Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Donald Trump arasında bir telefon görüşmesinin ardından Fırat'ın doğusuna TSK tarafından askeri harekat sıcak gündem olarak tartışılıyor. “Barış Pınarı” adı verilen operasyonla ilgili BM, İran ve AB ülkeleri tarafından sert uyarılar geldi. Beyaz Saray tarafından yapılan açıklamada “Türkiye, yakın zamanda Suriye’nin kuzeyine uzun süredir planladığı operasyon için harekete geçecek. ABD Silahlı Kuvvetleri, bu operasyonu desteklemeyecek ya da bu operasyona dahil olmayacak” denildi. Ancak bölgede etkin güçlerden birisi olan Rusya’da bir sessizlik var. Moskova’nın halen kapsamlı bir açıklama yapmamış olmasını nasıl anlamalıyız? Rusya, TSK’nın operasyonunu destekliyor mu?
Moskova Türk karar alıcıları tedirgin etmek istemiyor
Aslında Rusya sessiz kalmıyor. Sadece son zamanlarda Ankara ile stratejik ilişkileri pekiştiren Moskova, Türk karar alıcıları tedirgin etmeden, bölgesel etkenleri kullanarak sonuca gitmeye çalışıyor ve daha önceki duruşlarından taviz vermiyor. Kremlin sözcüsü Dmitry Peskov’un açıklamalarında bunu görmek mümkün. Peskov, Rusya'nın Suriye toprak bütünlüğü konusundaki tutumunu Türkiye'nin de aynen paylaştığını söyleyerek “Türkiye’nin Suriye’nin siyasi ve toprak bütünlüğüne; toprak bütünlüğünün istikrar arayışları ve diğer konulardaki başlangıç noktası oluşuna bağlı kaldığını biliyoruz. Türk meslektaşlarımızın her durumda en başta bu koşula bağlı kalmasını umuyoruz” ifadelerini kullandı. Astana görüşmeleri sürecinde sürekli vurgusu yapılan "Suriye’nin toprak bütünlüğü korunmalı" ve ‘’Suriye'deki yasa dışı varlık gösteren tüm yabancı askeri güçlerin Suriye’den ayrılması gerektiği’’ yönündeki tutumunda bir değişiklik yok.
Beyaz Saray’ın harekatın başlaması halinde Kürtlerin yanında olmayacakları yönündeki açıklamasının, Suriye’deki güçlerini çekeceklerine yönelik bir sinyal olup olmadığı yönündeki soruyu yanıtlayan Peskov, “Bunun neye yönelik bir sinyal olduğuna karar vermek sanırım bizim işimiz değil. Rusya’nın pozisyonunu biliyorsunuz. Rusya Devlet Başkanı da bunu geçenlerde tekrarladı. Suriye’de gayri meşru olarak bulunan tüm güçler ülkeden ayrılmalı. Bu bizim temel tavrımız” dedi. Açıklamasının devamında da önemli bir detay olarak, Putin ve Recep Tayyip Erdoğan’ın harekâtla ilgili bir konuşma gerçekleştirmediklerini ifade etti. “Bu konuda liderler arasında bir temas olmadı.” dedi.
TSK tarafından planlanan hareketin riskli olduğunu dile getirmek için Kürtlerin harekatın başlaması durumunda Şam ile diyalog arayışına girme olasılığına ilişkin soruya “Suriye’de istikrar süreci için engel teşkil edebilecek her türlü adımdan kaçınılmasının önemli olduğunu söyleyen Peskov, ‘Belli başlık olasılıkların önünün açıldığını, bu yolun çok uzun ve zorlu olduğunu biliyoruz. Ancak Suriye Anayasa Komisyonu kurulması yönündeki çalışmalar tamamlanmışken, bu komisyonun toplanacağı tarih belirlenmişken, istikrar sürecine zarar verebilecek her türlü adımdan kaçınılmalı’ yanıtını verdi.
ABD, Kürtlerden vaz mı geçiyor?
Bir kaç ay önce Ankara ile Washington arasında kararlaştırılan Güvenli Bölge ve şimdi ise bu operasyonun yine Trump ile sonuca bağlanması Moskova’yı tedirgin etmiyor değil. Değişik platformlarda açıklama yapan Rus uzmanların ifadelerinden bunu anlamak mümkün. Şarkiyatçı-Arabist ve Uluslararası Diplomasi Konseyi uzmanı Andrey Çuprıgin, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Fırat'ın doğusuna operasyon açıklamasının ardından ABD'nin Kürtleri savunmayacağını ve Kürtleri Suriye'deki amaçlarına ulaşmak için piyade birliği olarak kullandı yorumunu yaptı. Çuprıgin, "Kürt güçler, her zaman için ABD'nin Suriye'deki hedeflerine ulaşmak amacıyla kullandığı bir araç oldu. Washington, ABD'li askerlerin sahada savaşmaması için Kürtleri IŞİD'le mücadelede piyade olarak kullandı. Trump'ın sözlerine göre bu görev tamamlandı ve ABD, artık Kürtlere çok fazla ihtiyaç duymuyor" dedi.
"Şu anda görünene göre, ABD'liler birliklerini öngörülen harekat sahasında en kısa sürede çekecek. Türkiye ve ABD arasındaki tüm görüş ayrılıklarına ve ihtilaflara rağmen ABD'liler bir NATO ülkesiyle sahada karşı karşıya gelmeyi doğru bulmuyor" diye devam eden Rus uzman, Kürtlerin ABD'nin kendilerini yüz üstü bırakmasını ve daha önce verdiği destek sözlerini çiğnemesini uzun zamandır beklediğini vurguladı.
Bir dönem eski BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura'nın danışmanı olarak görev yapan Rusya Bilimler Akademisi Şarkiyat Enstitüsü Direktörü Vitaliy Naumkin Suriye sorununda Şam Rejimi ile diyaloğu vurgulayan Astana görüşmelerine atıfta bulundu. Geçen hafta Soçi’de Valdai buluşmasında konuşan Naumkin, "O bölgede teröristler var, yoğun nüfusa sahip bu kentte şiddetli füze atımları gerçekleştirerek onları imha etmek zor. Bu nedenle tek çözüm yolu, Türkiye'yle yapılan, Astana sürecinin teşvikini, Türkiye'yle militan grupların imhasına yönelik işbirliğinin artırılmasını öngören mutabakatları uygulamaya koymak" dedi.
Türkiye'nin bölgede varlık gösterdiğini ve kendi jeopolitik çıkarları bulunan bir ülke olduğunu söyleyen Rus siyaset uzmanı Yuriy Poçta ise Türkiye ile Suriye arasında koordinasyon kurulmasının kaçınılmaz olduğunu ifade etti. Poçta, "Türkiye, bölgede varlık gösteren ve kendi jeopolitik çıkarları bulunan bir ülke. Rusya'nın tutumu tüm tarafların çıkarlarının gözetilmesini öngörüyor. Öncelikle de, Suriye halkının ve devletinin. Bunun yanında, Türkiye'nin de kaygıları olduğunu anlıyoruz. Kendi güvenliği ve terörle mücadele konusunda kaygıları var. Türkiye, Esad'ı reel bir siyasetçi olarak tanıyor, Esad'la müzakere yapılması tamamen mümkün. Bu açıdan bakıldığında, Suriye'den çıkmak istemeyen, sığınmacı kamplarını kontrol eden, Kürtleri müttefikleri olarak gören ABD, Suriye'de fazlalık konumunda. ABD'nin desteğini alan Kürt milisler, hem Şam hem de Ankara için olumsuz bir faktör" ifadelerini kullandı. Poçta'ya göre ABD, Suriye'deki çıkarlarının korunması için Türkiye'yle anlaşmaya çalışacak ancak Türkiye, Washington'un çıkarlarını korumayacak.
Ankara, Moskova için daha makul
Rusya ve İran’ın, TSK’nın bölgede varlığını Astana görüşmeleri ruhuna uyduğu sürece kabul ettiklerini ama daha fazla aktif olunması durumunda endişeyle karşıladıklarını biliyoruz. Bunun yanında ABD Devlet Başkanı Trump’ın ‘çekilme’ kararından memnunlar. Peki Etkisi azalan ABD askerleri yerine TSK olur mu? Olsa bile ne kadar kalıcı? Moskova’nın bazı konularda, Washington yerine Ankara ile mutabık kalması daha kolay ve daha yönlendirici. Mesela yerel kaynakların verdiği bilgiye göre Moskova’nın desteği ile Suriye ordusunun Menbic’e yönelik artık pozisyon almaya başladığı söyleniyor. TSK’nın operasyon yapmak istediği Suriye'nin kuzeyindeki Dicle ve Fırat Nehirleri arasındaki 30 kilometrelik bölgede 650 bin Kürt, 180 bin Sünni Arap, 10 bin Türkmen ve 10 bin civarında Hıristiyan halk yaşıyor. Yani farklı etnik yapı var.Türkiye, buraya çoğunluğu Araplardan oluşan yaklaşık üç milyon nüfusun döneceğini düşünüyor. Şam rejimi ve Rusya açısından dengelerin değişmesi demek. İki yıl önce, Şubat ayında, TSK’nın Fırat Kalkanı operasyonu olduğu zaman, ‘yanlışlıkla’ El-Bab'taki binanın Rus birlikleri tarafından bombalanmasına kadar Türk askerleri güneye doğru ilerledi. O bombalamada üç asker şehit oldu, 11 asker yaralandı. Türkiye tarafından yapılan açıklamalarda, Rus birlikleri tarafından bilinmediği sonucuna varıldı. Herkes daha ileriye gitmenin gereksiz olduğunu anlamış oldu.
Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine yönelik operasyona Trump tarafından verilen onayın açıklandığı gün Erbil’de Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile görüşen Irak Kürdistanı’nın eski Başkanı Mesud Barzani, Rusya’ya Suriyeli Kürtleri koruma çağrısı yapması ayrıca önemli bir ayrıntı. Suriye krizi sürecinde Rusya ile ortak tutum içinde olan İran, Türkiye’nin muhtemel askeri operasyonuna karşı olduğunu açıkladı. Bütün bu gelişmeler Rusya’nın sessiz kalmadığını sadece son zamanlarda Ankara ile stratejik pekişen ilişkileri zedelemeden, bölgesel etkenleri kullanarak sonuca gitmeye çalıştığını gösteriyor. Bunun yanında çekilme kararı alan Trump’ın bu söylemini Pentagon reelde ne seviye uygulayacak? Rusya ve İran’ın hamlelerini şekillendirecek başka bir konu.