Yeni ekonomik planın mimarları her şeyden önce hükümet ve Saray'a karşı iyice dibe çakılan güven sorununa yatırım yapmak zorunda olduklarının farkındalar. Öyle olmalı ki, medyaya yansıyan yönü ile de modern bir izlenim verilmeye çalışılmış. Daha ilk günden Orta Vadeli Program'ın hemen peşine parantez içinde (OVP) kısaltmasının (initials) yazılması da bunun bir parçası. “Çok kullanacağız ya, dile kolay gelsin!” gibi pratik bir yön de sözkonusu olabilir.
Saray ve iktidar üç kuruşluk yatırımlara isim seçerken milli ve manevi çeşnisi ağır isimlendirme konusunda ısrar ediyor ki, kültür emperyalizmine karşı direnç gözlerden kaçmasın. Ekonomiden sorumlu bakan, seçimlerden sonraki dişe-tırnağa dokunan bir şey yaparken farklılık ortaya koymak zorunda. Saray'ın kulağına gitmesin ama daha ilk günden OVP kısaltması ile işe başlamak “Planın mimarı benim. Saray'ın ileri-geri atıp tutmalarına aldırmayın!” gibi bir iddia da ima ediyor. Saray'ın kısa süreliğine bile yedek kulübesine alınması, iktidarın sinir uçlarına dokunabilir. İktidar bir zamanlar kendisine AKP denmesinden rahatsızlık duymuş “Partimizin tam ismini söylemeyenler, emperyalistlerin uşaklarıdır!” diye etrafa veryansın etmemiş miydi?
Türk Yüzyılı Uzun Vadeli Programı için (TYUVP) kullanmadık, o biraz fazla ütopik, biraz fazla sürreal ve etnik mi kaldı ne? Uzun Vadeli Program'ın kendi asıl ismi gibi kısası da espri ve alay mevzuu olur endişesi de haklı bir gerekçe. Şeytanı detaylarda arayan işbirlikçi (!) entelektüellerin ekmeğine yağ sürmemek için yere göğe sığdıramadıkları “Türk Yüzyılı” abartısına en fazla altı ay dayanabildiler. Şimdi küçük bir OVP'leri oldu ona seviniyorlar.
Hükümet ve Saray'ın düştüğü çıkmaz, doluya koysan almıyor boşa koysan dolmuyor çaresizliğine kilitlendi. “Bunu düzeltse düzeltse Saray düzeltir!” diyenler de acı acı yutkunmaya başladılar bile. Hesap ortada; şimdilik dükkanı açık tutmak için ter döküyorlar. Kaç defa söyledik; elden gelen ile öğün olmaz, gelse de zamanında gelmez!
Yılın sonuna şurada üç ay kaldı. Dünyanın, geçmiş ticari yılın envanter dökümünü yapıp kar-zarar hesabına hazırlandığı dönemde, OVP ile bir şey yapıyor görünmek biraz ucuz kaçtı. Ne yani Uzun (!) Vadeli Program'ın suyu mu çıktı? Orada dursaydı, ne güzel ütopik seranatlar dizip, Türk Yüzyılı diye sevindirik oluyordunuz.
Ayrıca, o eskisinin altına imza atıp sonradan ortadan kaybolan ya da ıskartaya çıkartılan ekonomiden sorumlu ekip nerede? Yahu bu planları yapanların görev ve sorumluluk sınırı yok mu? Yapılan plan ve projeler çökünce faturasını vatandaşa fatura edip gece karanlığında araziye uymak olsa olsa Saray'a ait ekonomik ait bir ekonomik model olabilir.
Sene başında konuşulmaya başlayan işçi, memur ve emekli maaşları konusundaki belirsizlik de bu yeni versiyon planın yakın vadeli hedefleri arasına mı girecek ne? Saray da içine sinmese de durumun farkında olmalı ki, seçim öncesindeki bonkörlüğünü derin dondurucuya aldı. Ha bu arada, pahalılık, maaş ve geçim sıkıntısı gibi problemler için herkes nefesini iyi ayarlamalı, Önümüzde zor geçecek beş uzun yılın olduğunu hatırlatalım. Seçim öncesi şikayetleri dile getirip, kendimizi tekrara düşmeyelim.
Türkiye'nin nüfus yoğunluğu ve coğrafik avantajları bu iktidar ile başlamadı. Gerçi Saray ve iktidar bunu da kendilerinden biliyor ama olsun. Keşke tek akli arızaları bu olsa. Dünya ülkelerinin Türkiye ilgisi romantik değil ve nüfusun piyasa ekonomisi açısından önemini biliyorlar. Uzun ve kısa vadede gerçekleşecek geri dönüşler için yapılan yabancı yatırımlar geçici hükümet ve idari mekanizmalar için yapılmıyor.
Yeni ekonomi bakanı hakkında iyi niyet ve başarı temennileri devam ediyor. Bununla birlikte, Sayın Bakan'ın, gerek uzun vadeli gerekse orta vadeli planların hazırlanma aşamasında odada aynı fil'in bulunduğunu hesaba kattığını tahmin ediyoruz. Ülkenin içine düştüğü ekonomik çıkmazın sorumlu aktörleri hala çözümün de parçası oldukları iddiasındalar. Yeni Bakan'ın Batı eğilimli çözüm tekliflerine Saray'ın ne kadar tahammül edeceğini zaman gösterecek. Odanın içindeki fil'in heyheyleri nüksedince ne bakan, ne MB başkanı ne de müsteşarı gözü görmediği tecrübe ile sabit.
Saray sonrası ihtimaller ve tercihler hakkındaki dedikodular devlet sırrı gibi saklansa da, çenesi gevşek kapıkullarının ağzında bakla ıslanmıyor. Parti içinde Saray sonrası için hazırlık yapanların olduğu dedikoduları ta bizim kulağımıza kadar geldi. Zat-ı şahaneleri de kendinden sonrası için düşündüğü talihliyi (!) birilerinin kulağına fısıldamış olabilir. Türkiye'ye yatırım konusunda endişelerini aşamayan yabancı yatırımcılar, benzer dedikoduları uzun vadeli kazanca çevirme gibi bir riski şimdiden göze alıyor olabilirler.
Son günlerde Türkiye'ye karşı cömert davranan Batılı şirketlerin, Ekonomi Bakanı'nın iyi niyetlerine yatırım yapacakları ihtimalini fazla romantik bulduğumuzu ifade etmeden geçmeyelim.