Ha bugün ha yarın, eli kulağında, Sayın Cumhurbaşkanı’na ne zaman kamuflaj giydirecekler diye bekliyordum. Ege Bölgesinde yaygın, lüzumsuz ve alabildiğine israfa açık sünnet merasimlerinde, çocuklara giydirilen uyduruk kıyafetleri gibi, Ortadoğu’da savaşa giren liderlerin kamuflajlı resim çektirmeleri adettendir. Askerlik geçmişi olmayan liderlerde bu özenti kroniktir.
Şehit cenazelerinde, ağlamaklı kareleri yakalayan Saray fotoğrafçıları, çatışmaların merkezinden çok uzak hem de çok uzak karargahlarda “Operasyon yakından izleniyor!” hissi verecek pozları es geçerler mi?
Giyim-kuşam, üstüne yakışanı denk getirme, her giydiğine dikkat etme hususi bir beceri. Bir kaç gün önce Sayın Cumhurbaşkanı’nın üzerine giydirilen kamuflaj-kaban pek iyi durmamış. Hatta takma-sakal gibi iğreti durduğu bile söylenebilir. Hepimiz askerlik yaptık. O kamuflaj adamının üzerine zımba gibi oturmalı, değil mi?
Dış dünyada mizah malzemesi olma dışında pek iş beceremeyen Dışişleri Bakanı da, fırsat bu fırsat deyip, yıllar öncesinin askerlik fotoğraflarını bulmuş çıkarmış. Boş vakti çok herhalde. Havuz medyası da “Resimdekini tanıdınız mı?” şirinlikleriyle, Bakan’ı parlatmaya çalışıyor. Sayın Bakan’ın şu an meşgul olduğu işteki iş bilmezliği ta askerlik yıllarına dayanıyor olmalı. Hangi türden askerlik yaptığını bilmiyoruz-paralı, kısa dönem, bakaya v.s- ama, çarşı izni kıyafeti ile kamuflaj arasındaki farkı anlamayacak kadar işi aceleye getirdiği belli.
Yerimiz müsait değil ki, otuz sene öncesine ait bir kaç kareyi şuralara serpiştirsek! Analar ne yiğitler doğururmuş, herkes bir görse! Bu satırların yazarı da bir kaç kamuflaj eskitecek kadar askerlik hatırasına sahip bulunuyor. Yabana atılmasın!
Operasyon başlayalı epey bir zaman oldu. Şimdiye kadar, Hazret’in üzerine -Cumhurbaşkanını kastediyoruz, Bakan, ciddiye alınmayı hak etmiyor- kalıp gibi oturacak, sevenlerini, tabilerini, müritlerini, beslemelerini “Duruşuna, yürüyüşüne kurban olayım. Doğuştan, Başkumandan be birader!” cezbelerine uçuracak bir sipariş neden ihmal edilir ki?
Önce Kudüs, ardından Afrin patlak verince bu hızlı değişim siyaset aktörlerinin de zihnini dağıtmış olabilir. Sayın Cumhurbaşkanı’na biraz Salahaddin-i Eyyübi, biraz Abdülhamit Han Merhum, olmayacak bir şey ama, biraz da Cumhuriyet kurucularından rol eklenince ortaya hilkat garibesi bir portre çıktı. Afrin Operasyonu Karargahında, iğreti kamuflaj içinde “İlk hedefiniz Akdeniz’dir!” görüntüsünün acemiliği her yanından dökülüyordu.
Saray’ın imajından sorumlu olanların “Efendim, burada Gazi gibi durmanız gerekiyor. Abdülhamid Han’ın vesikalık resmi gibi değil!” diyebilme cesareti göstermeleri beklenir. Hiç olmazsa First Lady’nin nazını kullanıp “Efendi, Kudüs’ü konuşmuyoruz, mesele Afrin!” diyebilmesi lazım.
Giyim-kuşam derken, mevcut iktidarın gözünü kan bürümüş meczupları, Afrin’i pek ciddiye almıyorlar herhalde. İkide-bir üzerlerine kefen giyip, herkesten daha mücahit, daha Müslüman, daha fedai görünmekten ayrı bir şehvet duyuyorlardı ama, Afrin’i ıskaladılar.
İşsiz-güçsüz takımının, ceplerine konan dünyalık karşılığında bazen kefen giyip mücahid, beline silah verilip tetikçi ya da şalvar-cübbe giydirilip özel ve netameli işlerde kullanılması her zaman mümkün. Vazife icabı seçilecek kreasyonlar, parayı elinde tutanların keyiflerine kalmış. Konu mankenleri her zaman hazır.
Kamuflaj, askerliği cidden meslek haline getirmiş, ciddi ve vakur karakterler üzerinde yıllar içinde vücudun parçası haline geldiği için, adam olanlar üzerinde gayet heybetli durur. Kefen ise, bir kez giyilince bir daha çıkarılmaz. İkisini de suiistimal edenleri ciddiye almayın. Onlar kendilerini, kürsüye çıkınca adam, kamuflaj ve kefen giyince kahraman zannediyorlar.
Geçtiğimiz on gündür, sınır hattında feda ettiğimiz çiçeği burnunda delikanlılar, kamuflajları içinde şehadete yürüyorlar. İhtimal bir çoğu Pazar İzni kıyafetlerini hiç giyme fırsatı bile bulamamışlardır. Sayın Bakan’a hatırlatmış olalım.
Kadir Gürcan