Şer'i Şerifin en küçük detayı dahi önemlidir. Buradaki detay 'olsa da olur, olmasa da' laubaliliği değil, esas, rükün ve şart gibi ana kalemler dışında kalan kısımlar için kullanılır. İbadet-ü taatta ise ayrıntı ve detaylar ihmal edilmez. Çünkü ibadetlerde ihtiyat ve sağlama almaktan başka seçenek yoktur. Şartlarına uygun yaptınız yaptınız. Aksi halde telafi ve final şansınız yok.
Abdestte ayakların yıkanması meselesi ehl-i sünnet için farz. Ehl-i Sünnet dışında kalan ve kendilerini bir şekilde isimlendiren İslami yönelişlerin, ibadetler konusundaki yaklaşımları kendilerini ilgilendirir. Geçenlerde mescidde görevli bir arkadaş, nezaketen mihraba geçirdiği birisinin, neden sonra abdestte çıplak ayaklarını mest ettiğini fark etmiş. Misafirin arkasında kıldığım öğle namazını hemen kaza ettim.
Misafirlik ve nezaket de bir yere kadar değil mi? Krom musluklardan, 35-40 derecedeki ılık su ile abdest alırken madem ayağını yıkamak zor geliyor, imamlıktan bari uzak dursana be adam! Cübbeyi savura savura mihraba geçme şehvetine yenik düşüp, böylesi bir vebal altına girilir mi? Yalnız başına kılarken istersen hiç abdest alma; “Abdestsiz Bektaşi'ye namaz mı dayanır!”
Türkiye'nin Siyasi gündemi, Suriye sınırındaki sıcak çatışmalara rağmen, her zaman olduğu gibi, boş, bir yere varmayacak, seviyesi düşük ağız dalaşı ile meşgul ediliyor. Ortaya, karışık servis edilen 'Siyasi Ayak' arayışı, nereden bakarsanız bakın, Sağlık Bakanlığı'nın bile gözünden kaçmayacak kadar kötü bir üretim. Malum Bakanlık, piyasadaki sahte gıda kalemlerini, piyasaya sürüldükten ancak beş yıl sonra fark ediyor! Şimdi bunu da aştılar, stoklar tükensin diye sahte balın piyasaya sürülmesine onay vermişler. Saray naylon gündem üretir de, bakanlık aşağı kalır mı?
İktidar ve Saray'ın Suriye önünde maruz kaldığı yaylım ateşine kendisini siper eden medya esnafı kevgire dönmüş durumda. Türkiye, altı senedir stratejik ve bir o kadar da fiili savaşın içinde sürekli kaybediyor. Asıl meseleye geçmeden önce; Türkiye'nin küçük ya da büyük bir savaşı devam ettirecek, karada, havada ve denizde bir gücünün olmadığını hatırlatalım da kısa metrajlı operasyonları kıyamet senaryosu olarak gören budala takımı ile aramıza mesafe koyalım.
İşte bu şaşkınlık içinde, Türk Halkı'nın “Ne oluyoruz? Suriye'de neden bir neticeye varılamıyor? Neden her gün ortalama 5 şehit veriyoruz? Askeriye içinden gelen bu pis kokuların sebebi ne? Kışlada ve cephede asker neden rahatsız?” gibi kitabın ortasından soruları savuşturmak için “Siyasi Ayak!” saçmalığının iç siyasete haftalık bir meşgale olabileceği düşünülmüş. Saray'ın gazabına uğramaktan korkan herkes konu ile alakalı mutlaka bir şey söylemek gerektiğinde hem fikir. Borucu, emekli genel kurmay başkanı da garnitür ve kolay tüketim için masada duruyor ama, bizim gibi, kimse onu ciddiye almıyor. Onu herkes, Ortadoğu ve Balkanların en beceriksiz genel kurmay başkanı olarak hatırlayacak.
Gazetelerde ya da internet sitelerinde daha çok ilmihal bilgilerini paylaşan meslektaşlar da gündemin içinde. Onlar da ne yapsın; “Madem bir 'Ayak'tan bahsediliyor, biz de abdestte ayakları yıkamanın farz olduğunu köşemize taşıyalım. Çorba'da tuzumuz olsun!” telaşına düşmüşler. Hatta biri, daha dikkatli ve temkinli. O, “Mestler üzerine mesh etmek!” şeklinde konuya açıklık getirmiş.1 Anlayacağınız, ne şiş yansın ne kebap! Dolayısıyla, başlığınızı aynen bizim yaptığımız gibi, “Ayak Meselesi” olarak attığınızda Saray'ın hedefi olmaktan kurtulmuş oluyorsunuz. Ne anlattığınızın bir ehemmiyeti yok!
Siyasi stratejisini din ve dindarlara savaş açarak belirlemiş olan Halk Parti zihniyeti içinde, dini bir yönelişin izlerini aramak kadar abes bir konu olamaz. Maalesef, Türk Siyasetinin dikta bir rejim ile son bulmasının en önemli sebeplerinden birisi Türk Halkı'nın dini eğilimlerini bir türlü anlama becerisi gösteremeyen Halk Partisi zihniyetidir. İstanbul'un genç belediye başkanının geçen yıl herkesi şaşırtan başarısı bile köhne ve demode Halk Partisi zihniyetine hayat öpücüğü olmadı. Anamuhalefet Partisi, ayağına yuvarlanan fırsatları gole çevirebilecek bir insiyatif ve beceri gösteremezken, dışarıdan gelecek hangi düşünceye “Ayak” olabileceğine inanmamız için, Saray'ın daha inandırıcı numaralar bulması lazım.
Bizim meslektaşlar kadar, yılların yazar ve çizerleri de beyin travması geçiriyorlar. Güya Anamuhalefet'in içinde, Siyasi Ayak muhabbetinin sorumlusu ABD imiş. Nereden belli? Son beş senedir, ABD'nin Halk Partisi zihniyeti ile herhangi bir yerde görüştüğü ya da nezaketen de olsa ülkelerine davet ettikleri vaki mi? Son yarım yüzyıl hak etmedikleri bir mirasa bağlı olarak yoğun bakım ünitesinde hayat süren bir siyasi yapıdan, kimse yeni bir doğum beklemiyor. İstanbul Belediye Başkanı'nın haline bir baksanıza. Zavallının, Saray'ın emireri İçişleri Bakanı ile uğraşması yetmiyormuş gibi, parti içindeki hiziplerle uğraşmaktan alnının teri kurumuyor.
Yıllar önce bir tanıdık, Halk Partisi'nin Türkiye'nin dini anlayışı ile tanışma ihtimali olmadığını söylemişti. Ona göre, Halk Partisi önce, Bektaşi Meşrep bir düşünce ile tanışmalı ardından eğer yeterince ömrü varsa, İslam ve Müslümanlığın ne olduğu konusunda kendilerine özel bir rehabilite programı uygulanmalı. Haksız sayılmaz, daha bir kaç hafta önce, geç-menopause krizine girmiş bir aklıevvel, İstanbul Belediyesinde çalışan başörtülüler ile uğraşıyordu. Anamuhalefet “Bizim içimizde siyaset yok ki, Siyasi Ayağa zemin olsun!” cevabını bu şekilde kamuoyuna duyurmuş oldu. Fazla söze ne hacet!
Suçsuz yere yıllardır içerde yatan binlerce başörtülü bayan ve kendileriyle aynı hisleri paylaşan sayısız ehl-i iman'ın Siyasi bir ayak için Halk Partisi'ne yatırım yapacakları söylentisi bu yüzden kimseyi güldürmüyor. Borucu emekli genel kurmay başkanı ne kadar asker ise, an itibariyle Anamuhalefet Partisi de o kadar siyasi bir kurum.
Dini konular yazmayı seven arkadaşların ele aldıkları konuların hepsi önemli. Bununla birlikte abdest almaya üşenen Bektaşi Meşrep takımının fazla üzerine gidip ürkütülmemeleri gerektiğini düşünüyorum. Erenler zaten yaşam ünitesinde hayat sürdürüyorlar, ibadet ü taat sorumlulukları üzerlerinden kalkmış durumda.
İstanbul Belediye Başkanının, Saray ve ekibini tek başına kaldırıp yere çarptığını zevkle izledik. Yeni bir siyasi oluşum meselesine gelince o ayrı bir iş. Farkında olmadan, ayağını mesh eden misafirin arkasında kıldığımız namazı boşuna kaza etmedik. İşi şansa bırakmaya tahammülümüz yok!
Kadir Gürcan