Psikolog, sabahın erken saatinde ofisinin kapısını çalan bayanı biraz olsun sakinleştirmek için “Eşiniz uyanınca ne dedi ki, bu kadar öfkelendiniz?” diye sorar. Öfkeli bayan “‘Canan, ben neredeyim?’ diye sordu!” der. Psikolog, “Hanımefendi bunda ne var ki?” deyince, kadın “İyi ama benim adım, Aysun!” diye cevap verir.
Saray Eşrafının Afrika seferlerinde sürprizler takip edilmeye değerdi doğrusu. Kudüs’ün yeniden fethedilmesinden(!) sonra bölgede şeref turunun atılması ucuz kaçtı ama, olsun. Bu kadar kusur Kadı Kızı’nda da bulunur. Hani şu, üçüncü lig takımlarının her galibiyetten sonra seyircileri coşturmak için sahayı bir kez daha dolaşmaları gibi bir şey. Buna, Kudüs bir kez daha kendi kaderine terk edilmeden önce, hazır ümmet vicdanı coşmuş iken, İslam Alemi liderliği için zemin yoklaması da denebilir.
Osmanlı tesirinin bir asır önce tarihe karıştığını ve bir daha dirilme şansı olmadığını, bizdeki iktidar meczupları haricinde bütün dünya biliyor. O, bir türlü kendilerine devlet kurma, hükümet etme, Türkiye dışındaki ülkelerle ekonomik, siyasi ve kültürel münasebete girmelerine müsaade etmediğimiz (Bizi dinledikleri yok da!), dahası yakıştıramadığımız Ortadoğu Ülkeleri de bunu çok iyi biliyor. Hatta ferasetlerini takdir etmemiz bile gerekebilir. Onlar da hala bizim gibi, eski günlerden medet umarak, ipe un serebilirlerdi. Hiç olmazsa öyle veya böyle başlarının çaresine bakıyorlar.
Ortadoğu, Türkiye için her zaman “Arka bahçe” olmak ve öyle kalmak zorunda diye düşünüyoruz. İngiltere ile ilişkilerini iyi tutmaya özen gösterenler İngiliz Uşağı. ABD ile münasebetlerinde dikkatli davranıp, diğer büyükleri ürkütmeden yollarına devam edenler “Amerikancı”. Ne yani, sıfırı tüketen Osmanlı mirasçılarına umut bağlayıp, kendilerini kurtaracak yeni Enverler ve Talatlar mı bekleselerdi. Yoksa bizim avareler gibi, “Diriliş Ertuğrul” mu seyretselerdi?
Kudüs Meselesinde bizim iktidar tarafında yer almayan Müslüman Ülkeler için yine o ucuz hamaset edebiyatı çarşıya döküldü: “Zaten Araplar, İngilizlerle anlaşıp, Osmanlı’yı arkadan vurmamış mıydı?” Bunu yazanlar da Havuz medyasının en düşük kalibreli adamları. Ne Arapları düşündükleri var ne de Müslümanları.
Laf aramızda, 1940’lı yıllardan beri, Rusya ile ileri derecede ilişkileri olan Ortadoğu ülkelerine bir kulp bulamadık. Bu bölgede, katı Marksizm ve ödünç Sosyalizmi ihraç eden Rusya idi. Sosyalizme, İslami bir elbise giydirmek için zamanın entelektüelleri ne kadar mürekkep tüketmişlerdi. Daha düne kadar, Suriye’de hala öyle, Baas'çı rejimlerin katlettiği Müslüman sayısının haddi hesabı yok. Baas dibine kadar Marksist ve Sosyalist idi. Her halde, her sıkıştığımızda Kuzey komşumuzun kanatları altına sığındığımız için, onu ürkütecek sloganlar üretemiyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanı Sudan’daki coşkulu karşılamanın havasına kendisini kaptırınca, herhalde kendi kendine “Bu iş olacak gibi!” diye düşünmüş olmalı. Şu “Hilafet” işi, yahu! Başka ne olacak ki? Malum, Tilki’nin bildiği kırk hikayeden otuz dokuzu tavuk ve kümes ile alakalı imiş!
Aynı coşku ve kabullenmeyi Tunus’tan bekleyince, Saray’ın hayal kırıklığını anlayabiliyoruz. Müstakbel Halife’nin (!), hem de Osmanlı’dan tevarüs edilen, iğreti gururunun biraz okşanması gerekiyordu. Afrika Gezisinin yorgunluğundan olsa gerek, yıllar önce -iyi günlerinde- Mısır’da şehit edilen kızcağızın simgesi ‘Rabia’ işaretini Tunus’ta da kullanınca halk tepki göstermiş. Tunuslu Tarihçi İbn-i Haldun’un torunları hadiseyi kavramışlar. Gezip dolaştığı yerlerde ya ihtilal, ya zulüm ya da iç savaş patlak veren halife adaylarının kendi ülkelerine de benzer mamuller dayatmasına Tunus tepkisi gayet demokratik idi.
Öyle değil mi? Mısır’ın haline bakın! Suriye’de zulme karşı direnen ve sırtını Türkiye’ye verenlerin trajedisi devam ediyor. Katar’ın durumunu hiç sormayın. Irak’a nasıl davrandığımız belli.
Cumhurbaşkanı’nın imaj kalitesini kontrol edenler, böylesi uzun gezilerde Hazret’in günlük programlarında daha dikkatli olmalılar. Hiç olmadı, kulağına eğilip “Efendim, burası TBMM, parti mitingi ya da Mısır değil!” türünden hatırlatmaları ihmal etmeseler. Adamcağız en çok prim yapan “Rabia” işaretiyle bile yuhalandı. Sayın Cumhurbaşkanı, şaşırmayıp, alınganlık göstermesin, bir de üstüne üstlük küsmesin de ne yapsın?
İnsan, “Türkiye’nin psikologları ne iş yapar?” diye sorası geliyor.
Kadir Gürcan