Geçen haftaki yazımızda “Moskova’nın rotası Batı’dan Hint-Pasifik’e kaydı” başlığını kullanmış ve “Ekonomiden güvenliğe, bilimsel çalışmalardan kültürel etkinliklere kadar her alanda, yakın gelecekte Batı ile Rusya arasında işbirliğini yeniden tesis etmek mümkün olmayacak” demiştik. Geride kalan bir haftalık süre içerisinde, o yazıda anlatılanları destekleyen, Devlet Başkanı Vladimir Putin’in üç ayrı etkinlikte yaptığı konuşmalar Rusya’nın yeni dünya vizyonunun ip uçlarını veriyor.
Bu konuşmaların ilki St. Petersburg Ekonomi Forumu’nda gerçekleşti. Bilindiği gibi “Rusya’nın Davosu” denilen ve her seferinde yaklaşık 15 binin üzerinde katılımcıyı ağırlayan bu organizasyon, kalkınmakta olan piyasaların ve bir bütün olarak dünyanın karşı karşıya olduğu önemli ekonomik sorunların tartışıldığı küresel bir platform. Ülke liderleri, büyük şirketlerin yöneticileri, ekonomi uzmanları, bilim insanları, medya ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katılımcı olarak yer alıyor. Rusya için “dost ülkelerin” yanında bu yılın konuk ülkesi Birleşik Arap Emirlikleri oldu. Ayrıca BRICS, Avrasya Ekonomik Birliği, Şangay İşbirliği Teşkilatı ve ASEAN temsilcileriyle toplantılar gerçekleşti.
Çok kutuplu dünya düzeni güçleniyor
St. Petersburg Ekonomi Forumu’nda uzun bir konuşma yapan Rusya Devlet Başkanı, ekonomiden savunma sanayine çok konuda Rusya’nın hedeflerini anlattı. “Çok kutuplu dünya düzeni güçleniyor, bu kaçınılması mümkün olmayan bir süreç” ifadelerini kullanan Rusya Devlet Başkanı, “Rusya eskiden beri olduğu gibi dünya ekonomisinin içinde olacak. Ticari ürün ihracatımız geçen sene yeni bir rekor kırarak 592 milyar dolar olarak gerçekleşti. Doğası gereği iğrenç olan neo-kolonyal sistemin sonu geldi” ifadelerini kullandı.
Batı’nın izolasyon ve yaptırımlarla Rusya’yı yıpratma hedeflerine ulaşamadığını söyleyen Putin, Rus hükümeti ve iş çevrelerinin geçen sene uyguladıkları ekonomi stratejisinin işe yaradığını ve giderek de güçlendiğini dile getirerek, “Ekonominin gelişimiyle ilgili değerler üstüne kurulu politikalarımız işe yaradı, sorumlu ve dengeli bir para-kredi politikası izledik” dedi.
Putin, Rusya'ya uygulanan yaptırımlara karşın elde edilen ekonomik göstergelere ilişkin ayrıca, “Rusya’da enflasyon pek çok Batı ülkesine göre çok alt seviyelerde ve tarihimizdeki en düşük orana yakın. Enflasyon şimdilerde yüzde 2.9” ifadelerini kullandı. Rus lider, ülkesinde işsizlik oranını ise yüzde 3.3 olduğunu söyledi ve “İşsizlik oranı hiç bu kadar düşük seviyede olmamıştı” diye ekledi.
“Rusya, kendi güvenliğini sağlamak adına savunma harcamalarını artırmak zorunda” vurgusu yapan Rusya Devlet Başkanı, ülkesinin Ukrayna’da askeri operasyon başlatması sonrası bir dizi Batılı şirketin Rusya’dan çekilmiş olmasına ilişkin, “Rusya bazılarının beklediği gibi ipleri tamamıyla eline alan baskıcı bir yolu seçmektense girişimcilerin özgürlüklerini genişletme yolunu seçti” dedi.
Batılı şirketlerin kitlesel olarak çekilmesi nedeniyle, bazılarının, Rusya’nın paniğe kapılacağını sandığını fakat böyle olmadığını ve Batılı şirketlerden boşalan yerleri yerli üretici ve girişimcilerin aldığını belirten Putin “Biz kimseyi Rusya pazarından dışarı atmadık, herkesin kendi adına seçim kararı vardı” dedi. Putin, ülkeden çekilen yabancı şirketlerin yerini alan yerli iş sahipleri ve üreticileri destekleyeceklerini kaydetti. Rusya Devlet Başkanı, baskılara karşın Rusya’da kalmayı seçen yabancı şirketler için ise, “Onları artık yerli şirketlerimiz sayıyoruz, yerli şirketlerimizden farkları yok gözümüzde” dedi.
Bunun yanında Putin, ülkesinin petrol ve doğalgaz tedariki dışında elde ettiği gelirlerin giderek büyük bir hızla artmakta olduğunu da kaydetti. Putin, “Ekonominin dışa açıklığı, Rusya Federasyonu için önemli bir prensip. Kendi kendini tecrit etme politikalarına geri dönmedik” vurgusunu yaptı.
Saldırılar devam ederse tampon bölge oluşturacağız
Rusya Devlet Başkanı Vlademir Putin’in önemli açıklamalar yaptığı ikinci görüşmesi savaş muhabirleri ile oldu. “ABD'de Üçüncü Dünya Savaşı'nı istemeyen çok insan var" ifadeleri dikkat çeken Putin, "Eğer istiyorlarsa biz konuşmaya hazırız ama şimdilik istedikleri Rusya'nın yenilgisidir" sözlerini kaydetti. Putin ayrıca Moskova'nın Ukrayna için "kendi barış planı" olduğunu açıkladı.
Ukrayna'nın sınır bölgelerindeki saldırılarına karşılık Rusya'nın savunmayı güçlendirdiğini anlatan Putin, "Eğer bu devam ederse, görünen o ki, bunu çok dikkatli söylüyorum, bizim topraklarımıza ulaşmanın imkansız olacağı bir mesafede bir tür tampon bölge oluşturma konusunu ele almamız gerekecek" dedi. Batı'nın silah depolarının tamamen boşaldığını belirten Putin, bundan dolayı Batılı ülkelerin Kiev'e seyreltilmiş uranyumlu mühimmat göndermeye hazır olduğunu kaydetti. Rusya'nın da çok sayıda seyreltilmiş uranyumlu mühimmata sahip olduğu uyarısında bulunan Putin, "Biz bunları kullanmıyoruz. Bunları kullanmak iyi bir aşama değil ancak gerekirse bunu yapacak güçteyiz. Sadece şu anda buna gerek duymuyoruz" diye konuştu.
Putin, "2008 yılında her şey sağlıklıyken, Kırım olayları yokken, birden NATO'ya girmek istediklerini söylediler. NATO, Bükreş'teki meşhur zirvede NATO'nun kapılarının Ukrayna'ya da açık olduğunu ilan ederek onlara kapılarını açtı. Fakat böylece NATO'nun doğuya doğru genişlemeyeceği konusunda herkesi birden aldatmakla kalmadılar, Rusça konuşan nüfusun yaşadığı tarihi topraklarımıza da yeltenmediler mi? Kesinlikle bunu yaptılar. Bizim için nelerin tehdit yaratacağını biliyorlar. Normal ilişkiler kurmaya yönelik tüm girişimlerimizde kasıtlı olarak hareket ediyorlar" dedi.
Rusya, Ukrayna konusunda ikna edilmiş değil
Putin’in önemli açıklamalar yaptığı bu haftaki üçüncü görüşmesi, Ukrayna ile Rusya arasındaki savaşın sonlandırılması adına müzakere sunan, yedi ülkeden Afrikalı liderlerle oldu. Kremlin yönetimi son yıllar Afrika ülkelerine özel ilgi gösteriyor. Özellikle Kuzey Afrika ve Orta Afrika’dan bazı ülkelerle stratejik ilişkiler kuruldu. Rusya-Ukrayna krizini ve çatışmaların sonlandırılması için önce Kiev’e ardından da Rusya’ya ziyarette bulunan Afrika ülkeleri liderleri on maddelik ‘barış teklifi’ sundu.
Heyetin barış teklifini dinledikten sonra savaş süreci boyunca açıklamalarından bir adım bile geriye gitmediği anlaşılan Putin, problemin Ukrayna'da 2014'te Batı'nın da desteklediği, "anayasal olmayan, kanlı devlet darbesi" sonrasında başladığını ve bu darbenin de bugünkü yönetimin güç kaynağı olduğunu söyledi. İktidara bu şekilde gelen yönetimi desteklemeyeceğini açıklayan Ukrayna halkının bir kısmını, tarihi ve kültürel bağlardan dolayı Rusya'nın desteklediğini kaydeden Putin, barış ile sorunun çözülmesi için taraflar arasında Minsk Anlaşması'nın imzalandığını hatırlattı.
Sonuç olarak, Rusya ile Ukrayna arasında devam eden savaşın bir etkisi olarak küresel bazda güvenlik ve ekonomi dengeleri sarsıldı. Her ne kadar savaş lokal alanda devam ediyor gözükse bile, ekonomi, enerji ve güvenlik etkilerinden dolayı küresel sarsıntıları artıyor. Putin’in üç ayrı toplantıda yaptığı açıklamalar, Rusya ekonomisinin bir “Savaş Ekonomisi’ modeline dönüştüğünü ve bütün kısa vadeli planların buna göre yapıldığını gösteriyor. Batı’nın beklentilerinin aksine, ekonomideki istikrar, savunma sanayi harcamalarındaki artıştan ve bu modele göre bütün bütçenin revize edilmesinden kaynaklanıyor. Mesela, ithal ikame programları ve devlet teşvikli yeni yatırım planlarının devreye girmesiyle önümüzdeki süreçte bir kriz beklenmiyor. Açıklanan yıllık 592 milyar dolarlık ihracatta ana kalemler gaz ve petrol olmaya devam ediyor.