ve Kur’ân yolunda birleşmek gibi mukaddes ve İlâhî ve uhrevî kardeşlik bir cemiyet ise, böyle mübarek bir cemiyete mensup olmak benim için büyük bir saadettir. Ve her türlü taltif ve nişanların üstünde bir bahtiyarlıktır. Böyle bir saadet ve bahtiyarlığı kazandıran Risale-i Nur’un talebesi olmak gibi büyük bir lûtfu benim gibi bir bîçareye nasip eden Allah’a hadsiz şükürler olsun.
Savunmada Nurları bitirme planlarını yapanlara da bir cevap var:
“Yirmi beş seneden beri onu imha etmek gayesiyle yapılan hücumlar, bilâkis onun fevkalâde yayılmasına ve parlamasına vesile oldu. Çünkü onun sahibi, ezelden ebede kadar her şey kudret-i ezelîsinde ve emrinde olan bir Sultan-ı Zülcelâldir. Çünkü onun hakaikleri Kur’ân’ın hakikatleridir ve Cenâb-ı Hakkın hıfz ve inâyetiyle daima parlayacaktır inşaallah..”
Mustafa Sungur’un savunması ve duruşu tarihe geçti. Nurlar dünyaya yayıldı.
Hizmet hareketinin bugünkü duruşu da tarihe geçecek...Bu hücumlerin neticesini ise hep birlikte göreceğiz.