Geçtiğimiz hafta sonu “Ergenlerde Problem Çözme Teknikleri” konulu oldukça verimli bir seminer dinledim. Sanırım her ebeveynin evladıyla ilgili korkulu dönemidir ergenlik dönemi. Uzman Psikolog Musa Sarıcı Bey’in verdiği seminer, ergenlerin dünyasını anlamak ve onlarla daha iyi iletişim kurabilmek isteyen yetişkinler içindi. Bu seminerin sonunda ergenlik sürecinin aslında korkulu olmadığı, yeniden güvenli inşa dönemi olabileceği vurgusu tüm katılımcılara derin bir nefes aldırdı.
Ergenlik dönemi, fiziksel ve psikolojik değişimlerin yoğun yaşandığı bir dönemdir. Bu değişimlerin nasıl ve ne şekilde yaşanacağı, yetişkinlik döneminin belirleyicisi olur çoğu zaman. Hayatın en güzel, en mutlu ve en güçlü dönemlerini kriz ya da bunalımla geçirmelerinin nedeni bağımsızlık arayışında olmalarıdır. Bu gereksinimin fark edilemediği evlerde anlaşmazlık ve çatışmalar kaçınılmaz olabilir. Ergenler ve ergen adaylarıyla sağlıklı iletişim kurabilmek için psikolojileriyle beraber, beyin yapısını ve hormonların etkisini bilmenin, yaşadıkları değişiklikleri ve nedenlerini anlamanın, duygu durumlarını fark edebilmek için önemli ve gerekli olduğunu düşünüyorum.
Ergenlikte Beyin Gelişimi Nasıldır?
Biyolojik, psikolojik ve sosyal bakımdan gelişen, çocukluktan yetişkinliğe doğru değişim gösteren kişiye ergen denir. Bedensel ve hormonal düzeylerdeki farklılaşmalara alışma, etkilerini hissetme ve mücadeleyle birlikte duygusal farklılıklar da belirginleşir. Araştırmalar, ergenlikteki risk alma, ani karar verme, içgüdüsel davranma, kötü alışkanlıklar edinme gibi davranışların temelinde, ergen beynindeki değişimlerin olduğunu gösteriyor.
Bir beynin yapısında gri ve beyaz madde olmak üzere iki farklı kısım bulunur. Sinir sistemi içerisinde düşünmenin gerçekleştiği kısım gri maddedir. Beyaz madde ise beyinde iletişimi sağlayan kablo ağı gibi görev yapan kısımdır. Gri maddenin (düşünmenin gerçekleştiği kısım) miktarı ergenliğin hemen başında en yüksek noktasına ulaşır, sonrasında azalmaya başlar. Beyaz maddenin miktarı doğumdan itibaren sürekli artış gösterir. Gri maddenin ergenliğin başında en yüksek miktarına ulaşmasının nedeni bu dönemde çok hızlı bir şekilde yeni bağlantılar ve sinir ağlarının oluşmasıdır. Ancak bu büyüme zaman alır ve düzensizdir.
Ergenlikte beyinin özellikle ön bölgesinde gelişme devam eder. Ayrıca beyinde limbik sistem adı verilen küçük ama çok önemli bir yapı bulunur. Hipotalamus, amigdala, talamus ve hipokampus olmak üzere dört ana bölgeden oluşan limbik sistem; özellikle ergenlikte, çok hızlı çalışan duygulardan sorumludur. Dürtülerin kontrolü ve karar vermeden sorumlu olan ön beyin, limbik sisteme göre çok daha geç gelişir. Ön beyinin gelişimi, yirmili yaşlara kadar devam edebilir. Limbik sistem ve ön beynin gelişimindeki bu zaman farkı “uyumsuz yıllar” olarak nitelendirilen ergenlik döneminin yapısal nedenlerinden biridir. Özgün ergen beynini tanımak, o döneme ait davranışların nedenini bilmek açısından çok önemlidir. Ergenlikte yaşanan duygu patlamaları, tadilata giren beynin ön lobundan kaynaklanır.
Peki Ya Hormonlar!
Hepimiz çok iyi biliyoruz ki bu dönemde hormonlardaki değişimler, büyüme ve gelişme için gereklidir. Ergenlikle birlikte ruh hali ve davranışlarda görülen farklılıklara hormonlarda katkı sağlar. Cinsiyet hormonlarının (östrojen, testesteron) dışındaki hormonlarda da farklılıklar görülür. Ergenlikte agresiflik, uyku bozukluğu, duygusallık, hazza düşkünlük, bağımlılık gibi eğilimlere hormonlardaki değişimler neden olur. Bu hormonlardan dopamin, dış görünüş, beğenilme isteği, takdir edilme ihtiyacı hissini arttırır.
Dopamin hormonundaki artıştan dolayı ergen, haz ve zevki en üst seviyede bulma arayışına girer. Bu durum da sigara gibi bağımlılık yapan alışkanlıklara düşme tehlikesini ve riskli hareketler yapma eğilimini tetikler. Bu hormon seviyesindeki dengesizlik ergenin, aileye ve çevreye uyumunu zorlaştırır. Serotonin ise ruh hali değişiklikleri ve davranışların düzenlemesinde önemli rol oynar. Ergenlik döneminde serotonin seviyesi azalır ve kendilerini kontrol etmeleri zorlaşır. Sakinleştirici olarak bilinen serotonin yetersizliği, gerginliği ve stresi arttırır. Ergenlikte yetersiz olan serotonin, dopaminden kaynaklı heyecanı dengeleyemez. Melatonin hormonu, 24 saatlik vücut ritmini ve uyku-uyanıklık döngüsünü düzenleyen hormondur. Vücudun günlük melatonin üretimi normalden fazla olduğundan dolayı ergenlik döneminde uyku gereksinimi artar. Bu yüzden ergenler uzun süre uyumaya meyillidirler.
Ergenlik, bir araçtaki fren sistemi yerine oturmadan önce güçlü bir motorun devreye girmesine benzetilebilir. Bu yüzden kontrolü zor duygu, düşünce ve davranışların görülmesi normaldir. Ailelere düşen en önemli görev, onların bu dönemde, mantıklı düşünebilen bir yetişkin olmadığını hatırlamaktır. Sancılı olan bu dönem, sabırla, anlayışla ve sağlıklı iletişimle daha kolay geçirilebilir. Ayrıca çocuğunuzla konuşmanız, ona değerli olduğunu ve sevildiğini hissettirmeniz gerekir. Ergenler hatalı davranışlar sergileyebilir ama anne babalar doğru yaklaşımla, büyüme ve başkalaşım süreçlerini kolaylaştırılabilir. Ebeveyn olarak ergene bakış açımızı değiştirmemiz onun dünyasını anlamamızı ve daha yumuşak geçişler yapmamızı sağlayacaktır.