Dinler, tarih boyunca hem ıslah hareketleriyle gelişmiş hem de ifsat hareketleriyle zarar görmüştür. Islah hareketleri, dinin özünü koruyarak toplumun çağın ihtiyaçlarına uygun hale getirilmesi çabalarını ifade ederken, ifsat hareketleri dinin özünü bozmayı ve tahrip etmeyi amaçlayan girişimlerdir. Kimi yaklaşımlar yetkin ve yeterli olmasa da masumdur; fakat kimileri masum görünse de ciddi yıkıcı oldukları şüphe götürmez bir gerçektir. Bu yazımda, din ve dinlerle ilgili tartışmaların bazı temel yönlerine ve bu tartışmalardaki ıslah ve ifsat hareketlerine değineceğim.
Her asırda, dinler üzerine tartışmalar yoğun olarak sürdürülmüştür. Bu tartışmaların bazıları haklı ve yerinde iken, çoğunlukla haksız ve yersiz tartışmalar öne çıkmıştır. Günümüzde de bu durum değişmemiştir; hemen herkesin din konusunda yetkin olduğunu iddia etmesi ve ahkâm kesmesi sıradan hale gelmiştir. Ancak, tüm bu menfi söylem ve eylemlere karşı, dinin özünü muhafaza etmeye çalışan bireyler de bulunmaktadır. Bu bireylerin çabaları, dinin saf ve gerçek öğretilerinin korunması açısından hayati öneme sahiptir.
Islah ve ifsat hareketlerini daha iyi anlayabilmek için bu hareketlerin arkasındaki temel dinamiklere bakmak gereklidir. Bir kesim, dinin günümüz ihtiyaçlarına cevap veremediğini ve bu yüzden ona ihtiyaç kalmadığını savunmaktadır. Bu yaklaşım, dinin çağ dışı olduğu ve modern toplumların ihtiyaçlarına uygun olmadığı iddiasını taşır. Diğer bir kesim ise Batı tarzı bir reform gerektiğini düşünmektedir. Bu kesim, dinin modern dünyanın gereksinimlerine uyacak şekilde yeniden yapılandırılması gerektiğini savunur. Bazı görüşler ise dinin her asırda tecdide (yenilenmeye) ihtiyaç duyduğunu kabul eder. Ancak, bu yenilenmenin bazı önemli şartlara riayet edilerek yapılması gerektiğini vurgularlar. Aksi takdirde, bu yenilenme girişimleri dini tahribata yol açabilir. Bu görüşe göre, dini yenilenme sürecinde kötü niyetli kişiler heva ve heveslerine ilahi ve Nebevi hakikatleri uydurmaya çalışabilirler. Bu da dinin özünden sapmasına neden olabilir.
Tabii yüzünün şeklini beğenmeyip estetik yaptırmaya çalışan birinin sonucunun öncekinden daha kötü olması gibi, dinin özüne uygun olmayan değişiklikler de dini tahrip edebilir. Bir binanın zamanın tozundan veya dökülmüş, çürümüş, kırılmış yerlerini tamir etmek amacı taşımayanların niyetleri bu değildir; onlar bunu bu kapının açılması için dillendirir ve sürekli gündemde tutarlar. Gerçek iyi niyet sahipleri, dini yaşayarak bunun yapılmasında bir beis görmezler. Aksi takdirde bunun dini bir cinayet olduğunu çok iyi bilirler.
İçtihat adı altında siyasi emel güdülmesi dini değerlere zarar verir
Bediüzzaman Said Nursi hazretleri, dini konularda yapılan içtihatların ve değişikliklerin büyük bir hassasiyetle ele alınması gerektiğini eserlerinde sıkça vurgulamıştır. İçtihat adı altında siyasi emellerin güdülmesinin ve uygun olmayan zamanlarda yapılan değişikliklerin dini değerler üzerinde olumsuz etkiler meydana getireceklerine dikkatleri çekmiştir. Kışın ortasında kapı, pencere ve çatı değiştirmeyi örnek göstererek, bu tür önemli değişikliklerin zamanlamasının ve ehil kişilerce yapılmasının önemini belirtir. Bu bağlamda, dini konularda karar alacak mütehassis (uzman) bir heyetin varlığını şart koşar ve bu heyetin sadece hissi dini ile hareket eden kişilerden oluşması gerektiğini vurgular.
değişiklikler, derin bilgi ve hikmetle, toplumsal huzuru ve dini değerleri gözeten bir anlayışla yapılmalıdır. Bu şekilde, dinin özünü muhafaza etmek ve sağlıklı bir şekilde yaşanmasını sağlamak mümkün olacaktır.
Kısaca, mevcut dini yaşamayıp, kendine yeni bir din oluşturmak suretiyle sureti haktan görünenlerin sayısı hiç de az değildir. Maalesef kimisi akılcılık, kimisi çağdaşçılık, kimisi felsefecilik, kimisi siyasi iktidarcılık, kimisi içtihatçılık, kimisi de hümanizmcilik üzerinden bunu yapmaya çalışıyor. İşin hakikatine bakıldığında, dinin temel referansları bütün bu iddiaların çok önünde ve üstünde, insanlığın saadetini deruhte ettiği bir gerçektir.
Sonuç olarak, dinler tarih boyunca çeşitli islah ve ifsat hareketlerine maruz kalmış, bu süreçlerde hem gelişmiş hem de zarar görmüştür. Islah hareketleri, dinin özünü koruyarak toplumun ihtiyaçlarına uygun hale getirmeye çalışırken, ifsat hareketleri dinin özünü bozmayı ve tahrip etmeyi amaçlamıştır. Bediüzzaman Said Nursi'nin vurguladığı gibi, dini konularda yapılacak değişiklikler büyük bir hassasiyetle ele alınmalı ve uzman kişiler tarafından, toplumsal huzuru ve dini değerleri gözeterek gerçekleştirilmelidir. Dinin özü korunarak, sağlıklı bir şekilde yaşanması sağlanabilir ve insanlığın saadeti için bu çabalar büyük önem taşır.