Türkiye’de her seçim dönemi Tayyip Erdoğan’ın başvurduğu taktiklerden biri, ne kadar İsrail düşmanı olduğunu radikal tabanına sürekli vurgulamaktır. İsrail’in bir terör ve işgal devleti olduğunu söylerken bir şey daha yapıyor Erdoğan... Muhaliflerini İsrail ajanı olmakla, İsrail ve Amerika ile işbirliği yapıp kendisini devirmekle suçluyor.
Tanıdık geldi mi size bu söylemler? Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro’yu hatırlatıyor mu bu ifadeler?
Şimdi Türkiye 31 Mart 2019 günü belediye seçimlerine giderken Erdoğan yine her firsatta “İsrail ve Amerika’ya karşı duran adam” olduğunu göstermeye çalışıyor.
Bir ay kadar önce partisine bağlı gençlere İstanbul’da hitap ederken onlara şöyle nasihat etti Erdogan: “Yere yıktığın düşmanını tekmeleme, sen Yahudi değilsin...”
Bir dış gezi dönüşü uçağındaki yandaşı gazetecilere ise şöyle diyordu Erdoğan: “2013’te İstanbul’daki protesto olaylarında (Gezi parkı gösterileri) teröristleri finanse edenlerin arkasında kim var? Meşhur Macar yahudisi Soros...”
İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, Erdoğan’ın yahudi düşmanı bir diktatör olduğunu ifade ediyor. Ama Erdoğan her seçim döneminde yahudi düşmanı olduğuna dair açıklamalar yapıp bundan büyük siyasi kazançlar sağlasa da, perde gerisinde bambaşka bir politika izliyor.
Belki de bu yüzden, İsrail’de yayınlanan Haaretz gazetesinde 22 haziran 2018 günü editör Davide Lerner imzasıyla çıkan yazıda, Türkiye ile İsrail arasındaki ticari ilişkilerin bozulmamasına özen gösterdiği için, Erdoğan’ın 2018 seçimlerini kazanmasının İsrail için en uygun senaryo olduğu ifade edildi.
Bu yazıda, Erdoğan’ın milletin karşısında İsrail’e kafa tutan adam, perde gerisinde ise nasıl farklı bir kişilik sergilediğinin bazı örneklerine yer vermek istiyorum.
Erdoğan’in siyasi çıkarları için İsrail ile nasıl yapay krizler çıkardığına dair çok çarpıcı bir hikayeyi, 2009-2013 tarihleri arasında İsrail’in Washington Büyükelçisi olarak görev yapan Michael Oren, 2015’te yayınladığı “İttifak” (Alla) isimli kitabında anlatıyor.
2010 yılı mayıs ayında Türkiye ile İsrail arasında yaşanan Mavi Marmara gemisi krizinde, perde gerisinde neler yaşandı? O dönemde Türkiye'nin Washington Büyükelçisi olarak görev yapan Namık Tan, Büyükelçi Oren’i arayarak şöyle der:
“İsrail hükümeti, geminin İsrail’in Ashdod limanına yanaşması ve Türkiye’nin yardım kuruluşu Kızılay görevlilerinin yardım kargolarını buradan Gazze’ye ulaştırmasına izin verir mi? Acilen cevap bekliyorum.”
Büyükelçi Oren bu görüşme sonrasında yaşananları şöyle anlatıyor:
“Çünkü Erdoğan İran’a gidiyordu ve Türkiye’nin Büyükelçisi bunun için acilen cevap bekliyordu. İsrail hükümeti bu talepleri kabul etti. Büyükelçi Namık Tan çok memnun görünüyordu ve rahatlamıştı. Fakat iki gün içinde beni tekrar aradı. Erdoğan’ın bu anlaşmayı iptal ettiğini söyledi. Gemi planlandığı gibi yoluna devam edecekti…”
Bunun üzerine İsrail, 31 Mayıs 2010 günü uluslararası sularda gemiye müdahale etti. İsrail komandoları, operasyon sırasında 10 sivili öldürdüler. Büyükelçi Oren’in tanıklığı, geminin vukuatsız bir şekilde İsrail’in Ashdod limanına çekilmesini Erdoğan’ın engellediğini gösteriyor. Muhtemelen bu kararı İran ile birlikte aldı. Bu olay, Erdoğan’ın İsrail düşmanlığı ve Filistin’i siyasi çıkarlarına alet etmesinin en tipik örneklerinden biridir. Çünkü Türkiye yine bir genel seçim arefesindeydi ve geminin olaysız İsrail’in Ashdod limanına ulaşması değil, İsrail’in gemiye müdahale etmesi Erdoğan’in siyasi çıkarlarına daha uygundu.
Erdoğan, 2002’de iktidara gelmesinden itibaren, seçim konuşmalarında terör devleti dediği İsrail ile ticareti hiç bir zaman durdurmadı. Türkiye'nin Ceyhan limanından İsrail'in Hayfa limanına gemi ticareti hep devam etti. Irak'ta Kürt bölgesinden çıkan petrol Türkiye üzerinden gemilerle İsrail'e ulaşıyordu. 2014 itibariyle Türkiye-İsrail ticaret hacmi yıllık 5,8 milyar dolara ulaştı ve bu rakam İslâm ülkelerinin pek çoğu ile yapılan ticaretten daha fazlaydı. Erdoğan’ın iktidara geldiği 2002’de Türkiye’nin İsrail ile ticaret hacmi 1,4 milyar dolardı.
ABD Başkanı Trump, 7 Aralık 2017 günü Tel Aviv’deki ABD Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma kararını açıklayınca, İsral’e tekrar işgal ve terör devleti diyen Erdoğan, İsrail’i kınamak için İstanbul’da toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısında aynı ikircikli tavrı sergiledi, zirve bildirisini millete farklı yansıttı. İngilizce metinde yer almayan Doğu Kudüs’ün Filistin devletinin başkenti olarak tanındığına dair ibare, Erdoğan’ın siyasi propagandalarında kullanılmak üzere Türkçe metne konuldu.
Erdoğan, Türkiye’de muhalefet partilerinin İsrail’le ticareti durdurma ve ikili anlaşmaları feshetme çağrılarına karşılık bu yönde bir adım atmadı. ABD’nin Kudüs Büyükelçiliği’nin 14 Mayıs 2018 günü açılması üzerine Gazze’de çıkan olaylarda İsrail askerleri 60 Filistinli'yi öldürdüler, binlerce Filistinli yaralandı. Erdoğan’ın yaptığı tek şey seçim öncesi İstanbul’da Kudüs mitingi yapmak ve yine İsrail’e terör ve işgal devleti demek oldu.
İsrail İstihbarat ve Nükleer Enerji Bakanı Yisrael Katz, 14 Aralık 2017 günü “Erdoğan’ın söylemleri iki ülke arasındaki ilişkileri etkilemedi, Türkiye’nin Körfez ülkelerine ihracatının yüzde 25’i İsrail’in Hayfa limanı üzerinden gönderiliyor” diyor. 2017’de Türkiye ile İsrail arasındaki ticaret hacmi 4,9 milyar dolardı. İsrail Enerji Bakanı ve Erdoğan’ın damadı olan Türkiye’nin enerji bakanı, bu süreçte Türkiye ile İsrail arasında doğal gaz boru hattı inşası için en az üç defa bir araya geldiler ve anlaşmaya vardılar.
29 Ocak 2009 günü Davos'taki bir panelde, İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Perez'e, “Siz adam öldürmeyi çok iyi bilirsiniz” diye bağırarak paneli terk eden Erdoğan, kendisini “İslam’ın yeni halifesi” olarak pazarlarken elindeki en büyük koz kameralar önünde sürekli İsrail’e saldırmak… Mısır'da Mursi'nin devrilmesinden de İsrail'i sorumlu tutan Erdogan, 20 Ağustos 2013 tarihinde şöyle diyor: “Elimizde belgeler var, Mısır'da yaşanan olayların arkasında İsrail var...”
Erdoğan, 300 maden işçisinin hayatını kaybettiği büyük maden kazasının yaşandığı şehri ziyaretinde kendisini protesto eden bir madenci yakınını 15 Mayıs 2014 günü yumruklarken, şöyle bağırmıştı: “Niye kaçıyorsun ulan İsrail dölü?”
Kısacası İsrail, Erdoğan’ın iki yüzlü siyasal islamcı siyasetinin en güzel fotoğrafıdır. Perde önünde radikal tabanını İsrail’e küfrederek, İsrail ile yapay krizler çıkararak aldatırken; perde arkasında İsrail ile ticaretini sürdürüyor Erdoğan... Ama fanatik taraftarları hala İsrail’in her gün Erdoğan’ı devirmek için komplolar kurduğuna inanıyorlar.
Bugünün Türkiye’sinde, her ekonomik krizin, her toplumsal gösteri ve protestonun arkasında İsrail’in olduğunu söylemek, Erdoğan’ın iki yüzlü radikal islamcı siyasetinin hiç değişmeyen en büyük propaganda malzemesi…
Faruk Mercan