Önceki yazımın devamı olarak bu yazımda müfterilerin bazı özelliklerini dile getirmeye çalışacam.
Yine Kuranî bir kavram olan “müfterun” iftiracıları tanımlamak için kullanılır. Ne yazık ki bugün tüm coğrafyamız dincisinden milliyetçisine, sağcısından solcusuna kadar iftirada sınır tanımayan güruhlarla doludur. Din uğrunaymış, devlet adınaymış, millet menfaatineymişçesine bir edayla bu iftiraları kimileri medya kanalları üzerinden, kimileri siyaset aracılığıyla gece gündüz yaymakta. Bu sayede iftira ve yalanlar konusunda tarihte eşine az rastlanır ifritten bir dönemden geçiyoruz. Her an nereye baksanız en masum insanlara iftira atmakla meşgul birkaç kişiliksize, karaktersize rast gelmeniz kaçınılmazdır.
Oysa kendisine Müslüman diyen birinin böyle bir fecaati işlemesi düşünülemez. Her kim “Müslümanım” diyorsa, muhatabı en azılı düşmanı bile olsa ona asla iftira atamaz, hep doğruyu konuşur ve hakkını teslim eder. Ne din ne vatan ne de millet… hiçbir sebep iftira etmenin gerekçesi olamaz. İftira apaçık kul hakkına girmektir ve kul hakkını ihlal etmeyi dinen meşru göstermenin hiçbir yolu yoktur. Kaldı ki, tek tek her insanın en küçük hakkını bile hak bilmeyen bir dinî veya millî anlayış ne insanî ne de İslamî görülebilir.
Bugün İslam toplumlarına hâkim olan dincilik, ırkçılık ve vatancılık cereyanlarının bir amacı varsa o da ahlaki zeminden saparak yaptıklarını ve yapacaklarını meşrulaştırmaktan ibarettir. Bu yolla her şeyi meşru ve mübah görebiliyorlar.Ahlakın tefessüh ettiği, vicdan, insaf ve izanın iflas ettiği, zulüm, nifak ve iftiranın hâkim olduğu bu toplumlarda yalan ve iftiranın adı dine, vatana, millete hizmet olmuştur. Bu tür beşerî hastalıkların bugün neden en fazla İslam alemine sirayet ettiğinden Müslümanlar ne kadar hicap duysa azdır.
Suçsuz günahsız insanlara akla hayale gelmedik suçlar ve günahlar isnad etmek dinen olduğu kadar insani olarak da çok ağır bir vebal olduğu halde coğrafyamızda alabildiğine azgınlaşmış güruhlar maalesef ne nifakta ne de iftirada herhangi bir sınır tanıyor. Söz ve eylemleriyle hak sahiplerine haklarını teslim etmekten kaçınan işte bu çarpık ve sapkın zihniyetle mücadele her hakperestin en önemli görevi olmalıdır. Ne mutlu söz ve fiilleriyle başkalarının hakkına girmekten kaçınanlara, ne mutlu mazlum insanların haklarını savunmak uğruna HAK yolunda mücadele edenlere...