Karantina’nın Eğitim ve Öğrenciler Üzerindeki Olumsuz Etkilerini Nasıl Bertaraf Edebiliriz?
Bir önceki yazımda, Kırık Tebeşir Derneği’nin düzenlemiş olduğu Webinar’daki konuşmamı sizlerle paylaşacağımı bildirmiştim. Anlayış ve müsamahanıza sığınarak işte bu yazımda söz konusu Webinar’daki konuşmamı biraz daha genişleterek sizlere sunuyorum.
Bu yazımın sadece içinden geçtiğimiz Covid-19 Pandemisi’nin yaşattığı karantina sürecini değil, bundan sonra da yaşanabilecek muhtemel Karantina süreçlerine ışık tutmasını ümit ediyorum.
Nitekim Dünya Ekonomik Formu’nun Ocak ayı içerisinde yayınladığı, ‘‘2021 Küresel Riskler Raporu’nda’’ (linki altta bıraktım) ifade edilen, yakın zaman (1-2 yıl) içerisinde yaşanacak Küresel Bulaşıcı Hastalık öngürüsü de beni motive eden unsurlar arasında yer almaktadır.
Tabidir ki, konunun sınırları çok geniş olduğundan bunu bir yazıyla çerçevelemek pek mümkün olmayacaktır. Ben sadece içinde bulunulan şartlar içerisinde belli başlı neler yapalabilir kapsamında bazı konuların altını çizmeye çalışacağım.
Kaldı ki, kriz zamanları, yaşanan dönemin bir çok belirsizliğini de beraberinde yaşatması sebebiyle en doğruyu tespit etmeyi her vakit mümkün kılmıyor. Ancak böyle durumlarda en az zararlı olanı tercih etmek akıllıca olacaktır.
Karantina, Türk Dil Kurumu Sözlüğünde ‘‘Bulaşıcı bir hastalığın yayılmasını önlemek için belli bir bölgenin veya yerin kontrol altında tutulup giriş çıkışların engellenmesi biçiminde uygulanan sağlık önlemi’’ şeklinde tanımlanmaktadır. Bu yerlerin başında ise okullar gelmektedir.
Nitekin Covid-19 Pandemisi sürecinde de bu böyle oldu. Hepimiz yaşıyoruz. Bu süreçte öğrenciler, uzun süreli okul tatillerinin yanı sıra, herkes gibi, yer yer günün belli saatlerinde veya haftanın belli günlerinde sokağa çıkma yasağı şeklinde ‘izolasyon’ uygulamalarına maruz kaldılar/kalmaktadırlar.
Pandemi sürecinde, karantinanın gerekli önleyici tedbir olduğu bir gerçektir. Bununla beraber karantinanın, karantinayı yaşayanlar için tatsız ve sıkıcı bir deneyim olduğu da bir gerçektir. Araştırmalar karantinanın genellikle olumsuz bir psikolojik etki ile ilişkili olduğunu ortaya koymaktadır.
Aynı zamanda eğitimi ve öğrencileri etkileyen bir çok olumsuz yönleri de bulunmaktadır. Bunu hem yaşayarak görüyoruz hem de, bu konu üzerine yazılan bir çok yazıdan okuyor, televizyon programlarından izliyor ve sosyal medya mecralarından takip ediyoruz.
Karantina süreci, özellikle ailelere her zamankinden daha fazla sorumluluk ve yük getirmektedir.
Bu dönemler ailelerin, çocuklarının evde onlarla beraber olmalarını fırsata çevirebilecekleri, olumsuzlukları bertaraf edebilebilecekleri bir tutum, davranış ve çaba içerisinde olmalarını gerektiriyor. Ancak burada özellikle altını da çizerek şunu belirtmek zorundayım ki; bunu yapabilmek için evvela ebeveynler kendilerini akıntıya bırakmamalı ve girdaba kapılmamalıdırlar. Ayrıca,
Ebeveynler,
COVID-19 salgını hakkında çocukları ile konuşmalı, sorularını anlayabilecekleri şekilde cevaplamaya çalışmalıdırlar,
Çocuklarının güvende olduğunu söylemeli ve bunu hissettirmelidirler. Stresle nasıl başa çıkabileceğini anlatmalı ve bu noktada rol model olmalıdırlar,
Kendileri başta olmak üzere çocuklarının da görüntülü, sözlü, yazılı ve soyal medya kanallarını sınırlandırmalı, yanlış, korkutucu ve ümitsizlik aşılayan haberlerden uzak tutmalıdırlar,
Çocukları ile beraber veya yalnız günlük egzersiz programları yaparak çocuklarını teşvik etmelidirler,
Karantina süresince evde gündelik akış aksatılmamalıdır. Çocukların uyku düzenlerinin bozulmaması, yemek saatlerinin aksatılmaması, beslenme bozukluklarının oluşmaması hususlarında anne-babalar her zamankinden daha hassas ve özverili yaklaşım sergilemelidirler.
Bilimsel araştırmalar, afet durumlarında kaygı, korku ve stres tepkilerinin beklenir duygular olduğunu ifade ediyor. Ebeveynler, çocuklarının karantina süresindeki davranış değişikliklerini yakından izlemelidirler.
Karantina süreçlerinde gözlemlenen, uykusuzluk, duygusal rahatsızlık, öfke, depresyon, stres, sinirlilik ve duygusal yorgunluk gibi genel psikoljik septomlar karşısında aileler çocuklarına karşı biraz daha toleranslı yaklaşmalılar ve mutlaka okul psikologu, pedagogu yada bir uzmanla online iletişime geçerek yardım almalıdırlar.
Ayrıca, karantina sürecinde küçük çocukların aileleri yardımıyla, büyüklerin ise kendi çabalarıyla şunları yapmalarını tavsiye edebilirim:
Mutlaka günlük ve haftalık plan yapmalıdırlar. Plan, zamanın verimli kullanılmasını disipline ettiği gibi insandaki belirsizlik duygusunun olumsuz etkilerinin azaltılmasına da yardımcı olur. Ayrıca, uyku, oyun saati, yemek vakti, yürüyüş gibi günlük rutin oluşturmalıdırlar,
Sabah kalkınca uyku kıyafetlerini çıkarıp günlük elbiselerini giyerek günü geçirmelidirler,
Mümkünse günlük duş alımını aksatmamalıdırlar,
Arkadaşlarla, akrabalarla ve sevdikleriyle sık sık sanalda sesli, görüntülü ve yazılı iletişim kurarak, online ev ziyaretleri yaparak, yalnızlık ve yalıtılmışlık hislerinden kurtulmalıdırlar.
Okul Yönetimleri ve Öğretmenleri ise,
Uzaktan eğitim çalışmalarını daha verimli geçirmek için çok sıkı hazırlık yapmalıdırlar,
Öğrencilerin yazma becerilerini kaybetmemeleri için yazılı kısa ödevler vermelidirler,
Okul psikolog ve pedagogları öğrenci veya gruplarını online olarak daha yakından takip etmelidirler.
Devletin eğitim politikalarını belirleyen organları ise, öğrencilerin yaşadıkları yarın endişesi ve belirsizliği ile eğitimde fırsat eşitliğini kaybetme korkusunun oluşturduğu stres, kaygı ve tükenmişlik duygusuna karşı alacakları önlemleri inandırıcı verilerle kamuoyuyla hızlı bir şekilde paylaşmalıdırlar. Tabi ki, burada devlete olan güven etkili olmaktadır.
Gerek yaşanmakta olan pandemi sürecinde ve gerekse daha önceki salgınlar sırasında hakkında olumlu bir değerlendirme oluşmuş devletlerin, bu dönemde de inandırıcılıkta başarılı olma olasılığı daha yüksek olacaktır.
Ayrıca,
Medya, halkın tutumları üzerinde güçlü bir etkiye sahiptir. Araştırmalar geçmişteki salgınlar sırasında dramatik manşetlerin, korku tacizlerinin veya olumlu yayınların insan tutumları üzerinde etkisinin bulunduğunu göstermektedir.
Bu bağlamda medya veya sosyal ağlar üzerinden çocukların sevdikleri sanatçı, sporcu gibi kişiler aracılığıyla bilgilendirici söylemler paylaşılmalı, filim, çizgi filim ve yarışma programları yayınlanmalıdır.
Böylece medya, karantina ve izolasyon uygulamalarının, toplumu sağlık ve güven içinde tutmaya yardımcı olacağının, savunmasız insanların ve sağlık yetkililerinin bu uygulamalara sabırla uyanlara karşı da müteşekkir olduklarının anlaşılmasına katkı sağlayacaktır.
Medyanın bu değerli katkısı ise, tedbirlere uyulması halinde, çocuklara başkaları için faydalı şeyler yapma duygusunu yaşatıp, üzerlerindeki genel psikoljik septomların etkilerinin azalmasına yardımcı olacaktır.
Yaklaşık bir yıldır tüm dünyayı esir alan Covid-19 Pandemisi, ümit ediyorum alınan tedbirlerle beraber, bulunan aşıların da yardımıyla gelecek yıl insanların kabusu olmaktan çıkacaktır.
Ancak, gelişmeler gösteriyor ki, bu sefer de dünya Covid-19’un arkasında bıraktığı ‘‘Psikolojik Pandemi’’ ile mücadele etmek zorunda kalacaktır.
Dünya Covid-19’a bir çok alanda olduğu gibi eğitim alanında da hazırlıksız yakalandı. Ümit edelim, Covid-19’un oluşturduğu Psikolojik Pandemi ve başka muhtemel Küresel Salgınlara hazırlıksız yakalanmasın. Bunun için tüm devletler Afet Önlem Planlarını bu gerçekler ışığında tekrar gözden geçirmelidirler.
Bununla beraber,
Uzaktan eğitim alt yapılarını teknik bakımdan geliştirmelerinin yanında, öğretmen ve öğrencileri uzaktan eğitime adapte edici önlemleri almalıdırlar. Hatta bence pandamiden sonra bile bazı dersler uzaktan eğitimle yapılmaya devam edilmelidir.
Hem devletler hem de okul yönetimleri, gerek süreç içerisinde gerekse süreçten sonra muhtemel yaşanacak olan Psikolojik Pandemi sürecinde, Psikolojk Danışmanlık Hizmetlerinin yaygınlaştırılması yönünde önlemler almalıdırlar. Online Psikolojik Danışma Hizmetleri’nin daha etkili kullanılabilmesi adına sonuç odaklı adımlar atmalıdırlar.
Herkese sağlıklı günler dilerim...