Yiğit öğretmenlerimizden Vedat Amcamın gönderdiği mektup üzerine babam “Pak-Türk” ve “Siz Bize Demiştiniz” başlıklı iki tane yazı yazdı. Bana birinci yazının en çok giriş kısmında geçen “Meselenin arka planını tarih yazacak elbette… Cenab-ı Hak da mahşer meydanında, hiçbir fidye ve rüşvetin geçmediği o Yüce Divanda hesabını soracak. Hem de onlara değil önce mağdur ve mazlumlara: ‘Hangi günahınızdan dolayı, o yuvanız gibi sevdiğiniz eğitim ocaklarından ve ilim yuvalarından koparılıp atıldınız?’ diye…
Aynen câhiliye döneminde diri diri torağa gömülen kız çocuklarına, o Büyük Buluşmada ‘Hangi suçtan ötürü öldürüldünüz’ diye sorulduğu zaman (Tekvir Suresi, 81/8) ki gibi bir muhakemenin yapıldığında. Yani zâlimlere, gasıplara, soru bile sorulmayacak. Onları muhatap alan bile olmayacak!.. Soru, mazlum, mağdur ve maktullere sorulacak. Onlar kız çocuklarını toprağa gömüyorlardı. Bu câhilî anlayış, herkesi câhiliyet çölüne gömüyorlar. Mizanda, onlarla bunların hangisinin günahı ağır gelir biz bilemeyiz… Allah, tez zamanda bu gaddarların vicdanlarını uyandırıp akıllarını başlarına getirerek yanlışlarından dönme, tamir etme ve helâlleşme sürecine getirsin.” İfadeleri tesir etti. “Siz Bize Demiştiniz” başlıklı yazı ise, gerçekten Pakistan’da bir tarih yazıldığını gösteriyor. Bunun belgeseli ve filmi dillere destan olur diye düşünüyorum. Onun için “Ah! Ben keşke bir senarist olsaydım!” diye iç geçiriyorum. Neler yazardım, neler!..
Yalnız sizlere, yer darlığından babamın aktaramadığı, Vedat Öğretmene gönderilmiş mektuplardan iki tanesini arzetmek istiyorum:
Birinci Mektup 12. Sınıf öğrencilerinden birisinin:
“Esselâmü Aleyküm Hocam,
“İlk başta ben ve ailem bu zor süreçte hiçbir şekilde yardım edemediğimiz için çok özür diliyoruz. Bunun için umarım affedersiniz bizi ve eğer size karşı bir kötü davranış veya saygısızlık sergilemişsem affedin. Siz benim hayatımda saygı duyduğum rol modellerden birisisiniz sizinle tanişmam ve zaman geçirebilmem benim icin büyük bir şerefti. Siz bizim kalplerimiz ve akıllarımızda en büyük saygilarla anılacaksıniz. Zamanınız ve çabalarınız için çok teşekkürler. Bize fedekarlık ve özverinin ne olduğunu öğrettiğiniz için çok teşekkürler. Bizi daha iyi öğrenci ve Müslüman yapmak icin verdiğiniz emekler için teşekkürler. Allah (c.c) sizi çabalarınız ve niyetleriniz için hem bu dünyada hem ahirette sizi ödüllendirsin... İbrahim”
İkinci Mektup ise, Okulumuzda çalışan Pakistan’ın yerli öğretmenlerinden birisine ait:
“Ağabeylerim yolunuz açık olsun. En yakın zamanda dönmeniz ümidiyle… Bugün sabah, esembly de kendimi yetim gibi hissettim ama siz kalbimizde her daim varsınız. Allah, sizlerden ebeden râzı olsun… Yâsir İgbal”
Böyle bir uğurlanış, kimlere nasip olur. Hizmet eğitim olarak, Türkiye’de vazifesini yaptı. Cenab-ı Hak, diğer ülkelere yönlendirdi. Şimdi de vazifesini yaptığı ülkelerden de daha önemli ülkelere yönlendiriyor. Yani iman-Kur’an hizmetine yepyeni ufuklar açılıyor vesselam. Onun için biz işimize bakacağız. Babamın hep söylediği gibi Müşterilerimizin Beklediğini asla unutmayacağız vesselam.