Gözümün nuru, gönlümün huzuru sevgili oğlum.
Sana anlatacağım şeyleri benden ilk defa duyacaksın. Bunları sizi üzmek için değil içimizi dökmek, size halimizi arz etmek için yazıyorum.
İnsan belli bir yaştan sonra çocuklaşıyor. Büyüklerimiz derdi de inanmazdım. Bilirsin; çocukların büyüklere kullandığı en etkili yöntem ağlamalarıdır. Önceleri; "Nasıl bu kadar kolay ağlayabiliyorlar, hemen gözyaşları ceyhun olur" diye merak ederdim. Galiba biz de çocuklaştık artık. Bilirsin beni oğlum, sizin yanınızda hatta annen bile gözümün yaşardığına şahit olmamıştır. Şimdi taraf ediyorum. Sizden bahis açılınca annenle oturup, iki yaşlı beraber ağlıyoruz.
Bunları yazmak kolay olmadı. Ama bir yıldan fazla olunca sizden ayrılık, yürek kaldırmaz oldu hasreti. Ahir ömrümüzde oturup; zamanında çeşitli sebeplerden dolayı sizden esesirgediğimiz ilgi ve alakayı torunlarımızla doyasıya yaşamak varken, şimdi bu mecburi hicret çıkıp karşımıza darma dağın etti ailemizi.
Bizim gönül dünyamızda artık; hazan esti bütün balar bozuldu, ne lale gül kaldı ne sümbül. Şimdi sana yazdığım bu satırlar sükutta barınan fırtınalar gibi içimizdeki çağlayanların bir kısmıdır oğlum.
Hani bizim kültürümüzde geleneksel erkek profili var ya; içimde köpürüp duran bu çağlayanları annenden gizlemeye çalışsam da, mağma misal içimde kaynayan dertleri bazen derin iç çekişler ele veriyor. Ağzımdan volkan gibi çıkıyor oflar. Ve bu ofları bütün mazlum insanlar adına salıyorum Rahman'ın dergahına.
Canım oğlum! Önceleri maişet derdiyle uğraşırken sizi ihmal ettiğimi fark etmemişim. Fark ettiğimde de iş işten geçmişti. Gelenekten gelen baba ciddiyetiyle telif edilen babalıkla fark edemiyor insan zamanında. Ama her birinizi yuvadan uçurunca, bir kara koca kalınca başbaşa; insan bir anda boşlukta kalıyor. Şimdi hasretiniz öyle yakar oldu ki sineyi; ne ummanlar söndürür bu yangını ne Uludağın karı buzu soğutur hararetini.
Ama bütün bu acılarımızı ve hasretinizi hafifleten, bizi teselli edense; maalesef ülkemizdeki hukuksuzluklar. Polisin sizi bulmak için defalarca çeşitli adreslere baskınlar yaptığını duyunca; "iyi ki burada değilsiniz" diyoruz annenle. Kendimizi öyle teselli ediyoruz.
Geçenlerde polis arkadaşın Ahmet'i bulamayınca; seksen küsur yaşında özürlü babasını alıp götürdüler. Kızından duyduğumuza göre; iki gün sadece kuru ekmek ve su vermişler. Adamın şekeri, tansiyonu var. Kızcağız yalvarmış "Bırakın babamı" diye, "Oğlu gelsin kurtarsın" demişler. Şimdi bize de gelecekler diye bekliyoruz oğlum. Sanma ki korkuyorum oğlum. Bilakis seviniyorum. Bizim için artık yaş kemâle erdi. Heba ettiğimiz ömrü bel ki hapishanede şehadetle hitame erdiririz. Hatta annenle konuştuk. Birimizi alırlarsa; "Beni de Süleyman'ın yerine alın" diyelim diyor. Gülmüştük biraz ülkemizin ağlanacak haline.
Canım oğlum! Biz hayatta, kalmadık minnet altında. Sizin terk ettiğiniz yerin nazarımuzda değeri düştü. Kıymetler paimal oldu. Ben sizi zamanında emin ellere teslim ettim. Hiç de pişman değilim. Kim olsa o teslim eder o mütebessim nurani cemal sahibi adanmışlara. Şimdi büyük sıkıntılar yaşatsalar da bu hasbi diğer-kam yiğitlere, onları asla dize getiremeyecekler. Çünkü onların ahlak-ı peygamber ahlakı. Tastamam kemal sahibi ve buna şahit şark ile garbı, cenub ile şimali.
Buralardan sorma oğlum. Siz bizden daha fazla malumata sahipsinizdir. Çünkü ülkemizde iktidara biat etmeyen hiç bir haber kanalı kalmadı. Tamamını kapattılar şimdi. Halkımızı da biliyorsun; gaflet ki katmer katmer. İnsanda ne abdest kor ne gusül. Kimini şöhret, kimini servet, kimini şehvet kör etmiş. Onun için arama insaf iz'an. Sorma oğlum usül mizan.
Hele başlarında ki var ya; her gün gayzla köpürüyor. Çıkıp zıvanadan ağzından bozuyor abdesti. Bilirsin oğlum bizde ahmak çok. Önüne ne koyarsan yiyen bir milletimiz var. Söylenenin kıstası ne dinde var ne de herhangi beşeri bir sistemde.
Bir günde kırk tane yalan söyler; bunu da dinleyenler bilir. Soruyorsun, "O demişse, öyle de doğrudur böyle de doğrudur" diyebilen garip bir profil çıkıyor karşına. Adam dinle dünya avlıyor. Hele lafların arasına Allah'tan, kitaptan; dinden, diyanetten iki cümle kattı mı bu millete; ver gazı gitsin.
Hani senin bir şair dostun vardı. Bunları görünce onun dörtlükleri geliyor aklıma.
"Bakana değil dostum biz görene göz deriz
Düştüğü yeri değil gönlü yaksın köz deriz
Baş üstünde tutsak da ağızdan çıkanı
Atılana değil haa tutulana söz deriz... "
Canım oğlum! Bu dörtlükle bitirelim mektubu. Bizi merak etme. Torunlarıma iyi bak. Gözümüzde tütüyorlar ama, sizin sağlık haberlerinizle ve burada olmayışınız, burada olsaydınız hapishanelerde işkence görme ihtimalinizden dolayı gönlü avutuyoruz. İyi ki burada değilsiniz. Öpüyorum hasretle gözlerinizden.
Selametle