Cebrâil’in (as): ‘Ramazana yetişmiş, Ramazanı idrak etmiş olduğu halde Allah'ın mağfiretini kazanamamış, afv ü mağfiret bulamamış kimseye yazıklar olsun, rahmetten uzak olsun! Burnu yere sürtülsün!' dediği duaya Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ‘amin!' diyor. (Buharî, el-edebu’l-müfred- 1419/1998; Taberanî-evsat- h. no: 8994)
Keşke, Efendimiz’in (sav) bu ‘amin!’le ne demek istediğini idrak edebilseydim. “Size, kendi içinizden öyle bir peygamber geldi ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona pek ağır gelir. O size çok düşkün, mü’minlere çok şefkatli, çok merhametlidir." (Tevbe Sûresi, 9/128) denilen o Yüce Peygamber’in (sallallahu aleyhi ve sellem) bu duaya ‘amin!' demekle bana ne anlatmak istediğini…
Mahşerin dehşetinden herkesin, hatta peygamberlerin bile “Nefsim, nefsim!” dedikleri sırada, Resûl-u Ekrem’in (aleyhissalâtü vesselam), “Ümmetim, ümmetim!” diyerek merhametini ve şefkatini göstereceği halde acaba neden ‘yazıklar olsun o kula!.. Burnu yerde sürtsün!' dediğini bir kavrayabilseydim.
Ah bir anlayabilseydim, kendisini taşlayarak kovalayanlara bile merhamet gösterip "bilseler böyle yapmazlardı" diyen Rahmet Peygamberi’nin (aleyhissalâtü vesselam) ilâhî hikmet ve gayeye göre benim gufrâna mazhar olmamı, affedilmemi istediği için ‘amin!’ dediğini…
Efendim’in (sallallahu aleyhi ve sellem) bana olan hadsiz şefkatini, körelmiş gönlüme bir anlatabilseydim! Allah’ın değer verdiği bu manevi fırsat dönemlerini kaçırmamı istemediği için beni ikaz ettiğini…
Eğer kaçırırsam, burnumun hem burada hem de ötede zaten sürtüneceğini kafama tam oturtabilseydim keşke!
Akıp giden zamanı iyi değerlendiremediğimden dolayı Rabbim’in merhamet ederek böyle manevi bir mevsimi daha lütfettiğini… Receb, Şaban ve Ramazan aylarını Kur’an, namaz, oruç, sadaka, zekat ve dualarla bereketlendirmem için bana bir fırsat daha verdiğini… Ve bunun belki de son bir fırsat olduğunu ah kararmış kalbim hissedebilseydi!
Keşke…önümde değerli bir Ramazan-ı Şerif Ayı’nın ve içerisine final olarak konulmuş bir Kadir gecesinin durduğunu basiret dürbünüyle görebilseydim. Bu rahmet atmosferinden istifade etmek ve fırsatı kaçırmamak için Ramazan’ın öncesine konulmuş olan Receb ve Şaban’ı iyi yaşamam gerektiğini… Ancak bu iki aya sindirebildiğim kadar acz, fakr, şevk ve şükür ile Rahmet Ayı Ramazan’ın yakalanabileceğini bir de kendime anlatabilseydim.
Keşke, Ramazan ayının bereketini, Kadir Gecesi’nin manevi havasını, ruhen, bedenen, hayalen ve aklen tam manasıyla yakalayabilmem için öncesindeki günleri ve geceleri dolu dolu geçirmem gerektiğini sadece okumakla kalmasaydım.
Receb ve Şaban aylarının, namazdan önceki abdest; farzdan önceki sünnet gibi olduğunu... Ruhumu, kalbimi ve aklımı, Receb ve Şaban ile…Regaib, Mirac ve Berat ile kanatlandırıp Ramazan’ın ufkuna, bin aydan hayırlı olan Kadir Gecesi’nin zirvesine taşımak için iyi bir hazırlık yapmam gerektiğini… Hayvâniyetten çıkıp, cismâniyeti bırakıp, kalb ve ruhun derece-i hayatına girmem için’ bu üç ayların bulunmaz bir nimet olduğunu tam anlayabilseydim keşke.
Üç ayların başında dilime pelesenk olan ‘Allâhümme bârik lenâ fi Recebe ve Şa’bân, ve belliğnâ Ramazân’ (Allah’ım, Recep ve Şaban ayını bize mubârek kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır.) mübarek beyanlarını söylerken gırtlağımdan da aşağıya indirebilseydim.
Bediüzzaman Hazretleri, kutlu aylar olan Receb, Şaban ve Ramazan’dan bahsederken “Her hasenenin sevabı başka vakitte on ise, Receb-i Şerif’te yüzden geçer, Şaban-ı Muazzama’da üç yüzden ziyade ve Ramazan-ı Mübarek’te bine çıkar ve cuma gecesinde binlere ve Leyle-i Kadir’de otuz bine çıkar.” diyor.
Bu sözleri de yüzlerce kez okuyorum, anlatıyorum. Ama keşke, bu sözlerin karşılığı olacak amellerle meşgul olabilsem.. şimdiden hazırlığımı yapsam, ruhumu ve bedenimi ince bir temizlikten geçirsem...
Yoksa yine hızla gelip geçecek mi bu aylar?! Ve ben arkasından her zaman ki gibi elim boş mu bakacağım!
Bak! İşte Recep Ayı önünde duruyor:
Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), Regaib Kandili’nde yapılan duaların Allah katından geri çevrilmeyeceğini müjdeliyor. Regaib Kandili, Allah’ın rağbet ettiği gece. Allah, bu gecede, müminlere, ihsanlar, ikramlar (rağibetler) yapar. Allah’ın rağbet ettiği, değer verdiği bu geceye sen ne kadar değer veriyorsun? O gün gece boyunca içten yakarmalarla hem kendin hem de İslam alemi için yalvarıp yakarabilecek misin? Allah’ım kardeşlerimizi kurtar! deyip inleyebilecek misin?
Keşke! Şimdiden tutuşsam. Lafzen ve hayalen bolca tövbe istiğfar çeksem. Kaza namazları ile birlikte teheccüd, evvabin, kuşluk ve hacet gibi nafile namazları kılsam. Bunu fıtratımın bir parçası haline getirsem…
Peygamber Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) okuduğu sabah-akşam duaları ile hacet duasını dilimden düşürmesem. Cevşen’i okusam. Pazartesi ve perşembe oruçlarıyla Regaib Kandili’ne hazırlık yapsam.
Bu gayretlerle Receb ayının sonundaki Miraç Kandili’ni de ah bir yakalasam!Bediüzzaman Hazretleri, “Miraç Gecesi, ikinci bir Kadir Gecesi hükmündedir. Bu gecede mümkün oldukça çalışmakla kazanç birden bine çıkar.” sözleriyle bu gecenin kıymetini ifade ediyor. Coşkun duygularla bu geceyi de idrak etsem ve benliğimin her zerresine içirebilsem keşke…
İşte Şaban Ayı kazanca çevirebilirsen:
Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), Şaban ayında Ramazan için pek çok hayır dağıtıldığı için bu aya bu ismin verildiğini ifade ediyor. Hz. Aişe Validemiz (ra) “Resulullah’ın Şaban ayındaki kadar oruçlu olduğu bir ay görmedim.” diyor.
Şaban ayı içerisinde yapılan duaların geri çevrilmeyeceği müjdesinin verildiği mübarek Berat Kandili bulunuyor.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Berat Gecesinin feyiz ve bereketini şu şekilde anlatıyor:
“Şaban’ın on beşinci gecesi geldiğinde geceyi uyanık hâlde ibadetle, gündüzü de oruçlu olarak geçirin. O gece güneş battıktan sonra Allah rahmetiyle dünya semasına tecelli eder ve şöyle seslenir:
‘İstiğfar eden yok mu, affedeyim ve bağışlayayım. Rızık isteyen yok mu, hemen rızık vereyim. Başına bir musibet gelen yok mu, hemen sağlık ve afiyet vereyim.’ Böylece tan yerinin ağarmasına kadar bu şekilde devam eder.” (İbn-i Mâce, İkâme: 191).
Allah rahmetiyle dünya semasına tecelli ettiği bu gecelerde keşke ben de gafil gafil uyumasam! Bu geceleri hayatımın son fırsatı bilip affıma ferman arasam!
Keşke Berat fermanımı bu gecede elime alıp Ramazanın hayır ve bereketine kavuşsam!
Ve final ayı Ramazan: Bereketiyle, mağfiretiyle seni kucaklamak istiyor!
On bir ayın sultanı ve ayların en faziletlisi Ramazan. Bu ayda Kur’an nazil olmaya başlamış ve ay boyunca oruç tutmak farz kılınmış. Kur’an-ı Kerim’deki ifadesiyle bin aydan daha hayırlı olan “Kadir Gecesi” de Ramazan ayında.
Allah tarafından kabul edilmiş, tertemiz 84 yıllık bir ömrü yakalamak sana kalmış.
Keşke bu ayın her gecesini Kadir bilip güzel geçirsem. Manevi hayatımın yenilenmesi adına dinî içerikli okumalarla beslensem. Bol bol Kur’an-ı Kerim okusam, hatim yapsam, meali üzerinde tefekküre dalsam.
Ama özellikle de başta ülkemizdeki mağdur insanlar olmak üzere bütün ümmet-i Muhammed’in (aleyhissalâtü vesselam) her türlü musibetten kurtulup selâmete çıkması, maddî manevî sıkıntılardan sıyrılıp inşiraha kavuşması niyetiyle, ayrıca insanlığın sulh atmosferine meyletmesi ve en yüce hakikatlere uyanması ümidiyle bir dua insanı kesilsem.
Ah keşke!.. bu mübarek ayların gecesinde gündüzünde:
“Allahım! Nâm-ı Celîlin’i dünyanın her yerinde bir kez daha i’lâ buyur. Bizim ve dünyanın her köşesindeki bütün kullarının kalblerini imana, İslâm’a, Kur’ân’a ve iman hizmetine aç ve bizi bu vazifede istihdam buyur. Gökte ve yerdeki kulların arasında bizim için sevgi ve hüsnükabul vaz’ et!” diye dua edip yakarsam…
Ah keşke!...