Bırakın biraz ateşleri düşsün. İktidar ve Saray'ın heyheyleri üzerinde. Normaldir. Bu kaçıncı kaybediş. Bu kaçıncı geri çekiliş. Çöken ütopyaların enkazından kurtulmak için bazen bir kaç yüzyıl yetmeyebilir. “Nasıl asabiyim? Nasıl dayılanıyorum?” pozlarına biraz daha katlanmamız gerekecek. Üçüncü dünya ülke liderleri için, iç piyasayı ayakta tutmaya yönelik bu kadar dayılanmalar, diklenmeler ve üst perdeden tehditlere göz yumulur.
Kolay değil. Bir kaç yıl içinde üretilen bütün hamaset, sonbahar dökümü gibi parmak uçlarına düşüverdi. Emevi Camii'nde Cuma namazı hayal oldu. Suriye ile arabulucuk için kullandıkları kim biliyor musunuz? Eski marksist döküntü. Esed'i ikna etmesi için gece karanlığında onu kullanıyorlar.
Ortodoğu'da oyun kurucusu olacak iken, dış kapının mandalı olmak ne kötü. Libya sizlere ömür.
Akdeniz'in Doğusu hayaline yeni bir isim bulamadan şimdilik o da renk ve heyecanını yitirdi. Kulağıma gelen bilgiye göre, ABD Sekreteri Pompei, Türkiye'siz bir Akdeniz Planı için bölgeye uğrayacakmış. Taşeron olarak sürüklendiğimiz bütün işlerde, hesabı ödemek yok mu, insana en çok dokunan o! Bir de ekonomi neden çöküyor diye sağda solda ağlaşıyorlar!
Ha bir de, Türk Parası'nı Dolar'a rakip haline getirip, bütün dünya piyasalarını altüst etme vardı. Cumhurbaşkanı'nın son açıklamasını da ilave edelim; “Mısır ile görüşmemizin önünde bir mani yok!”. Cümlenin ne kadar isteksizce kurulduğunu siz de fark ediyorsunuz. “Mısır ile görüşmeye mecburuz!” derse, rajonun bozulacağını iyi biliyor. Mursi vefat etti, Rabia işareti öldü ve hepsi unutuldu. Sisi'nin, Akdeniz Krizi konusunda kilit konumuna geleceğini kimse tahmin etmiyordu. Rahmetli Mursi'nin kemikleri sızlamıştır. Önümüzdeki yıllarda, eğer hükümetin ömrü olursa, Saray Meddahları'nın Sisi'ye methiyeler döktüreceklerini görürsünüz. Saray yumuşayınca, havuz medyası ucuz asfalt gibi eriyiverir, hiç merak etmeyin.
Saray'ın Türkiye'yi içine attığı maceralar iki tarafı kesen bıçak gibi. Hem operasyonlarda zarar gören biziz. Geri çekilmesini beceremeyip, daha büyük hasar ile dönüş yollarında zayi olan da...Son on yıldır, başarı ile çıkılan bir projeden bahsedilmiyor. Akdeniz'in Türk Gölü haline getirilmesi hayali şimdilik bir sonraki Saray sahibine kaldı. Savaş gemisi olarak Akdeniz Sularında yüzdürülen Oruç Reis sessiz sedasız, limana demirledi. Hayreddin Paşa ismini taşıyan da bir kaç haftaya kalmaz, meslektaşının yakınına çekilir. Öyle ya, son Akdeniz Macerasında birbirlerine anlatacakları çok şey olmalı.
Bir kaç hafta önce, yeni bir Balkan Fethi bekleyenlerin, Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanelerinde Rehabilite edilmeleri gerektiğini düşünüyorum. Eski Cumhurbaşkanı'nın akıl hocası olarak bilinen duayen yazar bile afalladığına göre, gerisini siz düşünün. Yunanistan ile Saray'ın girdiği it dalaşından “Yunanistan Savaş İstiyor!” sonucunu çıkarma ayıbı, bundan sonraki ömründe o akildaneye meslek ayıbı olarak yeter de artar. Eski Cumhurbaşkanı'nın neden başarısız olduğu şimdi daha iyi anlaşılıyor. Rehberi karga olanın haline ne kadar gülsek yeridir.
Türkiye'nin farkında olmadan dokunduğu sinir uçları, tahminlerin ötesinde bir reaksiyon uyardı. ABD bölgeye savaş uçağı göndermekle kalmadı, Yunanistan ile ortak bir tatbikat yaparak, krizdeki tarafını belli etti. Türk tarafının Yunanistan ile can attığı sıcak çatışma hayali suya düştü. Belki buna, Rusya'nın iki Nato ülkesini kapıştırma stratejisi desek daha iyi olacak. Çünkü Türkiye'nin ne Libya, ne Akdeniz, ne Kıbrıs ne de Yunanistan ile alakalı en küçük bir stratejisi yok. Saray, günübirlik işlerde bile çuvallıyor. Bundan böyle taşeron işlerde bile ihale alamazsa şaşırmayın.
Buraya kadar, Saray ve İktidarı orta sahaya gömen, altın vuruşa değinmedik; ambargo. Yaptırım, içinde bulunduğumuz coğrafyada, bir kaç on yıldır Rusya ve İran'ı dize getiren en etkili joker kelimedir. ABD daha bir kaç gün önce, İran'a karşı yeni bir ambargo paketi yayınladı. İran, eski yaptırımları delmeye çalışırken, şimdi bir de yenileri ile uğraşacak. ABD bir kaç ay önce, petrol yüklü dört İran gemisine Venezüella sularında el koydu. İran'dan tek bir açıklama gelmedi. Daha ne zaman, İran Petrol Bakanı “Petrol yüklü gemilerimiz Okyanus'ta dolaşıyor. Alıcı bulamıyoruz!” diye yakınmıştı. Bu ambargolar, Molla Takımı'nı kahrından öldürecek canım!
Avrupa birliği, Türkiye'nin Akdeniz'de giriştiği agresif ve saldırgan tavırlara karşı ambargo kartını masaya sürme hazırlıkları yapıyor. Saray'ı burnundan tutup, Yunanistan ve Fransa ile anlaşmak üzere masaya oturtan, hatta diz çöktüren işte bu korku ve endişe. Bu düvel-i muazzama'da bırakmıyor ki, Kocaoğlan bağırsın, söylensin, Avrupa ve ABD'yi tehdit etsin.
Son bir kaç haftadır, “Ceketimizi satar, Mehmetçik'e bakarız! Ambargo ve yaptırım'ı takmayız.” gibi ucuz hamaset söylentileri duymuyorsanız, bilin ki, Saray ve İktidar'ın canı çok sıkkın. Diğer bir petrol ülkesi olan Venezüella ABD ambargolarından dolayı, kendi ülkesinde bile petrolü verimli kullanamıyormuş. Halk, her ihtimale karşı yedekte tuttuğu karakaçanlar ile otoyolların tadını çıkarmaya başlamış. Nasreddin Hoca kabrinden başını kaldırıp bakabilseydi, çilekeş dostunun sürdüğü sefayı görmekten kimbilir ne kadar memnun olurdu?
Bu arada, Akdeniz'in yeni farkına varan, emekli Amiraller de, ABD'nin işe dahil olmasından sonra, ortalarda görünmez oldular. Lise kitaplarındaki askeri bilgisiyle, ancak bu kadar olur, değil mi? Görevde iken ellerinden iş gelmeyen beceriksiz takımının, emekli olduktan sonra cihan fatihi kesilmelerine, sizi bilmem ama ben bir türlü katlanamıyorum.
Kadir Gürcan