Üçüncü yılına girmiş Rusya-Ukrayna savaşının küresel ekonomilere ve kültürel değerlere etkisi artarak devam ediyor. Rusya ile Batı arasında (Ukrayna üzerinden) bu mücadelede taraflar birbirlerini sadece askeri açıdan yenmeye değil, her açıdan yıpratma ve uzun vadede güç kırmaya oynuyorlar. Mesela Moskova, Avrupa’daki seçimlerde aşırı sağ partilerin iktidara gelmesini sonuç verecek her detaya odaklanarak, Avrupa'nın güvenliğinin korunması sloganını benimsemiş yönetimlerin Ukrayna'yı teslim olmaya zorlayacağını düşünüyor. Bu hipotezin neticesinde görünüşte bütün gibi duran ama özünde derin anlaşmazlıkları olan bir Avrupa karşımıza çıkmış oluyor.
Aslen Lübnan’lı fakat 1976 yılından beri Fransa’da yaşayan yazar Amin Maalouf son kitabı Labirent’te bu çetin mücadeleyi anlatmış. Değerlendirmesinde, “2022 yılında Avrupa’nın göbeğinde geçmişin travmalarını tetikleyen yıkıcı bir savaş patlak verdi. Nükleer felaket senaryolarının gerçeğe dönüşmesine ramak kaldı. Demirden bir el, Batı’yı Rusya ve Çin’le karşı karşıya getirdi adeta. Kibirli ve bencil yöneticilerin, aklı küçümseyip eşitsizliği besleyen köhne ideolojilerin hükmü altındaki çağımız, son hızla uçuruma doğru sürüklenmekte. Günümüzde ne Batı ne de hasımları insanlığı hapsolduğu bu labirentten çıkarmaya muktedir. Batı’nın da, Doğu’nun da yaydığı ışık dünyayı aydınlatmakta artık yetersiz ama umutsuzluğa da yer yok.” ifadelerini kullanıyor.
Amin Maalouf Labirent’te Batı ile hasımları arasında yaşanan yeni çatışmaların ve meydan okumaların kadim kökenlerini dört büyük ulusun tarihi üzerinden anlatıyor: Meiji döneminde büyük bir modernleşme ivmesi kazanarak Asya’nın yükselen gücü olan Japonya; uzun yıllar Batılı uluslar için tehdit oluşturmuş Rusya; 21. yüzyılda ekonomik üstünlüğünü ilan eden Çin ve gezegenin hâlâ kültürel, teknik ve ekonomik anlamda süper gücü sayılan Amerika Birleşik Devletleri.
Savaş Rusya’nın bazı temel dinamiklerini sarstı
Öncelikle bu savaş Rusya’nın bazı temel dinamiklerini sarstı. Ülkede faaliyet gösteren McDonalds, IKEA, Coca-Cola, Mercedes ve Apple gibi yüzlerce şirket faaliyetlerini sonlandırırken, Batılı ülkelerden Rusya'ya başta teknoloji ve havacılık olmak üzere çok sayıda sektörden ihracat ve sevkiyat durduruldu. Sovyetlerin dağılması sonrasında olduğu gibi büyük bir birikim (genç nüfus, sermaye ve beyinler) ülkeden göç etti. Komünist rejimle yönetilen dönem hariç, Rus Kilisesi hiç bu kadar etki alanı kaybetmemişti. 2022 yılında ülkeyi terk ettikten sonra geri dönmeyerek Ermenistan’da 110 bin, Kazakistan’da 88 bin, Gürcistan’da 74 bin, Türkiye’de 67 bin ve hatta Amerika’da 48 bin yerleşmiş Rus olduğu istatistiki verilere yansıdı.
Bunun neticesinde Rus ekonomisi için büyük bir yük oluşturan istihdam sorunu ortaya çıktı. Devlet Başkanı Vladimir Putin, birleştirilmiş çok katılımlı Parlemento konuşmasında bu problemin uzun süreli olacağını ve aşmak için ise ellerinden geleni yapmaya çalışacaklarını dile getirdi. Orta Asya cumhuriyetlerinden gelen migrantlar, Çalışma Bakanlığı'na göre işgücü piyasasındaki krizle başa çıkmada pek yardımcı olmuyor. Bu baskı, ilk değerlendirmelere göre 2030 yılına kadar Rusya ekonomisinde eksiklik olarak hissedilecek. Tabii bu arada halen savaşın devam ettiğini ve ülkeden çıkışlara etki eden yeni seferberlik ihtimalini ve savaşta can kayıplarını hatırlatmak gerekiyor.
Ordunun ihtiyaçları arttığı için imalat artıyor
Batı’nın yaptırımları ve askeri harcamalar da Merkez Bankası’na baskı olarak yansıyor. Şu an için askeri harcamalar bütün verilerin önüne geçmiş vaziyette. Ukrayna'da savaşa katılan askeri personelin yanı sıra yaralılara ve hayatını kaybedenlerin ailelerine yapılan ödemeler derin bir örtülü ödenek şekline dönüştü. Rusya İstatistik servisi Rosstat'ın açıkladığı verilere göre, sanayi üretiminde en büyük artış, savunma sanayii ile ilişkili sektörlerde yaşandı.
Yani imalat sanayiindeki artış, Rus ordusunun artan ihtiyaçlarından kaynaklanıyor. Metal parça üretiminin yüzde 56 artması, bilgisayar, elektronik ve optik parça üretiminde de yüzde 27'lik artış Rus ordusuna ürettilen malzemelerle alakalı. Ayrıca Rus hava kuvvetleri ve donanma sözleşmeleri kapsamında uçak, helikopter ve gemi yapımında da yüzde 21'lik artış yaşandı. İmalatta üretim artışı yüzde 9,1'e kadar yükselirken petrol, doğal gaz ve madencilikte yüzde 0,3 geriledi. Bu sektörlerdeki düşüşün ticari sınırlamaların yanı sıra OPEC+ anlaşmasının uzatılması kaynaklı olduğu belirtiliyor.
Yani Rusya MB’ındaki bu yük haliyle sağlık, eğitim vb diğer temel alanları etkiliyor. Mesela inşaat sektörü, etkili bir dalga olarak şimdilerde hissetmeye başladı ve çok sayıda proje bölgelerde ertelendi. Bunun yanında her ne kadar Rusya Merkez Bankası ülke içinde ekonomik istikrarın yakalandığı şeklinde açıklamalar yaparak kamuoyunu rahatlatsa bile açık verilerden kırılgan bir dengenin olduğu da anlaşılıyor.
Rusya'nın hızlı ekonomik büyümesi, yaptırımların sonucu
Rusya’nın en büyük devlet bankası Sberbank'ın CEO’su German Gref, Rusya ekonomisinin "aşırı ısındığını" ve ana kapasitelerin ülke için rekor düzeyde yüklendiğini söyledi. Merkez Bankası'nın faiz oranı artışı da dahil olmak üzere aldığı önlemlerin "tatsız" olduğunu ve ekonomiyi yavaşlattığını ifade etti. Gref, Rusya'nın ana kapasitelerinin %84 seviyesinde olduğunu ve bunun ötesine geçmenin imkansız olduğunu belirtti. Bu yük, tarihsel olarak en yüksek düzeyde. Ayrıca, bütçe dürtüsüyle ekonomiye büyük miktarlarda para girdiğini ve bu durumun ekonominin daha da aşırı ısınmasına sebep olduğunu söyledi.
Çeşitli sektörlerde işçileri çekmek için ücretlerin artırıldığını belirten Gref, faiz oranlarındaki artışa rağmen kredi hacimlerinin de arttığını ifade etti. Bu durum, normal koşullarda ithalat akışıyla dengelenen fiyat artışlarının bugün yaptırımlar nedeniyle ithalatta rekabet olmamasından kaynaklandığını ve fiyatların yükselmesine neden olduğunu vurguladı. Gref, bu durumu kısır bir döngü olarak nitelendirdi. Rusya ekonomisi, son yıllarda çeşitli iç ve dış faktörlerden etkilenerek dalgalı bir seyir izliyor. Döviz kurlarının ve faiz oranlarının stabil kalması, ekonomik istikrar ve güven ortamının devam etmesi açısından büyük önem taşıyor. Gref'in açıklamaları, piyasaların bu beklentiler doğrultusunda şekillenmesine yardımcı olabilir.
Rusya Maliye Bakanı Anton Siluanov St. Petersburg Uluslararası Ekonomik Forumu'nda (SPIEF-2024) Rus ekonomisine ilişkin yaptığı açıklamalarda, Batılı yaptırımların Rus ekonomisinin gelişmesinde önemli bir faktör olduğunu söyledi. Maliye Bakanı “Batı zevkle yaptırımlar uyguluyor ve kendi ayağına sıkıyor. Onların ekonomisi duruyor ama bizimki büyüyor.” dedi. Rusya Federasyonu, satın alma gücü paritesine göre GSYİH açısından dünyanın dördüncü ekonomisi oldu. Siluanov'a göre Rusya, para ve bütçe politikaları sayesinde zor durumların üstesinden gelmeyi öğrendi.
Benzer bir yorumda Rusya MB başkanından geldi. Yine St. Petersburg Uluslararası Ekonomik Forumu'nda (SPIEF) konuşan Elvira Nabiullina, “Enflasyonun çok yüksek olmadığı koşullarda yaşamanın tecrübesini kazandık. 2017'de yüzde 4'lük enflasyona ulaştık, kimse buna pek inanmıyordu. Ve beş yıl boyunca enflasyonu bu seviyede tuttuk ve bunun nelere yol açtığını gördük. Uzun vadeli finansman, ipotekler pahalı bütçe programları olmadan yüzde 8-9 oranında büyümeye başladı’’ dedi ve bu nedenle makroekonomik istikrarın korunması ve yok edilmemesi gereken temel olduğunu belirtti.