Saray'a yakınlığı malum yazarlar, kendilerini aşmış durumdalar. Sekiz yıl sonra gerçekleşen iktidar-muhalefet görüşmesinden neler konuşulabileceğini daha bir hafta önceden tahmin edip öngörü ve ileri görüş açısından birbirleri ile yarışıyorlar. İkili görüşmede neler konuşulabileceğini okurları ile paylaşırken, Saray ve iktidarın söyleyecek bir şeylerinin kalmadığını cümle aleme ifşa ettiklerinin farkında değiller.
İlk başta, alışmaya çalıştıkları yeni anamuhalefet liderinin velinimetleri ile görüşecek olmasından rahatsızlıklarını saklama gereği duymadılar. “Daha dün başkan oldu. Kağıtları nizamiyeye bile gelmedi. Saray'a muhatap olması için zaman lazım!” diyerek tepeden bakmaya kararlıydılar. Yerel seçimler bütün kimyalarını bozdu. Anamuhalefet Genel Başkanı hadi neyse de, İBB Başkanı'na beş yıldır alışamamışlardı. Bir beş yıl daha burunlarından soluyup, katlanmak zorunda kalacaklar. Ne acı?
Devlet Başkanlarının muhalefet liderleri ile görüşmesi sıradan bir durumdur ama, Saray son yirmi yıldır marjinal kalmayı maharet saydığı için sıradan işler anormalleşiyor. Bir ülke lideri için kendi ideoloji ve dayatmalarına hapsolup marjinal kalmak kadar kötü bir şey olamaz. Türkiye Siyaseti bu kötü tecrübeyi iki on yıl içinde ağır bedeller ödeyerek gördü.
Kim ne derse desin, anamuhalefetin gündem belirleme konusunda Saray'ın tekelini kırması oldukça önemli. Toplantı sonrasında anamuhalefet kanadının basın ile paylaştığı detaylar dikkat çekici. İktidar kanadından kendi teklifleri ile alakalı bir açıklama henüz yapılmadı. Herhalde seçimin verdiği iç eziklik yakı tutana kadar el yordamı ile yol almaya devam edecekler.
İkili görüşmede “Esas oğlan” rolünü Saray'a vermeye niyetli medya esnafı, iktidar partisindeki dağılmayı perdelemeye çalışıyor. Saray deplasmanına mahkum liderlerin önlerine ne konursa onunla kifaf-ı nefs etmeleri gerektiğine fena alışmışlar. İBB Başkan adayına kestikleri yenilgi faturasını, Saray'a değil de adresi belli olmayan iktidar mensuplarına dağıtmak şu an akıllarına gelen en acil çare. Moral bulup kendilerini toparlamak için bu tür alışılmış numaralara her zamankinden fazla ihtiyaçları var.
Tek kişilik oyuna alışmış kesimler, iktidarın ayak direttiği ama değişen Türkiye'nin zorladığı mecburi istikametin spot ışıklarını kaybetmekten ödleri patlıyor. Beklenmedik bir şekilde muhalefetin öncülük ettiği değişim rüzgarının geçici bir “Balayı” ya da yeni evlilerin “Cicim ayları” süreksizliğinde eriyip gitmesini bekleyecekler.
Yerel seçimler sonrasında Saray'ın birden barış güvercini kesilmesinin ana sebebi psikolojik insiyaklar. Muhalefet kanadında yaşanan genel başkan değişikliğinden sonra, yeni bir muhalefet stratejisi ile karşılaşmayı kimse beklemiyordu. Aslında İBB Başkanı'nın geçtiğimiz beş yıl boyunca yok sayılmasına rağmen Saray ve iktidar ile iyi geçinme gayretlerini bu değişimin ilk sinyalleri olarak okumak durumundayız. Bilinçli ya da bir rastlantı eseri İBB Başkanı'nın elinde tuttuğu bu kart üç oyunda da da işini çok kolaylaştırdı. İstanbul seçmenini ikinci bir beş yıla daha ikna eden sebeplerden birinin uzlaşmaya açık politika olduğunu kim inkar edebilir?
Yakın dostlarımdan birine “İBB Başkanı daha ilk günden itibaren Saray'ı karşısına almadı!” dediğimde dudak bükmüştü. Beş yıl içerisinde İBB Başkanı mahkum olduğu pozisyonda, iktidar beslemelerinin Saray'ın önüne açtıkları topları püskürtmekten usanmadı. Aslında Saray'ın İstanbul deplasmanında aldığı üçüncü yenilgi işte bu beş yıl içinde seçmenin dikkatine takılan uzlaşmacı tavır oldu. Eğer bir yıl önceki milletvekili seçimlerinde muhalefetin beceriksiz tipleri ayak diretmeseydi, Türk Siyaseti'ndeki durgunluğun önü daha erkene alınmış olacaktı ama, neylersiniz!
Saray'ın hadiselere derin bir psikolojik takıntı ile yaklaştığını ıskalamayın. Cumhurbaşkanlığı da dahil, bir şekilde kendisine rakip olanlara hayat hakkı tanımadığını yakinen tecrübe ettik. Eski anamuhalefet lideri, kazanma şansı olmasa da Saray'a rakip olması sekiz yıllık küslüğün en önemli sebebiydi. Ankara ve İBB Başkanları'na olan cibilli düşmanlığın sona ereceğini beklemek fazla iyimserlik olur. O iki ezeli rakibin uzlaşma ve normalleşme siyasetinden nasipdar olmaları neredeyse imkansız. Bu amatörce psikolojik tahlilden sonra, Yeni Genel Başkan'a Saray'ın kapılarını açan sihirli anahtarın “Cumhurbaşkanlığı için adaylığımı dayatmayacağım!” açıklaması olduğunu söyleyebiliriz. Şimdilik Saray'a bu da yeter.
Geçtiğimiz hafta iktidar ile koltuk değneği milliyetçi muhafazakar parti lideri yine bir araya geldi. Anamuhalefetin gündem belirlemesini nasıl çözecekleri konusunda afalladıkları her hallerinden belli. Hem iktidar olup hem de ülkenin marjinaller safına itilmiş olduklarını farkedecek akli bütünlükten çok uzaklar.
Havuz medyası Saray'ın yine şapkadan sürpriz bir tavşan çıkarıp muhalefeti birbirine düşüreceği ümitlerinde ısrarlılar. Seçmenin, yerel seçimlerde anamulafete bir şans vermenin yanında, iktidar ve ortaklarına da istenmedikleri sinyalini verdiğini görmezden gelmeye kararlılar. Kendileri bilir!
Değişim ve normalleşme talebinin muhalefetten değil, seçmenden geldiğini anlayacak zihni kalite havuz medyasının IQ'sunu aşan, gelişmiş bir anlayışı gerektiriyor.