Türkiye’nin en karanlık günü olan 15 Temmuz’un 6’ncı yıl dönümü de gelip çattı. Dile kolay, tam 6 yıl geçti ama Erdoğan’ın itinayla oluşturduğu sis perdesi hala aralanamadı. Türkiye’de sokaktaki vatandaştan devletin en üst kademelerindekilere kadar, “Eniştem haber verdi” yalanına kimse inanmıyor ama başta muhalefet partilerinden olmak üzere bir Allah’ın kulu da çıkıp, “O gece gerçekte neler oldu?” diye sorup araştırmıyor, sorgulamıyor. Erdoğan’ın üzerine diktatörlüğünü inşaa ettiği 15 Temmuz yalanlarına inanmanın ya da yalan dememenin konforundan kimse vazgeçemiyor.
Muhalefet liderleri altılı masada buluşup konuşuyor, Türkiye’nin yaşadığı sorunların ve içinde bulunduğu ekonomik krizin asli sebebinin Erdoğan’ın tek adam rejimi olduğu tespitini yapıyorlar. Hatta çözüm olarak parlamenter sisteme dönüleceğini vaat ediyorlar; ancak Erdoğan’ın diktatörlüğünü üzerine inşaa ettiği 15 Temmuz’u konuşmuyorlar, gerçekleri araştırma çabasına girmiyorlar.
Madem Erdoğan’ın tek adam rejimini tasfiye etmek istiyorlar, öyleyse ilk yapmaları gereken hamle, o diktatörlüğün temel dayanağını ortadan kaldırmak değil midir? 15 Temmuz tiyatrosu üzerine kurulmuş bir diktatörlük, ancak yine 15 Temmuz üzerinden, yani gerçeklerin ortaya çıkarılması ve Erdoğan’ın tiyatrosunun deşifre edilmesiyle yıkılır. Diktatörlükler ancak üzerlerine inşa edildikleri kaidenin ortadan kaldırılmasıyla yok edilir.
Erdoğan diktatörlüğü 15 Temmuz tiyatrosu üzerine kuruldu ve yıkılması yine 15 Temmuz üzerinden olacaktır. Muhalefet partileri, bilhassa da cumhurbaşkanı olmak isteyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bu hakikati aklından asla çıkarmamalı. Maalesef muhalefet partileri 2016 yılından bu yana, 15 Temmuz tiyatrosunun aydınlatılması konusunda hiç de iyi bir sınav vermedi. Gerçekleri olması gerektiği gibi araştırıp kamuoyu ile paylaşmadılar. Meclis’te kurulan ve Erdoğan’ın apar topar çalışmalarını sonlandırdığı 15 Temmuz Araştırma Komisyonu’nda hakikatin gün yüzüne çıkarılması için etkin bir çaba içinde olmadılar ne yazık ki.
Meclis raporunu ve de özellikle rapora koydukları şerhi bastırıp Türkiye ve dünya kamuoyu ile paylaşmadılar. İnsan sormadan edemiyor; “Acaba Barış Pehlivan’ın itiraf ve komisyonun başkanvekili ve eski AKP milletvekili Selçuk Özdağ’ın itiraf ettiği gibi ‘Raporun yayınlanması Gülen Hareketi’nin işine yarar’ endişesiyle mi hakikatin üstünün örtülmesine sessiz kaldılar?” diye. Maksadım 15 Temmuz üzerinden muhalefete veryansın etmek değil elbette. Lakin “muhalefetim” diyen birinin bilmesi gerekeni söylemek de şart. Diktatörlüğü yıkmak istiyorsan bunun yolu belli; önce felsefesini ve temel dayanak noktasını yıkacaksın. O dayanak noktası, hiç şüphesiz 15 Temmuz’dur.
Eğer Kılıçdaroğlu veya bir başka siyasi, Erdoğan diktasını yıkıp cumhurbaşkanı olmak istiyorsa, evvela 15 Temmuz’la hesaplaşmalı. Erdoğan’ın 15 Temmuz yalanlarını bir bir deşifre etmeli, gerçekleri ortaya çıkarmalı, tüm dünya ile paylaşmalı. Kılıçdaroğlu’nun tahliye edilen askeri okul öğrencisi Furkan Çetinkaya’yı Meclis’te kabul edip görüşmesi elbette takdiye şayan. Ancak yeterli değil. Kılıçdaroğlu sandığa bile kalmadan seçimi kazanıp cumhurbaşkanı olmak istiyorsa, ki istiyor, evvela 15 Temmuz gerçeklerini ortaya çıkarmalı; Bu sayede, Erdoğan diktatörlüğünün felsefesini ve temel dayanak noktasını yerle bir etmeli.
Gerisi zaten gelir…