7 Mart 1965, bir grup aktivist siyah nüfusun hakları için toplanarak Edmund Pettus Bridge’in önüne geldi. Barışçıl biçimde yürüyüş yapan gruba polis çok sert müdahale etti.
Başkan Lyndon Johnson’ın imzaladığı ve ayrımcılığa son veren ‘1964 Medeni Haklar Yasası’, Alabama tarafından öfkeyle karşılanmıştı. Eyalet, yeni yasaları uygulamamak için direniyordu; devlet dairelerinde, restoranlarda ve toplu taşıma araçlarında siyahlar ayrımcılığa uğruyordu. Oy kullanabilmek için sandıklara yazılmak isteyenlere engeller çıkarıyordu. Nüfusun yarısından fazlası siyah olmasına rağmen bu kişilerin sadece yüzde 2’si seçmen kartını alabilmişti.
22 Ocak'ta seçmen listelerine yazılmak isteyen öğretmenler dövüldü. 18 Şubat’da 25 yaşındaki Jimmie Lee Jackson polis kurşunuyla hayatını kaybetti. Tepkiler çığ gibi büyüdü. 7 Mart'ta, çeşitli grupların çağrısıyla binlerce insan Jimmie Lee cinayetini protesto etmek ve Alabama eyaletinin başkenti Montgomery’ye yürümek için bir araya geldi. Şerif Jim Clark emrindeki polis, göstericilere yine sert müdahale etti.
Martin Luther King, aynı gün Selma’ya doğru yola çıktı. Siyahi liderin desteğiyle gerçekleştirilen ikinci yürüyüşe ülkenin çeşitli eyaletlerinden ve farklı kesimlerden binlerce kişi katıldı. Siyahlara destek veren peder James Reeb’in Ku Klux Klan üyeleri tarafından dövülmesi üzerine, başkan Lyndon Johnson siyah nüfusun oy vermesini kolaylaştıracak ‘Seçmen Hakları Yasası’nı hayata geçireceğini duyurdu. Eylemcileri Alabama polisinden korumak için Selma’ya asker gönderdi.
21 Mart'ta, Martin Luther King ve beraberindeki binlerce kişi köprüyü geçerek başkent Montgomery’ye doğru yürüyüşe geçti. Dört gün sonra başkente ulaştıklarında yaklaşık 25.000 kişiydiler. Çok sayıda beyaz aktivist de King'in yanıbaşındaydı. Vali, geri adım atmak zorunda kaldı ve seçmen yasasını yürürlüğe soktu. 1965 başlarında seçmen listelerine kayıtlı Afro-Amerikalı sayısı 300 iken, bir yıl sonra bu sayı 11.000’lere ulaştı.
İnsan hakları ihlallerinin yoğun yaşandığı, demokrasi ve hukukun askıya alındığı bir dönemde, Kemal Kılıçdaroğlu'nun başlattığı "Adalet yürüyüşü"nü "Selma Yürüyüşü"ne benzetenler bulunuyor. Kuşkusuz "Adalet yürüyüşü" de bir hak arama hareketi, benzerlikler bulunabilir. Ancak yürüyüşün hedefine ulaşabilmesi için öncelikle ayrımcı dilin terk edilmesi ve herkes için adalet istenmesi gerekir.
Toplumun bütün kesimlerinin desteğini alan bir hareketin geçemeyeceği köprü bulunmuyor...
Ali Emir Pakkan
@AliEmirPakkan