Muhalefetten bir kaç gayr-ı mennun çıkışın haricinde, miletvekili listereleri için kayda değer bir ses yükselmedi. Herkesin halinden memnun olduğu anlaşılıyor. Partiler üzerindeki lider baskısı sadece bize mahsus değil ama, “Cumhurun Reisi” olması gerekenlerin de iyice partizanlaşıp, militanlaşması bize özel. Sayın Cumhurbaşkanı artık bu ayıptan gocunmuyor. Herhalde, “Bundan daha kötü işler yaptım, milletvekili listesi hazırlamak iş mi?” diyor olmalı.
Siyaset için, nezaket, onur ve vakar gibi insani kaliteler bekleyecek kadar sade dil veya safderun değiliz. Çıtayı ütopyalara dayayıp, mevcut halimize hayıflanıp kendimizi perişan etmeyelim. Tablo ne ise onunla yetinmek en rahatlatıcı müsekkin. Kimbilir, ileride işimize yarar.
Demokratik ortamlarda üretilen güzel deyişler var. Bizde özdeyiş ve güzel sözlerin ille de paslanması, tozlanması üzerinden bir kaç milenyum geçmesi şart. Ne kadar eski olursa o kadar kıymetli olduğunu zannediyoruz.
“Patronum, idarecim ya da liderim nereye oturacağımı söyleyebilir ama ne zaman kalkacağımı dikte ettiremez!” medeni tavrı, Saray Listesine girdiği için sevindirik olan milletvekili adaylarının, bu günlerde duymak istemeyecekleri bir hakikatı hatırlatıyor. Öyle değil mi? Daha bir kaç gün önce kendisini seçim havasına kaptıran meczubun birisi “Falanı başkan yapana kadar, hanım, çoluk-cocuk haram olsun!” diyecek kadar zıvanadan çıkmadı mı? Ya hu, sıradan bir seçime gidiyoruz. Divane, Kudüs fethine çıktığını zannediyor. Tarih’ten bir söz çalacaksınız diye bu kadar gülünç olmaya gerek yok. Çoluğa-çocuğa bari zulm etmeyin. İslam Fıkhı açısından böyle kıt akıllıların evliliğe ehil olduklarının, ehl-i rüsd çağına girdiklerinin ispat edilmesi lazım. Gördüğünüz gibi, hiç bir iş yapmayan Diyanet İşleri Başkanlığı için yeni iş ve meşgale sahaları araştırıyoruz.
Trump’ın Başkan olduktan sonra göreve getirdiği savcılardan birisi olan Jeff Session, en az Trump kadar ırkçı, göçmen karşıtı ve o kadar katı ve acımasız. Bir kaç gün önce, Trump için geçen ay daha da derinleşen “Seçimlerdeki Rus katkısı!” davası konusunda Jeff Sessions “Beni buna karıştırmayın!” diyerek Trump ile arasına mesafe koydu. Trump’ın “Jeff’i göreve getirmek, ta başından itibaren hataydı!” kızgınlığı kudretli savcının umurunda değil. Yıllarca öyle ya da böyle kazandığı hukuk adamı kimliğini çılgın bir başkan için harcamayacak kadar zeki. Trump’ın her an kendisini vazifeden alabilecek olması, umurunda da değil. Sayın Başkan, nereye oturacağını tayin ettiği çalışma arkadaşının ne zaman kalkıp gideceğini hesaplayamamış.
Hayatlarında ayaklarına bir defa top gelmiş ya da görüp görecekleri tek ulufe-i şahane, Saray takdirinde hazırlanmış olan listeye girmek olan, ağzı var dili yok, ismi var kendisi yok, akademik kariyeri var, ilmi yok garibanlarla şahsi bir alıp veremediğimiz yok. Zaten bir çoğu şimdiden, kalanı da 25 Haziran sabahı unutulup gidecek.
Sonra onlar, etraflarındaki şan ve şöhrette zirveyi tutmuş, maaşlı yazar-çizer, devlet sanatçısı ya da Saray’ın davet listesine girmek için gözü kapı kirişinde olan tanıdık simalara bakıp kendi hallerine şükretsinler. Milletvekili listelerinde ismi olan onlarca insanı hiç kimse tanımıyor, bu yüzden yarın bir gün seçilemezlerse, mahalleliye rezil olma riskleri bile yok. Mahalleliden biri “Ya hu, senin ismini Saray Listesi’nde gördüm!” dese “Yok canım! O ben değilim, isim benzerliği!” deme bahaneleri hala mahfuz.
80 yıllarda Amerikan izleyicileri için unutulmaz komedi dizilerinden sayılan Roseanna serisi, geçtiğimiz aylarda aynı oyuncularla tekrar çekilmeye başladı. Daha ilk haftadan büyük bir seyirci karşılığı bulan dizi herkesi şaşırtmıştı. TV eleştirmenleri, dizinin Trump’ın yatırım yaptığı “Make Amerika Great Again!”, “Amerikayı tekrar ulaşılmaz yapalım!” sloganı ile özdeşleştiğini söylüyorlar. Bu sloganda, Trump’ın “Amerikayı tekrar Beyaz Amerika yapalım!” beyaz-ırkçı eğilimi seslendirdiğini herkes biliyor. ABD Başkanı, Roseanna dizisinin meraklılarından. Dizideki bayan oyuncu, gerçek hayatta da Trump’ın Tweet takipçilerinden. Bu yerleşik ve köklü münasebete rağmen, geçtiğimiz hafta içinde bayan oyuncunun dizi içindeki beyaz-ırkçı, siyahi düşmanlığı çizgisindeki esprisi, dizinin sonunu getirdi. Aynı hafta dizi yayından kaldırıldı. İlginç değil mi? Başkan, geniş bir seyirci kitlesi, reyting ya da duayen oyuncu olmak sanata yakışmayan davranışların meşrulaşması için yeterli olmuyor.
Türkiye’de tescillenmiş zorba ve dikta bir rejimin müsadesi ölçüsünde siyaset yapmakla memnun olan hatta bu kadarcık bir lutuf ile idame-i hayata karar vermiş siyasetçi, sanatçı, bürokrat ve hukuk adamı kör, sağır ve dilsiz üç maymunu oynamaktan gayet memnunlar. Elli bin suçsuz insanın, hukuksuz bir şekilde hapislerde tutulduğu bir ülkede, muhalefet partileri konu mankeni olmaktan başka işe yaramıyorlar. Dedem Korkut’un bununla alakalı bir deyişi yok mu acaba? Yoksa uydurun canım, kim nereden bilecek? Nasıl olsa ne kadar hakaret ve zillete muhatap olursanız olun misafirlikten kalkmaya niyetiniz yok, hiç olmazsa yeriniz sağlamlaşsın.
Kadir Gürcan