Yarasanın ışıktan ürktüğü gibi, menfaatperest, koltuk sevdalısı, hırsız, zalim ve cahiller de bilgili, düşünen, işinin ehli, başarılı insanlardan korkarlar. Bunda da haklıdırlar, çünkü saltanatlarını böyle donanımlı insanların var olduğu ortamda devam ettirmeleri mümkün değildir. Er veya geç “hak”, “güc”ü yenecektir. O gün geldiğinde de suçlar ve suçlular ortaya çıkacaktır. Tarih boyunca bu döngü sürüp gitmiştir.
Bu döngü devam edip dururken maalesef maddi-manevi birçok kayıp da yaşanmaktadır. Soykırım, zulüm ve baskılara maruz kalan insanların önünde üç seçenek vardır; sesini çıkarmayıp güç sahiplerine itaat etmek, ses çıkarmak suretiyle muhalefet etmek ve sonuçlarına katlanmak ve bunların olmadığı beldelere göç ederek insan olmanın gereğini sergilemek.
Çok para kazanma ve lüks yaşamayı hedefleyenleri istisna edecek olursak göç veren her toplum zenginliklerini kaybediyor demektir. Bilimsel çalışma yapan, düşünüp fikir üreten, ekonomiye katkı sağlayan ve dinini hakkıyla yaşayıp çevresine örnek olan insanların terk ettikleri ülkeler literatürde hep ikinci, üçüncü sınıfta yer almaktadırlar.
Dünyaya nizam veren ülkelere baktığımızda ise “göç veren” değil, “göç alan” kategorisinde oldukları görülüyor. Özellikle Amerika, İngiltere, Kanada, Avustralya, Almanya gibi ülkeler kendi alanlarında başarılı olan herkese kucağını açmak suretiyle daha da güçlü hale gelmektedirler. Buralara göç eden insanların ülkelerine baktığımızda, demokrasinin olmadığı, insan haklarının hiçe sayıldığı ve “tek adam” rejiminin hâkim olduğunu görürüz.
Hak, adalet, özgürlük ve refahın olmadığı her yerde, beyin göçü kaçınılmaz bir gerçektir ve geçmişi çok eski devirlere dayanır. İbni Sina bu gerçeği bin yıl önce “Bilim ve sanat, itibar görmediği ülkeyi terk eder” demek suretiyle ortaya koymuştur.
1492’de İspanya’dan kaçan Yahudilere Osmanlı sahip çıkmış ve ticari alandaki tecrübelerinden istifade etmiştir. Coğrafi keşifler sonucunda özellikle İngiltere’den göç eden İngilizler, Amerika, Kanada ve Avustralya’nın kurulmasına öncülük etmişlerdir. 2. Dünya Savaşından önce Albert Einstein ve birçok bilim adamı Hitler’den kaçıp Amerika’ya yerleşmiş ve süper güç olmasına katkı sağlamışlardır. Hatta o bilim adamlarından bazılarının ilk durak olarak seçtikleri Türkiye’deki üniversitelerde kurdukları sistem hala yürürlüktedir.
Kalifiye olmayan insanların göçü kendi ülkesi için olumlu olarak değerlendirilebilir ama eğitimli ve başarılı insanların göçü anavatanı açısından olumsuz bir durumdur. Bununla birlikte bu olumsuz durum geri dönüşlerle ülke adına avantaja dönüşebilir. Örnek olarak Amerika’dan geri dönen bilişim sektörü çalışanlarının Hindistan’a katkısı bu kategoride ele alınabilir.
Nitelikli insanların en çok göç ettiği ülke olan Amerika her yıl yaklaşık 200.000 uzman kabul etmektedir. Ayrıca her yıl 1 milyon civarındaki öğrenci, eğitim için Amerika’yı tercih etmekte ve yaklaşık %70’i eğitimini tamamladıktan sonra kendi ülkesine dönmemektedir.
Birleşmiş Milletler raporuna göre beyin göçünden dolayı Hindistan her yıl 2 milyon dolar, Rusya ise 50 milyon dolar civarında maddi kayba uğramaktadır.
Türkiye, en fazla beyin göçü veren ülkeler içinde ilk 10 arasındadır ve maalesef iyi eğitim gören her 100 Türk vatandaşından 65’i başka bir ülkede yaşamayı tercih etmektedir. Amerika’ya en fazla öğrenci gönderen ülkeler arasında Türkiye 9. sıradadır.
İnsanoğlu hayatı boyunca emek verdiği şeyin karşılığını almak ister, bir yerde bunu alamıyorsa alacağı yere gider. Beyin göçü, insan onuruna, emeğine ve yeteneklerine saygı duyulmaması sonucu, kendisine fırsat verilen ülkelerde imkân bulma hadisesidir. Aksi halde oralarda kalmaları için de bir sebep bulunmayacaktır.
Bir ülkedeki siyasi durum beyin göçünün en önemli sebebidir. Çünkü gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde siyaset her şeyi etkiler. Ülkede maaşların düşük vergilerin yüksek olması, geleceğe dair gerçekçi hedeflerin olmaması, bilime önem verilmemesi, teknoloji alanında yatırım yapılmaması, ekonomik istikrarsızlık, gereksiz bürokratik işler, işsizlik, gelecek endişesi, ayrımcılık, ötekileştirme, yaşam tarzına müdahale, eğitim kalitesinin düşük olması, vs. iktidardakilerin sebep olduğu faktörlerdir.
Beyin göçünün sebepleri sadece göç veren ülkenin şartlarına değil, gidilen ülkenin durumuyla da ilgilidir. Ücretlerin yüksek olması, çalışma imkânları ve kolaylıkları, gelişime açık yapılar, fırsat bolluğu ve mesleki açıdan tatmin gibi konular beyin göçünü etkileyen faktörlerdir.
Bir ülkenin gelişmesi, güçlü olması için iyi yetişmiş, yetenekli, kalifiye insanlara sahip olması gerekir. Böyle insanları elinden kaçıran ülkelerde üretim gücü azalır, eğitim seviyesi düşer, bırakın yerinde saymayı gerileme yaşanır, yatırımlar yetersiz kalır, işsizlik artar, fakirleşme başlar, ihracattan çok ithalat yapılır ve dışa bağımlılık artar.
Öte yandan göç etmek zorunda kalan insanlar gittikleri ülkelerin kalkınmasına, gelişmesine ve zenginliğine katkı sağlar. Bu katkılar ekonomi, bilim, sanat ve spor gibi birçok alanda olmaktadır.
Yapılan araştırmalar Türkiye’de beyin göçünün hep olduğunu ama 2010’lu yıllarda büyük bir ivme kazandığını ortaya koyuyor. Bunun en büyük sebebinin eğitimli insana saygının bu yıllarda en alt düzeyde olması olarak gösteriliyor. Böyle durumlarda ülkeler tedbir alırken Türkiye’de bu alanda hiçbir çalışma yapılmamaktadır. Üstüne üstlük AKP’li siyasetçiler eğitimli insanları hor gören beyanatlar vermeye devam etmektedirler.
Gelişmiş birçok ülke eğitimli mültecileri alabilmek için yarışırken Türkiye’deki siyasetçiler tam tersini yapmakta eğitimli insanlara Anadolu topraklarında hayat hakkı tanımamaktadır. Yani “Başarıyı cezasız bırakmama” konusunda ellerinden geleni yapmaktadırlar.
Bu haliyle Türkiye, yukarıda sıraladığım beyin göçüne sebep olan hemen hemen her şartı iktidardaki siyasetçiler eliyle yerine getirmektedir. Normal şartlarda denge unsuru olması gereken yargı, medya ve sivil toplum kuruluşları sahip oldukları imkânları kaybetmemek için iktidarın yanında yer almakta ve bu suretle onun ekmeğine yağ sürmektedir. Muhalefet partileri ve muhalif kişiler ise Erdoğan’ın talimatıyla harekete geçen bu birleşik güç karşısında dik duramamaktadırlar. Kim olursa olsun gerçeklerden birazcık bahsedenler hemen F… yaftası ile soluğu savcılıkta/emniyette almaktadırlar.
Hal böyle olunca da sadece Hizmet Hareketi mensupları değil her kesimden eğitimli ve başarılı insanlar Türkiye’yi terk etmektedirler.
Türkiye İstatistik Kurumuna (TÜİK) göre ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel nedenlerle Türkiye’den göç edenlerin sayısı 2017 yılında bir önceki yıla göre %42,5 artarak 253.640 kişi oldu. New World Wealth’in (NWW) yayınladığı “Milyoner Göçü 2018” raporuna göre nüfusa ve milyoner sayısına göre en fazla göçü veren ülke Türkiye oldu. Rapor, iki yılda toplam 12 bin Türk milyonerinin ülkesini terk ettiğini gösteriyor.
İletişim ve ulaşımın çok kolay olduğu yaşadığımız bu dönem itibariyle artık sermaye ve bilginin vatanı yoktur. Marifet de iltifata tabi olduğundan nerede bir güzellik varsa insan oraya gidecektir. Nitekim gelişmiş ülkeler bu uğurda ellerinden geleni yapmakta ve dolaylı olarak diğer ülkeleri sömürmeye devam etmektedirler. Bu durum “Bilgi kimdeyse, güç ondadır” sözünü doğru kılıyor.
HALİT EMRE YAMAN
@halitemreyaman2