Abilik...! Abilik Nedir, Kimler Bu Abiler?

Bahattin Karataş

Bahattin Karataş

27 Tem 2019 13:46
  • Hizmetimizde abilik, kutsal bir kaynağa, bir geleneğe dayanır. Birinci asırdan gelen nurdan halka, Efendiler Efendisinin (SAV) getirdiği İslam dinini binlerce eza ve cefaya rağmen dünyaya duyurmuş; ”kardeşlerim gelecekler benim adımı dünyaya duyuracaklar” demişti.. Ahir zamanda gelen bu nurdan halkada Üstadımız; başkasının imanının selametine,dünyamı da feda ettim ahiretimi de, insanlığın kurtuluşu adına cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım demişti. Adanmışlık duygusuyla yola çıkmışlardı. İşte kaynak buydu, gelenek kutsaldı. İşin arkasında Efendimiz ve Sahabe-i kiram efendilerimiz (R.Anhüm) vardı... 

    İşte bu ikinci saftakilere ‘ABİLER’ denildi... Sahabeyi örnek göstermişti Hocaefendi. Çünkü, Efendimizin Rahmeten lilalemin moduna sahabe ancak rol modeldi. Öyle tavsiye etti. Öyle öğretmişti hocamız..

    Bu halka ahir zamanda tüm insanlığı kucaklayacaktı. Bundan dolayı hocamız daha ilk günlerden bugünlere, sahabeyi hep anlattı, sahabenin evrenselliğini hep anlattı. Onları örnek gösterdi. İşte ABİLİĞİN rol modeli buydu.

    Abilik, sahabe gibi kendine rağmen kendini aşmanın adıydı. Hz. Ebubekir gibi vücudumu öyle büyüt ki, cehennemi ben kapatayım ümmeti Muhammed’e yer kalmasın. Başkasının kurtuluşuna kendini adamak... Bir ömür boyu dünya zevki namına bir şey tatmama, rahat yüzü görmeme, yardan serden, çoluk çocuktan geçmenin geleneği idi abilik..

    İzmir'de sayılı bir iş adamı iken kim Allah rızası için Trabzon'a, Karadeniz'e gider denilince 'Ben!' deyip öne atılmak, neyi varsa satıp taşınmaktır abilik... Gidip de ekmeğe muhtaç bir halde, yıllarca yoksul yaşamaktır abilik...

    Abilik; evinde yakacak bir şey bulamayınca çuvalı sırtına alıp mahallede kim odun, kömür almış gündüz bakıp bıraktıkları kıymıkları ve kömür parçalarını akşam kimse görmeden toplamak, ancak sobada yakmaya, kışı evinde öylece geçirmeye denir...

    Evini öyle ihmal etmektir ki, haftalar sonra hizmetten evine dönen beyine evin hanımı, ”bey çayı balkonda içsek” ricasına neden denilince de duygulanarak ”özür dilerim konu komşu beni dul biliyor, zaman kötü, ne olur ne olmaz evimde de bir erkeğin olduğu görülsün istedim..”dir abilik...

    Giymeye ikinci bir pantolonu ve defnedilirken de cebinde kefen parası olmamaktır abilik...

    Okulda bir çocuk pencereden düşmüştür. Kendisi dışarıdadır duyar ve ‘inşaallah benim çocuktur. Başkasının olmasın Allah'ım!.. Hizmete laf gelmesin yeter ki, sorumluluğunu yüklenmektir abilik!.

    Bazen İbrahim(as) gibi Nemrutların ateşinde yanan, çoluk çocuğunu terk edip yollara çıkan ve bizi kime bırakıyorsun denildiğinde de Allah’a! Deyip arkasına bakmadan yoluna devam etmektir abilik..

    Bazen Yusuf olur, kuyulara, zindanlara atılır. İsnad ve iftiralara maruz kalır. Bazen Zekeriya, bazen Yahya olur, testerelerle biçilir. Yaşadığı toplumuna ve insanlığa kendini adamaya, feda etmeye denilir abilik..

    Bazen İsmail olup boğazına bıçakların dayanması, bazen de; çatışmaların ortasında kalıp binlerce mermiye boy hedefi olmaktır abilik.

    Aylarca evine uğrayamaz abi! Binlerce kilometre uzaklardaki nesiller, Allah ve Resulü'nü tanısın, ebedi hayatları kurtulsun mahvolmasın diye... Bir geldiğinde anasını, bir gelişinde kızını, bir başka gelişinde ise eşini kaybetmek ve cenazelerine de yetişememektir abilik..

    Bazen da evinin yolunu unutur abi!.. Ankara'dan İstanbul'a taşınan evinden haberi yoktur. Eski eve gelir, zili çalar karşısında yabancı birini bulunca, ''özür dilerim burası bizim ev değil miydi? Bizimkiler nerde?'' sorusuna ''Hayır abi sizinkiler kaç ay oldu İstanbul’a taşındılar...'' sözüyle geriye dönmektir abilik..

    Bazen de, kimbilir uzun süredir evin ve çocukların ihtiyacını görememiştir abi. Eşiyle çarşıya çıkar. O anda biri, hizmetin bir meselesini arz eder, çözüm bekler, onunla meşgul olurken hanımını orada unutur. İşi gereği Eskişehir'den İstanbul'a gider. Çarşıda unuttuğu kadıncağız aklına gelir. 'Özür dilerim hanım işim çıktı, unuttum sizi şu an İstanbuldayım’ der... Evet budur işte abilik..

    Bazen de ‘rükkean süccedan’ mazharıdır abi. Belki elli yıldır namazını hatimle kılar, dünya yıkılsa namazından taviz vermez kılı kırk yararcasına müslümanlığı yaşar abi. Burda da zahitliktir, abidliktir abilik..

    Bazen sofrasında katığı yoktur, hiçbir şey bulamamıştır.. Şekeri eriterek şerbet yapar onunla iftarını açar abi...

    Herkes tatile gider, abi ise gelecek senenin hazırlıklarını yapar. Çocuklar döndüğünde altlarına ne serilecek, nerde yatacak ve ne yiyecekler endişesiyle bir kaç gün ancak sıla-ı rahim yapmaya fırsat bulmaya denir abilik...

    Dönüşünde de kıvrandığını gören anne babası; git yavrum git. Biz burda iki göz seni bekleriz ama binlerce göz seni oralarda bekler, git diyen babasını bir gün sonra kaybetmektir abilik.. 

    Hizmet var, belki bir iki kişiyi ziyaret ederim düşüncesiyle, sayabildiği kadarıyla kırk sekiz bayram çoluk çocuğuyla,ana babasıyla bayram yapamamaktır abilik..

    Bir öğrencisini kitap okuma kampına dahil etmek, ebedi hayatına vesile olmak amacıyla, babasının ısrarla bana köyde tarlada amele lazım yollayamam hocam, yoksa yirmi beş yevmiye çalıştıracağım birilerini tutmam lazım demesi karşısında “beş kişi gelip beş gün çalışsak..işini yapsak verir misin çocuğunu deyip tarlada bedel ödemektir abilik..

    Yeri gelince anne olmak, altına kaçıranların üstünü başını yatağını yıkamak, hacetini yaptırmak için belki hiç uyumamak, bazen de derslerine yardımcı olmak ona öğretmenlik yapmaktır. Bazen arkadaş, bazen derttaş, sırdaş olmaktır abilik..

    Bütün bunları görünce sahabe ruhunun yeniden dirilmesi midir yoksa abilik diyesi geliyor insanın..?

    Sahabinin izinde sahabiyi temsil etmenin veya yol; peygamberler yolu ise raconu bu muydu yolun? Bu yol yokuştu, menzili çoktu, adanmışlar yolu, ücret almama, beklentisine bile girmeme yolu.. Abilikte de öyle olmalıydı ve öyleydi de..

    “Onlar Allah'ın dinini omuzlarında yükselttiler... Dünya onlara gülmeden de bırakıp gittiler.’ Dünyaya dalmadılar..

    Dünyevileşmediler..

    Bu işin banisi, başımızdaki Zat, elli sene önce yola çıkarken “başınızı sokacağınız bir eviniz de olmasın, elli sene sonra geldiklerinde meğer bunlar da bir ikbal peşindelermiş diyemesinler..’ buyurmuştu...

    Peygamberlerin ücretlerine gelince “İn ecriye illa Alellah.. in ecriye illa Alellah..”demiyor muydu Hz. Kur'an? Yasin-i Şerifte “yaptıklarına karşılık sizden bir şey istemeyenlerin arkasından gidin. İşte onlar hidayet ehlidirler” buyurmuştu. Rabbimiz!..

    Demek ki... Dünya ve ukbadan geçmeyenler abi olamazlar, abilik fedakarlık mesleği, hasbilik yoludur. Peygamber yolunun yolcusuna dünyevileşmek yakışmaz, bu işin çerçevesi belli, koordinatları belli. Çizgileri çizen zat; ihlallerinde teyakkuza geçmiş, yer yer uyarmış ve ’Yıkılası abilik, kahrolası abilik’ demişlerdir..

    Abilik kurumu yıkılmamalı, rencide edilmemeli, dokusu yırtılmamalı, içerden, dışardan herkes müteyakkız olmalı. Yapılan kusur eksik varsa hata ile malul olan insanlarındır. Hizmetimizin değil... Telafisinin çare ve usulleri de vardır.

    Bu hizmet; Rabbimizin son bir nimeti, belki de insanlığın son bir şansıdır.

    İnsanız hepimiz. İmtihandan imtihana tabi tutuluyoruz. Kaybetme ve kazanma kuşağında mekik dokumaktayız. Kimsemizin kazanma garantisi de yoktur. Efendimiz, kendisi ve ehli için; ”kendinizi kurtarmaya bakın, yer var ki ben size bir şey yapamam” beyanları da ortadadır. Peki bize ne oluyor?

    Hizmeti, abileri yıpratmaya çalışanlar hizmete zarar verebilirler sahabiyi tenkit edenlerin dine zarar verdiği gibi. Üç beş kişinin vebali, tüm bir hareket ve temsilcilerine yüklemek adalet değildir.. Bu; eksikliği, yanlışı kabul edelim şeklinde de yorumlanmamalı..

    Her birimiz vücudumuzda belki bizi öldürecek çok zararlı mikroplar taşıyoruz. Gittiğimiz her yere onları götürüyoruz. Ta ki bir doktora gidinceye kadar.. Sonra da kendimizi uzmanına teslim ederiz.. Tedavi ve olacaksa cerrahi bir müdahale tabibe bırakılmalı, işin ehli odur. Yoksa kocakarı ilaçlarıyla kaş yapalım derken canımızdan da olabiliriz..

    Samimi bazı kimseler haklı olarak bazı beşeri zaafları veya eksik gedikleri uyarı niteliğinde tenkit ediyor olabilirler. Tüm bunlar karşısında bu işe gönül vermişler de kendilerini bir daha gözden geçirmeli ve ideal bir hizmet insanı olma yolunda cehd ve gayret göstermeleri gerekir kanaatindeyim.

    Not: Bahsedilen örnekler, abilerimizin hayatlarından binde bir alıntılardır. Hayali değildir.

    Bahattin Karataş 
    27 Tem 2019 13:46
    YAZARIN SON YAZILARI
    YAZARLAR