On ikinci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bugünlerde iki iddiayla yeniden gündeme geldi. İlki, Tayyip Erdoğan’ın eski özel doktoru Turhan Çömez’in rüşvet iddiası; diğeri ise cumhurbaşkanlığı görevi boyunca milli bayramlara özellikle katılmadığı şeklinde dile getirilen çıkışlardı.
Abdullah Gül, milli bayramların kutlamalarına katılmadığı yönündeki iddiaya çektiği bir video ile derhal cevap verdi. İddiayı yalanlayan Gül, Boğaz’daki köşkünün bahçesinde çektiğini vieoda şu ifadeleri kullandı: “Yarın 30 Ağustos, çok şükür hasta falan değilim. Ama yalan söylemek ve ön yargılı davranmak büyük bir hastalık. Cumhurbaşkanı olduğum süre içerisinde katılmam gereken bütün milli bayramlara katıldım ve gurur duydum.”
Abdullah Gül’ün açıklaması çok detaylı. Hepsini alıntılamaya gerek de yok. Milli bayramlara katılmadığı iddiasının doğru olmadığını ve yalan söylemenin bir hastalık olduğunu ifade ediyor. Milli bayramlara katılmış mıdır, katılmamış mıdır, çetelesini tutanlar ilgilensin. Benim dikkat çekmek istediğim nokta, diğer iddia ile ilgili. Erdoğan’ın özel doktoru olmasının yanı sıra 2002 - 2007 yılları arasında AKP milletvekilliği de yapan Turhan Çömez, sadece 2 gün önce, TELE 1 ekranlarında canlı yayında çok önemli bir rüşvet iddiasını gündeme getirdi. Aynen şunları söyledi Çömez: “Ankara’da bir iş adamı bana geldi ve ‘Bir yatırım yapacağım ancak Maliye Bakanlığı benden rüşvet istiyor’ dedi. Bana anlattıklarını yazılı bir şekilde verdi. Bunu aldım zamanın Başbakan yardımcısı Abdullah Gül'e verdim. ‘Bunun gereğini yap’
dedim. 2 gün sonra bu rüşvetin muhatabı olan Bakan aradı ‘Acil konuşmamız lazım beni neden şikayet ettin’ dedi. ‘Neden şikayet etmeyeceğim gırtlağına kadar yolsuzluğa bulaşmışsın’ dedim. ‘Verdiğin mektubu Abdullah Gül bana ulaştırdı’ dedi. Şaşırdım rüşvet ihbarını Başbakan Yardımcısı iddiaların muhatabına ulaştırmış. Bu sefer çağırdım iş adamını ‘Bana Başbakan’a hitaben yaşadıklarını anlatan bir
mektup yaz’ dedim. Yazdı. Aldım Başbakan’a götürdüm. Başbakanlık bir duvar hiçbir ilgi yok. O dönemlerde de Başbakan’ın mitinglerde verdiği bir beyanat var. ‘Yolsuzluğun damarına girdik’ diyor. İktidara da böylegeldi ya AKP. Fakat bu kadar net bir rüşvet iddiasını kendim ulaştırdım. Ama karşılaştığım manzara duvar.”
Turhan Çömez’in anlattığı hadise, 2003-2007 yılları arasında yaşanmış. Zira Çömez, 2007 seçimlerinde AKP’den milletvekili adayı olmadı. Gül de 2007 seçimlerinin hemen akabinde cumhurbaşkanı seçildi. Çömez’in bahsettiği işadamından rüşvet isteyen Maliye Bakanı da Kemal Unakıtan’dan başkası değil. Erdoğan’ın “Abi” diye hitap ettiği kasalarından biriydi Kemal Unakıtan. “Babalar gibi satarız” sözleri, “naylon fatura yolsuzluğu” ve oğlunun devletten aldığı ihaleler hala zihinlerdeki tazeliğini koruyor. Turhan Çömez’in iddiasına göre, Unakıtan yatırım yapmak isteyen bir işadamından rüşvet istiyor, işadamı da durumu Çömez’e haber veriyor. Çömez, rüşvet istenmesi hadisesini dönemin Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül’e iletiyor. Gül’se hassasiyetle konunun üstüne gitmek yerine, kendisine verilen yazılı metni Unakıtan’a veriyor. Çömez sonra konuyu dönemin başbakanı Erdoğan’a iletiyor ancak çarkın başında Erdoğan duruyorken bu şikayetten bir sonuç alamıyor tabi ki. Turhan Çömez bu olayı, yaşanmasının üstünden en az 15 yıl geçtikten sonra açıklıyor. Fevkalade önemli olan ve bizzat şahidi olduğu rüşvet skandalını neden bugüne kadar açıklamadığı hususu ayrı bir soru. Ancak daha önemlisi, Gül’ün bu iddiaya karşı tepkisizliği. Milli bayramlara katılmadığı iddiasına derhal var gücüyle cevap veren Gül, rüşvetin üstünü örttüğü iddiasına sessiz kalıyor. Neden acaba?
Gül her zamanki performansını sergiliyor. Risk ve inisiyatif almıyor. “Bana dokunmayan yılan …” felsefesinden asla vazgeçmiyor. 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarından sonraki çizgisinden taviz vermiyor.Gerçekten ilkelerinden hiç taviz vermeyen bir politikacı Abdullah Gül. Vakti geldiğinde herkes hesabını verir, kendisi de “Ben zaten …”li cümleler kurup elini yıkayıp çıkar sanıyor. Bakalım düşündüğü gibi olacak mı?
Öte yandan, 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarını yapan polislere yönelik, “Yolsuzluk ve rüşvet olaylarını neden amirleri olan başbakan iletmediler?” diyerek eleştirenler, Çömez’in anlattığı hadiseden ibret almışlardır umarım. Rüşvet olayı Erdoğan’ın önüne gittiğinde neler oluyormuş, görsünler. Hoş, Gül’ün önüne gittiğinde de farklı olmuyormuş ya… Tencere dibin kara, onunki öbüründen kara…