Danıştay
Başkanı, “Olağanüstü Hal kararnameleri ile özgürlükler
kısıtlanmamıştır” diyor.
Şaşırdık mı?
Rize'ye gidip Saray'daki şahısla birlikte çay toplayan bir Danıştay Başkanı'ndan başka nasıl bir konuşma bekleyebiliriz? Saraydaki şahsı görünce, düğmesi olmayan cübbesini iliklemek için telaşla düğme arayan bir Danıştay Başkanı ancak böyle konuşur.
Bir kadın Danıştay Başkanı düşünün ki, sırf Cemaat mensubiyeti iddiasıyla 17 bin kadını tutuklamış, 500 küçük çocuğu anneleriyle hapishaneye almış bir düzende, “Özgürlükler kısıtlanmamıştır” diyor! Elbette tarih kaydediyor bu sözleri...
Türkiye'de yüksek yargının hali bu... Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay'ın durumu farklı değil...
Cumhuriyet gazetesi internet sitesinin yayın yönetmeni Oğuz Güven'in gözaltına alınması üzerine İstanbul Barosu eski Başkanı Turgut Kazan, “Türkiye'de hukukun zerresi kalmadı” diyor.
Bade harabül Basra Sayın Turgut Kazan...
Türkiye'de bu kadar hukuksuzluğun yolunu açan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nda (HSYK) Turgut Kazan'ın sosyal demokrat arkadaşları var. Bu düzenin en büyük savunucusu HSYK Başkanvekili mesela...
Geçenlerde bir CHP milletvekili, yeni hakim ve savcı yapılan kişilerle ilgili çok çarpıcı listeleri bir basın toplantısı ile açıkladı. Avukatlıktan hakimliğe geçiş sınavıyla yargıya alınan 900 kişiden 800'ü partili... Mesela bir avukat yazılıdan 80 puan almış, mülakatta elenmiş. Ama 55 puan alan partili avukat, hakim yapılmış. Bunların çoğu partinin il ve ilçe teşkilatlarında görev yapan kişiler...
Sonra anlaşıldı ki bu sayı aslında daha fazla. Tek bir sınavla avukatlıktan hakimliğe alınan kişi sayısı tam 1.341 ve bunların yüzde doksanı parti mensubu.
Peki nihai olarak bunların mesleğe kabullerini ve tayinlerini hangi organ yapıyor? Sosyal demokrat Turgut Kazan'ın arkadaşlarının da olduğu HSYK...
Geçenlerde Adalet Akademisi'nin partizan başkanı, “2 bin 500'den fazla hakim ve savcı alındı. Mülakatları devam eden 3 bin 800 kişilik grubun alımı yapılacak. Böylece Hakim ve savcı sayısı 20 bini aşacak.” diyordu. Havuz gazetesi, “Yargıya taze kan” diye başlık atmıştı bu haber için.
Maalesef taze kan dedikleri işte bu isimler...
Bunları nihai olarak yargıya alan, tayinlerini yapan organ elbette HSYK...
Başkanlık referandumundan sonra, şimdi yeni bir kurul oluşturuluyor. Adı, Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK)...
Bu kurulun 7 üyesini güya Meclis seçecekmiş, bir bakıyorsunuz, HSK üyesi olmak için Meclis'e başvuran 83 adayın içinden yine partililer seçiliyor.
Evet Bade harabül Basra Sayın Turgut Kazan...
Sizinle İstanbul'da yaptığımız bir konuşmayı hatırlıyorum. HSYK'nın sosyal demokrat üyeleri haktan, adaletten ayrılmayacak, onları tanıyorum demiştiniz. Sonucu hep beraber görüyoruz.
15 Temmuz'un ertesi günü yüzlerce Yargıtay ve Danıştay üyesi, hukuk ayaklar altına alınıp tutuklanırken sessiz kaldınız. Anayasa Mahkemesi ve HSYK'nın bazı üyeleri tamamen hukuksuz bir şekilde tutuklanırken sessiz kaldınız.
Şimdi, “Sizi buraya getiren kuvvet böyle istiyor” diyen Yassıada Mahkemesi Başkanı Salim Başol gibi konuşan bir Danıştay Başkanı var. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay'ın başkanları neredeyse günaşırı saraydalar...
Geçenlerde bir hükümet üyesi, ihraç edilen ve tutuklanan yargı mensuplarının sayısını vermiş. Rakamlar dehşet verici: 2 Anayasa Mahkemesi üyesi, 5 HSYK üyesi, 131 Yargıtay üyesi, 43 Danıştay üyesi, 2.522 hakim, 1.183 savcı...
Referandumdan sonraki ihraçlarla beraber, 4 bin 300'ü aştı ihraç edilen ve tutuklanan hakim, savcı sayısı...
Tutukladığı kadın meslektaşının boynuna sarılıp “Kurban sen misin, ben miyim bilmiyorum, bu kararı almaya mecburum” diyerek ağlayan kadın hakimler var.
Aylardır tutuklu olan gazetecileri tahliye etti diye tenzili rütbe ile görevden alınan mahkeme başkanları var.
Sarayın istediği yüzlerce tutuklama kararı verdiği halde, duruşmada iken bir anda gözaltına alınıp tutuklanan sulh ceza hakimleri var.
Geçenlerde tutuklu bir yargı mensubu Yeni Asya gazetesine mektup yazmış. Bir çok insanı Cemaat mensubu diye tutuklayan bir hakimle şimdi aynı cezaevi koğuşunu paylaşıyorlarmış.
Bir kaç yıldır Cemaat yargılaması yapan mahkemelerin başkanları, üyeleri, duruşma sırasında gözaltına alınıp tutuklanıyor.
Ama bir bakıyorsunuz, yöneticileri ve yazarları tutuklanan, son olarak internet sitesi yayın yönetmeni gözaltına alınan Cumhuriyet gazetesi, “Yargıda Cemaat gitti, parti geldi” diye manşet atıyor hala...
Dört yıl önce, Türkiye'deki toplam hakim ve savcı sayısı 15 bindi. Şimdi 20 bini aşmak üzere...
Tablo çok açık... Son HSYK seçiminde listesine oy vermeyen 5 bin 500 hakim ve savcıyı tek tek ihraç ediyor Saraydaki şahıs... Ve son başkanlık referandumu ile birlikte tepeden tırnağa bir Saray yargısı oluşturacak.
Keşke Türkiye'nin sosyal demokratları, “İran'dan ders alın, devrim yerleşince İran'ın sosyal demokratları nasıl tasfiye edildiyse, sizin akibetiniz de öyle olacak” uyarılarına kulaklarını tıkamasalardı.
En başta da Sayın Turgut Kazan ve HYSK üyesi sosyal demokrat arkadaşları...
Turgut Kazan doğru söylüyor. Türkiye'de artık hukukun zerresi yok.
Turgut Kazan bir şey daha söylüyor: “Türkiye Meksika oluyor. Kimsenin can emniyeti yok. Eşinizle, çocuğunuzla gezerken, işe giderken, cenaze törenindeyken vurulup yere düşeceksiniz, öleceksiniz...”
Türkiye maalesef şu anda böyle bir ülke... İnsanların kaçırıldığı, sokaklarda gündüz saatlerinde infazların, çatışmaların yaşandığı, çetelerin yeniden işbaşı yaptığı bir ülke... Çete liderlerinin hapishaneden çıktığı, binlerce öğretmenin, akademisyenin, hakimin, savcının, polisin, askerin hapishaneye girdiği bir ülke...
Ne yazık ki, Türkiye'de bu hukuksuz rejimin yerleşmesinde en büyük katkıyı bu dönemin HSYK'sı yaptı.
Bu dönemin bütün aktörleri gibi, tarih bu dönemin HSYK üyelerini de kaydedecek... Hukuksuz bir Saray rejiminin, İslamcı bir Nazi rejiminin ortakları olarak elbette...
Faruk Mercan