Hak ve özgürlük mücadelesi olarak Altan Ailesi

Cuma Karaman

Cuma Karaman

28 Ara 2021 11:12
  • Türkiye’de hak, hukuk, demokrasi ve özgürlük adına ceberut sisteme karşı mücadele edenler denildiğinde herkesin aklına sanırım ilk Altanlar gelir. Neredeyse her ferdi bu mücadele uğruna çok ciddi bedeller ödemesine rağmen asla karamsarlığa kapılmayıp “enseyi karatmayan” bir aileden bahsediyoruz. Hak mücadelesinde ne ayrımcılığa ne de seçiciliğe tenezzül eden bu mümtaz ailenin kıymetli aydınları, zulme maruz kalmış olanların mağduriyetlerine dar ideolojik, etnik veya dinsel bir perspektiften bakmaktan da özenle uzak durmuşlardır. İnsana sırf insan olduğu için değer veren bu ailenin kalem erbabları, evrensel insani değerlerin koşulsuz, ayrımsız yılmaz savunucuları olagelmişlerdir. 

    Korkunun bile kendilerinden korktuğu bu abide şahsiyetler, hak-hukuk ve özgürlük uğruna giriştikleri mücadelelerinde tehditlere prim vermemiş, baskı ve zulme boyun eğmemiş ve bu meziyetleriyle ezilenlerin yüreğine fer ve güçlü bir direnç kaynağı olmuşlardır. Altanlar, basın ve edebiyattaki eserleriyle, sosyal ve siyasal hadiseler karşısındaki duruşlarıyla imrenilen bir rol model olmuşlardır. Özellikle kitapları artık pekçok dile çevrilen bir velud dimağ olan Ahmet Altan, samimi, dürüst, cesur ve entelektüel kişiliğiyle mağdurlar ve mazlumlar için gür bir ses, dirençlerini kavileştiren bir ümit kaynağı olmuştur. Ahmet Altan’ın sergüzeştine sadece şöyle göz ucuyla bir bakmak bile her devrin farklı zulüm odaklarına karşı mücadele çizgisini kahramanca koruyabilmiş ender bir şahsiyeti görmek mümkün olacaktır.

    Hayır, hayır mitolojik bir varlıktan ya da tarihin derinliklerinden sökün etmiş bir efsaneden değil, yazısıyla, sözleriyle, duruşuyla halihazırda yaşadığımız dünyada zulme baş eğmeyen yiğit bir beyefendiden bahsediyorum. Hak ve özgürlük savaşçısı bir erbab-ı kalem olarak Ahmet Altan, köhne sistemin küflü ideolojisini darma duman etmiş, dikta heveslisi yeryüzü zebanilerinin kendisine dayattığı zincirleri, prangaları kırıp atmıştır. Mahkeme salonlarında kendisini yargılamaya cüret eden kendini bilmez düzen adamlarını tarih önünde evire çevire yargılayıp mahkum etmiş, zalimlerin cürümlerine yönelik birer iddianameye dönüşen her savunmasını bir manifesto olarak tarihin bağrına emanet etmiştir. Hakkın hatırını her şeyden ali ve aziz bilip en zor şartlarda bile hiçbir şeye feda etmemiştir. 

    Geçenlerde bir söyleşisinde, her akşam ezanı okunduğunda hüzünlendiğinden, çünkü esareti sırasında tanıdığı arkadaşlarının koğuşlarının kapısının akşam ezanıyla birlikte kapandığından bahsetmesi pek çokları gibi beni de derinden etkiledi. Sesinden ve üslubundan bir anne şefkati, bir baba merhameti sezmemek imkansızdı. İnsan tabii düşünmeden edemiyor. Zulüm karşısında Ahmet Altan’ın hali ve tavrı böyleyken beş vakit ezanın okunduğu bir ülkede bu kadar zulüm ve cinayetler işlenirken kendilerine Müslümanım diyen yığınların kör, sağır ve dilsiz kalmaları nasıl bir toplumsal çürümeye düçar olunduğuna dair çok ciddi bir fikir veriyor. 

    Böyle bir ortamda her gün TV ekranlarında boy gösteren Kemalisti, Ülkücüsü, Ulusalcısı, Ergenekoncusu insanları devlet uğruna nasıl öldürdüklerinden pervasızca bahsederken siyasal İslamcılar da Allah için nasıl öldürdüklerinden, nasıl zulmettiklerinden bahsetmekten hiç imtina etmiyorlar. İşte Altanlar, ölümden, zulümden, işkenceden başka maharetleri ve vaatleri olmayan bu canilere karşı insanların hür ve adil bir yaşama kavuşması için canla başla bir savaş veriyor. Bütün engellemelere, tehditlere karşı yılmak bilmiyor ve babalarından miras kalan hak ve özgürlük meşalesini bu kararlılıkla taşımaya devam ediyorlar.

    Ahmet Altan ve Mehmet Altan, merhum babaları Çetin Altan’ın yüzünü kara çıkarmamış, bu ülkeye bıraktığı en kıymetli miraslar olarak babalarının erdem ve yiğitlik mirasını alıp daha ötelere taşımışlardır. Zulmün zirve yaptığı, zulmetin en koyulaştığı, haramiliğin ve hukuksuzluğun kol gezdiği ifritten bir dönemde herkes susarken konuşan, herkes korkarken haykıran bu babayiğitler hakkında şayet kırık dökük bile olsa iki kelam etmeseydim ömür boyu kendimi affedemezdim. Bu vesileyle erdem ve cesaretin vücut bulmuş hali olan Ahmet Altan Bey’e nice sağlıklı ve mutlu yıllar dilerken, gönlümde yeşermesine vesile olduğu ümit tomurcuklarından manen bir buket yaparak en derin hürmet ve en içten muhabbetlerimle kendisine takdim etmekten büyük onur duyarım. 
    28 Ara 2021 11:12
    YAZARIN SON YAZILARI