Çocukken yaşananların sağlıklı bir eleştirisini yapmak mümkün olmuyor. O gün yaşananları şimdi daha iyi anlıyorum. Cumhuriyet ve medeni insan profili, kravat ve pantolon giyip Türkçe konuşmak ve yeni harfleri kullanmak olarak karşımıza çıkıyordu. Eğer kravatlı ve pantolonluysan, şehirli ve medeni sayılırsın. Aksi halde özellikle Türkçe bilmiyorsan, doğayı, hayvanları, en önemlisi insanları ne kadar seversen sev, cahil, yobaz bir köylü olarak görülürdün. Biz değişimi sopalar ve değneklerle yaşadık. Bir de buna karşı çıkanlarımız vardı, onları işkence ve silahlarla öldürdüler. Uçaklarla bölgeleri bombaladılar. Mağaralara sığınan kadınları, erkekleri ve çocukları gazla öldürdüler. Uzun bir süre köylerimizin üzerinden savaş jetlerinin uçuşu hiç eksik olmadı.
Çocukken, köyümüze okulun ve yolun yeni geldiğini çok iyi hatırlıyorum. Çünkü okulun ilk öğrencileriydik. Medeniyetin araçlarını ilk defa gördüğümüzde koşarak gidip görmeye çalışıyorduk. Ancak o zamanlar pek çok şeyi tam anlamıyla kavrayamıyorduk. Zamanla yol medeniyetini öğrendik. Fakat gerçek medeniyetin doğayı korumak olduğunu o zamanlar bilmiyorduk. Şimdi anlıyorum ki babalarımız, bize medeniyeti getirenlerden bin kat daha medeni olduklarını. Babalarımız yol yapmak için ağaçları kesmemek adına yük hayvanları için zorlu ve engebeli arazilerden geçmeleri için yol yaparlardı. Ancak sözde medeniyet getirdiklerini iddia edenler, yol yapıldıktan sonra ısınmak için ormanlarımızı kesmeye başladılar. Bu süreçte hayvan beslememizi de yasakladılar. Nedeni ise hayvanların orman düşman ve zarar vereceklerini söylediler. Şimdi size soruyorum: Kim orman düşmanı? Hayvanlar mı, insanlar mı?
Yaşadıklarımız şimdi bazılarına hikaye gibi gelse de, bugün bile bu zihniyet temsilcilerinin kendi vatandaşlarına yaptıkları insanlık dışı haksızlıklara, zulümlere, sürgünlere, zindan ve işkencelere biraz baksınlar. O zaman belki bizi biraz anlamış olabilirler. Cumhuriyet, insan hak ve özgürlüklerini temsil eden bir sistemden maalesef özgürlüğümüzü elimizden alan despotik bir rejime dönüştü.
Neden hala insanlarımız bu yönetimin uygulamalarına farklı şekillerde karşı çıktığını bilmek için sadece hakperest biri olmak yeterlidir. Kısaca vicdanlı bir insan olmak yeterlidir. Maalesef haksız ve hukuksuz uygulamalara karşı çıkmak yerine bizi tek tip insan haline getirmek için demokrasisiz bu cumhuriyet rejimi başımızda bir kılıç gibi sallanıyor. Gün geçmiyor ki gözyaşı ve kan bağrımızdan akmasın.
Yüzüncü yıl kutlamalarında bile bu sistemin bu güne kadarki uygulamalarını eleştirmek yerine, bunun yeterli olmadığını, daha acımasız olmamız gerektiğini yeminlerle medya ve basın yoluyla halka duyuruyorlar.
Irkçı tekçi ulus devlet fikrine dayalı olan bu sistemin adı cumhuriyet olsa da icraatları zulüm ve hukuksuzluk olarak dayatmacı, ötekileştirici tek adam diktasına dayalı ceberrut bir sistemdir. Tabii ki, geri kalmış ülkelere göre bazı icraatlarını iyi görenler yok değil. Cumhuriyet kurulurken işe tek tip kılık kıyafet, tek tip inanç ve kültüre indirgendi. Muhalefet edenler asıldı, idam edildiler. Tek ırk, tek dil ve tek ulus hakimiyeti olarak diğer pek çok millet ya yok edildi ya da yok sayıldı. Yıllarca gizlice kendi anadillerinde türkülerini şarkılarını dinlediler. Bunun sonucunda işkence gördüler, hapis yattılar. Kendi cenazelerini kendi inançlarına göre gömemediler. Düğünleri ise kendi örf ve adetlerine göre yapamadılar. Kendi anadillerinde mevlüt bile okuyamadılar.
Osmanlı devletinin dağılmasıyla ciddi maddi ve manevi kayıplar yaşayan Anadolu milletleri, kendilerine uzatılan her eli Hızır eli olarak kabul ettiler. 'Kurtardık' diyenlerin, milletlerin ırzına geçtiklerini gördüklerinde artık atı alan Üsküdar'ı çoktan geçmişti. Verilen sözler tutulmadığı gibi kurtuluş savaşlarını gerçekleştiren ve can siperhane savaşanların çoğu ajanlıkla suçlanarak idam edildiler. Meşhur yüzelilikler hainler listesi buna bir örnektir. Bu listede kimler yok ki?
Şimdi baştan sona gelirsek, bu yüz yıllık süre içinde hak, hukuk, adalet adına fazla bir şeyin değişmediğini, yaşayan şahitler olarak görüyoruz. Dünyada çocukların, kadınların, erkeklerin, hasta ve yaşlıların fikir ve inançlarından dolayı hapiste olduğu, bizden başka bir ülke yok. Gazeteci, ilim adamı, akademisyen, tüccar ve esnafın zindanlarda olduğu sistemin adı cumhuriyet olabilir, fakat bu asla cumhuriyet değildir. Örneğin, günümüzde özellikle Kürt milleti ve hizmet hareketi adeta bu sistemde soykırıma tabidirler.