“Müslümanlar Birleşin!” dini bir çağrı değil, siyasi bir slogan!

Kadir Gürcan

Kadir Gürcan

27 Şub 2017 14:22
  • İkindi sonrası yalnızlık ve gurbetlerin çöktüğü demlerde nedense bazılarında, asırlık “Müslümanlar neden birleşmiyor?” hasret ve hicranı tekrar nüksediyor. Günlük hayatın karmaşasından kaçış izleri taşıyan ve ara sıra akla gelen bu yıpranmış düşüncenin kısa metrajlı bir ümniyye ve fecr-i kazib kadarlık tatmin süresi var. İkindi sonraları, fani ömrün son viraja girdiğinin remzidir.

    Müslüman entellektüeller için, geçtiğimiz yüzyılın en popüler meşguliyeti İslami Birlik etrafında üretilen zihni egzersizlerdir. Hiçbirisi de realiteyi kavrayacak ve İslami hassasiyeti yansıtacak kuşatıcılığa ulaşamadı. Bu konuda üretilen cildler dolusu kitap da raflarda sararmaya terk edilecek ve artık kapaklarını kimse kaldırmayacak.

    Baştan söyleyelim: Siyasi bunalım ve savrulmaların hiç eksik olmadığı İslami Coğrafya’da “Müslümanlar Birleşin! Müminler Birlik Olun!” sloganları dini bir kaygı, İslami bir derinlik ve Ümmet-i Muhammed endişesi değil; aksine karanlık ve sinsi siyasi hırslar barındıran yaldızlı ambalajlardır. İşin özeti; kısa vadeli zafer ve kazanımlar için dinin ve dini malzemenin siyasete alet edilmesi. Bir asır boyunca böyleydi. Şimdi de böyle. Eğer, dini düşünce sağlam bir zihni yapı üzerine inşa edilemezse -şimdiye kadar ki bütün içi boş teklif ve projeler de olduğu gibi- gelecekte de bu tür çağrı ve teklifler boş bir ütopya olarak kalacak.

    İslam Dünyası’nın iç problemlerini kendilerine bırakalım da, biz şimdi, referandumu oldu-bittiye getirmek için nefes tüketenlere bakalım. Diyanet İşleri Başkanlığı, maaş ve maişet dayatmasıyla kadrolarını, görev ve sorumluluklarını aşan işlere bulaştırdığı için iktidarın dini suistimalleri konusunda halkı aydınlatmaya vakit ayıramıyor. Zaten önceleri de böyle işlerle uğraşmak pek ellerinden gelmiyordu ya! Bu müessese de dini konulardan daha çok ticari ve siyasi meselelere dalmış durumda. 

    Dini işlerden sorumlu müessese kendi ikbal derdine düştüğünden olsa gerek, iktidar ve muktedirlerin gönüllü fetva emini, emeklilik ve ihtiyarlık keyfini çay sohbetlerinde aklına gelen ucuz tekliflerle millet irfanına katkıda bulunarak renklendiriyor. Zat-ı Alileri yetmişli yıllardan beri müçtehid olma saplantısından bir türlü kurtulamadı. Müçtehid gibi  görünmek, öyle davranmak, bununla tanınmak ve öylece anılmaktan derin bir haz aldığı her halinden dökülüyor. Medya camiasından iktidar teorisyeni olmak için can atanların hafifliği ne ise iktidar müçtehidi olmanın dayanılmaz basitliği de aynı.

    Hazret, son yazılarından birinde yine gençlik yıllarında popüler olan “Müslümanlar Birleşin!” ümniyesine dikkat çekmiş. İslam Dünyasında kimse kendisini tanımadığı ve kendisine kulak vermeyeceğini çok iyi bildiği için, bu boş sloganın adresi yaklaşmakta olan referandum. İktidar ve muktedirler mesailerini referanduma teksif etmiş durumdalar. Emin-i fetva boş durur mu? Zaten onun da kulağına “Hocam, siz de bir şeyler söyleyin. Çorbada tuzunuz bulunsun!” diye emr-i vakilerde bulunmuşlardır. Malum, ücret almaya alışanlar, emir ve direktif almaya teşnedirler demektir.

    İktidarın en kudretli dini teorisyeni sıradan bir halk oylamasını dini hassasiyetleri alet ederek çözmeye heveslenince, dini olan ile siyasi olanı ayırt edemeyen yarı meczup parti militanları ne yapsın. “Fetva Emini’nin bir bildiği vardır elbet!” deyip onlar da cübbeleriyle referandum çamuruna girmekte bir beis görmüyorlar. Güya Şeytan da “Hayır!” diyesiymiş! İktidarın dini kadrolarını dolduran azizlerin irfani derinliğine bir bakın! Azizler, sonucu şimdiden belli olan bir halk oylaması için bu derece irtifa kaybetmeye gerek var mı? Skoru belli bir maç için tribünlerde kıyamet koparmak niye?

    Müslümanların geri kalma sebepleri olarak sürekli tekrarlanan üçleme; cehalet, fakirlik ve iftirak. Ne acıdır ki, yüz senedir tekrar edilen bu üçlemeye dört ya da beşinci bir sebep ekleyebilecek ve hastalığın değişen rengini teşhis edebilecek hazık-hekim açığı hala kapatılamadı.

    Hiç olmazsa şunu deneyebiliriz: Geçmiş asırdan tevarüs ettiğimiz klişeleri tekrar edip durmaktansa, tarihi mirastan aşırdıkları hilafet cübbesini başlarındaki zalim ve müstebitlerin omuzuna koymak için birbiriyle yarışan ve tepeden tırnağa siyasete bulaşmış, sin-i iyas’ı çoktan geride bırakmış içtihad heveslilerine, emin-i fetva müntesiplerine, hepsinden komik siyaset teorisyenlerine kulak asmamak günümüz İslami problemlerini çözümü için ilk adım olabilir. 

    Kadir Gürcan
    27 Şub 2017 14:22
    YAZARIN SON YAZILARI