Amerika'nın dış politikasını belirleyen kurumlardan biri kabul edilen Dış İlişkiler Konseyi CFR'nin başkanı Richard Haass, “Washington'a gelmese de olur, hiçbir kaybımız olmaz” demişti.
Fakat iyi ki gitti Washington'a...
Bir kaç saat içinde her şey ayan beyan ortaya çıktı.
Medeni dünyada hiçbir itibarları kalmadığı mesela...
Başkan Trump, kendisiyle sadece 20 dakika başbaşa görüşme zamanı ayırdı, soru-cevaplı basın toplantısı yapmadı.
Baktım ertesi gün Başkan Trump, görüştüğü Kolombiya Devlet Başkanı ile sorulu-cevaplı basın toplantısı yapıyor.
Bırakın Türkiye'yi, kendisini İslam dünyasının lideri, müminlerin Halifesi ilan eden zatın Kolombiya Devlet Başkanı kadar bir itibarı yok...
Göreve geldiğinden beri Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'la iki defa görüşen Trump, bugün veya yarın üçüncü görüşmesini yapacak Filistin'de mesela...
Amerikalı gazeteciler, güya Amerika ile ilişkilerine “nokta” koymak için Washington'a gelen Saraydaki şahsın, Beyaz Saray'da Başkan Trump'a yaptığı yağcılığı konuşuyorlar. Elbette, Trump'ın Amerika'da başkan seçilmesi önemli bir olay, ama kimsenin bugüne kadar Trump'ın yüzüne, “Efsanevi bir seçim zaferi kazandınız” dediğini duymadım.
Hiçbir Orta Doğulu lider de bugüne kadar Trump'a, “Seçilmeniz bölgemizde büyük umutlar uyandırdı” demedi. Çünkü, Trump'ın seçilmesi, Amerika'nın iç dinamikleriyle ilgili bir olay, Orta Doğu ile bir ilgisi yok. Hillary Clinton da seçilmiş olsa aynı şekilde...
Çok basit yağcılık ifadeleriydi bunlar. Trump bile şaşırdı ve müstehzi bir ifadeyle güldü.
Baktı ki Washington'da kapılar açılmıyor. Yağcılığa yeltendi Saraydaki şahıs...
İyi ki gitti Washington'a... Adamları gösteri yapan insanlara salrdırırken, arabasının içinde onları izlediği, hatta büyük ihtimalle saldırı emrini verdiği görüntülerle ortaya çıktı.
Amerikan medyası, “Gaddar rejimin adamları” dedi bunlara...
“Washington'da insanlara böyle pervasızca saldıranlar, Türkiye'de kimbilir görmediğimiz, duymadığımız neler yapıyor?” diyor şimdi bütün dünya...
Wall Street Journal gazetesinin Beyaz Saray'daki görüşmeden iki gün sonra yayınladığı haberin başlığı şöyle:
“Savcılar, Michael Flynn'in Türkiye'den aldığı paraların, ulusal güvenlik danışmanı iken aldığı kararlara etki edip etmediğini araştırıyor.”
Flynn olayı bir başka suçüstü hali...
Amerikan Kongresi, şimdi Flynn olayını didik didik edecek. Olayın Türkiye boyutunda ne rezaletler olduğu da ortaya çıkacak... En az Rıza Sarraf dosyası kadar Saraydaki şahsı deşifre edecek bir olay Flynn dosyası...
Kimb bilir ne umutlar bağlamıştı Flynn'e... Önce Rıza'yı kurtaracaktı. Sonra, Hizmet hareketi'yle ilgili planlarını icra edecekti onunla... Kendince Başkan Trump'ı manüple etmenin hesaplarını yapıyordu.
“Trump Cemaat'in parasıyla başkan seçilmedi ki” gibi abuk sabuk laflar bile etti. Ama hatırlarsanız, Trump'ın başkan seçilmesinden sonra buraya yazmıştım Saraydaki şahsın boş hayaller kurduğunu...
Dün Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da İslam ülkelerinin devlet başkanlarıyla biraraya gelen Trump'ın konuşmasını dikkatle dinledim.
Trump'ın konuşmasını dinleyen liderlere baktım.
Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev oradaydı.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev oradaydı.
Pakistan Başbakanı Nawaz Şerif oradaydı.
Toplantının ismi “İslam Zirvesi”, ama Türkiye ile yetinmeyen, kendisini İslam dünyasının lideri, müminlerin Halifesi görün zat orada yoktu! İşte buraya kadar dedim kendi kendime...
Trump konuşmasında, IŞİD ile mücadele eden ülkeleri tek tek saydı.
IŞİD'e karşı hava operasyonlarına katılan Ürdünlü plotları övdü.
IŞİD'e karşı mücadele eden Lübnan ordusunu övdü.
Musul'da IŞİD ile savaşan Irak'ın Kürtlerini, Şiilerini, Sünnilerini övdü.
Ama Türkiye'den bahsetme gereği duymadı. Güya Türkiye, IŞİD ile savaşmak için Suriye'ye girmişti. Açıklanan rakamlara göre TSK Suriye'de 70'ten fazla şehit verdi, yüzlerce yaralı var. Rakamların daha fazla olduğuna dair uluslararası medyada yayınlanan haberler var.
Ama Trump, TSK'nın Suriye'ye girmesinin IŞİD ile mücadele amacı taşımadığını gayet iyi biliyor.
Türkiye'de hergün yalanlarıyla kitleleri uyutan, elindeki medya gücüyle her gün insanların beyinlerini yıkatan Saraydaki şahıs, Başkan Trump'ı kandıracağını sanıyordu. Boş hayaller...
Yalancının mumu yatsıya kadar yanarmış... Yatsıyı bile görmedi bunların mumu... Eridi gitti.
Cumartesi günü, NBA basketbolcusu Enes Kanter, Hizmet okullarının Bükreş'te düzenlediği festivaline katılmak üzere gittiği Romanya'da hava alanında mahsur kaldı. Çünkü Türkiye'nin Romanya Büyükelçisi pasaportunu iptal ettirmişti.
New York Times gazetesi, NBA ve Amerika Dışişleri Bakanlığı'nın devreye girmesiyle Enes Kanter'in Londra'ya geçtiğini duyurdu.
Enes Kanter, hava alanında tutulurken bir mesaj paylaştı sosyal medya hesabında... Saraydaki şahıs için günümüzün Hitler'i dedi.
Dünyanın bütün önde gelen medya organları haber yaptı bu olayı...
Dört yıldır sürdürdüğü cadı avcılığında sınır tanımayan gaddar bir rejimin, yeni bir vukuatı olarak...
Güya, Trump ile konuşarak “nokta”yı koyacaktı Saraydaki şahıs... Baktı ki olmuyor, “virgül”e döndürdü işi...
Ama hiç şüpheniz olmasın. Birgün mutlaka ebedi zannettiği saltanatına nokta konulacak...
Kendini ebedi zanneden Hitler'in, Stalin'in, Saddam'ın, Kaddafi'nin saltanatlarına, gaddar rejimlerine nokta konulduğu gibi...
Türkiye'yi perişan eden, Türkiye'yi hergün dünyaya rezil eden bu pespaye, gaddar rejimin de birgün sonu gelecek...